9 Kasım 2023 17:07
/
Güncelleme: 12 Kasım 2023 11:05

Weber, Hegel ve Marx'a bir bakış: Us mu? Madde mi?

Sınıflar mücadelesi ve üretim araçlarının gelişmesi, ilerlemenin arkasındaki motor güçtür. Marx'a göre tüm bir tarihi, “Üretim araçlarına kim sahip olacak?” sorusu oluşturur.

Weber, Hegel ve Marx'a bir bakış: Us mu? Madde mi?

Friedrich Engels (sağda) Karl Marx (solda) | Görsel: N.N. Şukov

Sait ÇATALSAKAL

İstanbul Üniversitesi

“Tarihte öznel tini yada gönlümüzü kıpırdatan tikel bir nedeni değil, dünyanın son-ereğini aramalı, onu usumuzla kavramalıyız” der Hegel. Hegel, baştan sona, tüm dünya tarihini “us”a ve onun sonsuz bir döngüde hapsolmuş ereğine atfeder. Aynı şekilde Weber de “us”a dayandırır her şeyi. Kapitalizmin doğuşu, insanlığın ilerlemesi; yarını dünden daha az ilkel yapan her şey, onlar için zihinlerin içinden geçen tanrısal usun ve onun ereğinin ürünüdür.

Öte yandan Marx ikisini de reddeder. “Tüm toplumların bugüne kadarki tarihi, sınıf savaşımlarının tarihidir. Özgür yurttaşlar ile köleler, patriciler ile plebler, toprak beyleri ve toprak köleleri, lonca ustaları ile çıraklar… Sözün kısası ezenler ile ezilenler sürekli karşı karşıya gelmişler, her seferinde ya toplumun tümden devrimci bir dönüşüme uğramasıyla ya da çatışan sınıfların ortak yıkımıyla sonuçlanan, kimi zaman gizliden gizliye kimi zaman açıktan açığa, ama dur durak bilmeyen bir savaşım içinde olmuşlardır” der Marx. Üstelik, sınıf çatışmasından bahsederken para ve mevki hırsından yapılan savaşımların dışında; materyal sebeplerin, üretim araçlarının, teknolojik gelişmenin ve fiziksel koşulların fikirleri -Hegel’in tabiriyle us- belirlediğini iddia eder. Marx, düşüncesini, elle tutulmaz, metafizik bir kavram olan us üzerine inşa etmek yerine, araştırmacı bir gözle görülebilecek tarih ile, yani bilimle ölçülebilen değişkenler silsilesine dayandırmıştır felsefesini. Tarihsel materyalizm ismi de buradan gelmektedir.

WEBER, MARX’TAN NEREREDE AYRILIYOR?

Burada belirleyici olan, kapitalizmin doğuşuna ilişkin, nedensel süreçte yaşadıkları ayrım olacaktır. Weber kapitalizmin doğuşunu bir Hristiyan mezhebi olan Protestanlığın ve onun ahlak felsefesinin yayılmasına bağlar. 16. yüzyılda Martin Luther'in başlattığı Protestanlık, kendine Batı ve Kuzey Avrupa’da yer bulmuştur. Protestanlık, etkisi altına aldığı yerlerdeki yaşam biçimini ve ahlak anlayışını da değiştirmiştir. Örneğin, eski din fikriyatında zenginlik ayıplanıyordu. Ahlak, yoksullukla bağdaştırılıyordu. Lakin Luther'e göre, para kazanmak bir ayıp değildi. Hatta, yerine getirilen bir görevdi. Çalışmak ibadetin bir biçimiydi: Tanrı için çalışmak, tanrı için para kazanmak. Kısacası ibadetin dünyevileşmesiyle birlikte artık para kazanmak insanların daha önce olmadığı kadar gündeminde olmaya başladı. Weber'e göre bu, kapitalizmi ortaya çıkardı.

“Weber ve Marx’a odaklanan bu yazıda Hegel ne arıyor?​” diye düşünebilirsiniz. Lakin, Weber'in Hegel ile aynı çizgide olduğu çok bellidir. Nasıl ki Hegel, tüm tarihi, tarihin akışını “us”a dayandırdıysa, Weber de aynı şekilde kapitalizmin doğuşunu açıklarken, kapitalizmin ortaya çıkışını Protestan ahlakına dayandırmıştır. Yani bu iki düşünür de tarihi ve toplumları, o dönemin fikriyatının birer eseri olarak okumuşlardır.

Marksizm ise kapitalizmin doğuşunu, ekonomik ve diğer maddesel koşulların gelişimi ve sınıf çatışmalarının tezahürü olarak görür. Marksizm fikirleri önemsiz görmese bile, materyal koşulları düşüncenin yani usun ana kaynağı olduğunu savunur.

DÜŞÜNCE TOPLUMU DEĞİL, TOPLUM DÜŞÜNCEYİ YARATIR

İnsanlık tarihinin ilk aşaması ilkel-komünal dönemdir. Bu dönemde insanlık, henüz avcı-toplayıcıdır; ortalama 150 kişilik bu komünlerde sınıfsal ayrılıklar yoktur, herkes eşittir. Çeşitli sebeplerle, tarım toplumuna geçişle sonuçlanan süreçte insanlar, gelişkin tarım aletleri -yani daha ileri üretim araçları- kullandıklarından eski toplumun aksine bir üretim fazlası ile karşılaştılar. Bu üretim fazlası, insanın tükettiğinden çok üretebilmesini yani kendi adına başkalarını çalıştırmayı mümkün kıldı. Bu da sömürünün en vahşi yöntemi olan köleliğin ortaya çıkışı ile sonuçlandı. Dönemin en önemli mülkü olan kölelere en çok sahip olan topluluk yani köle sahipleri, orantısız bir biçimde zenginleşti. Sınıflı toplum, egemen sınıfın kendini ve zenginliğini korumak için çeşitli yönetim ve şiddet araçlarına ihtiyacını doğurdu. Bu baskı araçlarının gelişimi, nihayetinde, devlet ile sonuçlandı.

Köle sahiplerinin binlerce yıl süren hegemonyasının ardından, köleci üretim sistemi yetersizleşmeye başlayarak yerini “toprak köleliği” yani feodalizme bıraktı. Feodalizm çağının başlangıcından yüzlerce yıl sonra, gelişen bilim ve teknolojinin yarattığı yeni olasılıklar, sınıf savaşımlarının bağrında Sanayi Devrimi’ni ortaya çıkarmıştır. Marx'a göre, Sanayi Devrimi ile beraber oluşan burjuva sınıfı, toplumu ağır bir sömürü biçimiyle yöneten aristokratlara karşı halkla ittifak yaparak Burjuva-Demokratik Devrim’i gerçekleştirmiştir. Kısacası, Marx, bütün tarihi, bilimin gelişirken insanlık için yeni olanaklar yaratması ve farklı sınıfların üretim araçlarına sahip olma arzusu ve bu sınıfların savaşımı olarak okur. Yani, sınıflar mücadelesi ve üretim araçlarının gelişmesi, ilerlemenin arkasındaki motor güçtür. Marx'a göre tüm bir tarihi, “Üretim araçlarına kim sahip olacak?​” sorusu oluşturur.

İşte, Hegel, Weber ve Marx arasındaki en belirgin ayrım buradadır. Weber ve Hegel, usun ve onun ereğinin materyal koşulları belirlediğini, Marx ise materyal koşulların usu ve onun ereğini oluşturduğunu savunur.

Peki siz, bütün bunların üzerine hala idealist misiniz yoksa materyalist mi?

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

Yoksulluk sınırı kırmızı çizgi

600 bin işçiyi kapsayan kamu toplu sözleşmesi görüşmeleri dün başladı. Ek iş yapmadan geçinemez hale gelen işçilerin temel talebi yoksulluk sınırının üzerinde ücret. Kamuda 4 ayrı kuşaktan savunma sanayi işçilerinin aktardığı deneyimler de taleplerin ancak birlik olup, mücadeleyi göze alınca kazanılabildiğini gösteriyor.

Ücretler yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın

Vergi kesintileri yüzde 15’le sınırlı tutulsun

İkramiye ve ek ödemeler vergi kesintisi dışında bırakılsın

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Mardin’de kayyım 3 ayda 301 işçiyi işten attı.

Evrensel'i Takip Et