Başarılı bir mücadele dar gruplarla değil geniş kitlelerle gelir!
“Üst akıl” gibi hareket etme alışkanlığı, eylemi dar bir alana sıkıştırma zemini, gençlik mücadelesini ileriye çeken bir yerde duramaz!
Fotoğraf: Pexels
Selinay UZUNTEL
İstanbul
Geçtiğimiz hafta, Zeren Ertaş’ın ihmal sonucunda ölmesinin ardından yapılan çok sayıda eylemle geçti. Bugün belki de birçok genç ilk defa bir eylem pratiği deneyimledi ve şunu fark etti: Hayatımıza sahip çıkmak ve haklarımızın tırpanlanmasına karşın mücadelede gücümüz birlikteliğimizden geliyor. Ancak bulunduğumuz yer neresi ise -bu yurdumuz, okulumuz veya iş yerimiz olabilir- orada ortak talepler etrafında bir mücadele hattı örmek yapmamız gereken ilk şey olarak karşımıza çıkıyor. Ardından “kazanımlarımızı nasıl kalıcı hale getireceğimiz” sorusu belirleyicidir.
KYK eylemlerinin patlaması, böylesi bir gündemin olağan akışında normal. Devam eden sorunlarımızın çözümüne ilişkin en geniş birliklerle somut talepler etrafında birleşmenin yollarını aramayı merkeze almak zorundayız. Ve yine bunu yaparken yol-yöntem her alanın öznel koşullarına göre değişiklik gösterse dahi kazanımları kalıcı hale getirmek için kalıcı temsil mekanizmalarını oluşturmak her yerin ortak ihtiyacıdır.
MÜCADELEDE İHTİYACIMIZ OLMAYAN BİR ŞEY VAR MI?
Peki acil ihtiyaçlarımız ve taleplerimiz için mücadelede neye ihtiyacımız yok? En açık ve net ifadeyle, on binlerce genç sokağa çıkma, ses çıkarma cesaretini bulmuş ve bunu yanındakine elini uzatarak yapmaya adım atmışken daha geniş bağımsız gençlik kesimlerinin yan yana gelme alanlarını oluşturmak ve bu birliktelikleri nasıl kalıcı hale getirebiliriz meselesi üzerinde durmak tarihsel bağlamda da sorumluğumuz iken dar grupçu tutumların burayı zedelemesine ihtiyacımız yok!
Ancak, KYK eylemlerinde olduğu gibi, saatlerce süren toplantılarda kendine sol-sosyalist diyen diğer grupların; ortaklaşma zemini kurmaya dair bir tutum almaması, kendi siyasi ajandalarını alakasız olsa da dayatması, “Kitlenin politikleşmesinin önüne geçiyorsunuz” gibi suçlamaları, bağımsız gençlik kesimlerinin eyleme katılmasının alanını daraltmada bir beis görmeyerek flama-bayrak kullanması, “ortak” belirlenen sloganların dışında slogan attırması, “halka mal olduğunu” iddia ederek siyasi temsili olan dövizleri kullanmada ısrarı, hatta çeşitli yerlerde kurulan eylem komitelerinde alınan kararları dahi çiğnemede bir sorun görmeme hali mevcut
Yalnızca mücadele tarzına dair bir tartışma değil burada esas vurgulanmak istenen. Elbette ki farklılıklarımız ve uzlaşmadığımız noktalar olacak ama şunu söylemek gerekir: Bir “öncü” grup veya “üst akıl” gibi hareket etme alışkanlığı, her durum ve koşulda salt iradeci bir anlayışa saplanma, eylemi dar bir alana sıkıştırma zemini, gençlik mücadelesini ileriye çeken bir yerde duramaz! Aksine, sadece mücadelenin kitleselleşmesini engellemekle de kalmaz, karar mekanizmalarına herhangi bir araçla bağımsız olarak (kulüp vb.) dahil olduğu platformları yaratmaya çalışanların da önüne geçer, gençlerin mücadeleye olan güvenini kırar, dağıtır.
Kaldı ki çeşitli gündemler üzerine harekete geçme eğilimi önümüze çıktığında buradaki hareketi yönlendirmek, mücadeleyi geliştirmek kadar bunu kitlelerin kendi deneyimlerinden öğrenerek yapma noktasını öne çıkarmak ve göstermek kritiktir.
EMEK GENÇLİĞİ’NİN ÖNERİSİ NE?
Buradan çıkarılması ve dikkate alınması gereken iki husus var. İlki yerellerde yan yana geldiğimiz ve gelme ihtimalimizin olduğu gruplar fraksiyoncu bir tartışmanın ötesine geçerek yukarıda, sorunları aşmaya yönelik derinleştirmeye çalıştığımız önerilere ilişkin mücadelenin birlikteliğine, dayanışma duygusuna ve kurulan hukuka zarar vermeyecek, bu hataya düşmeyecek bir tutum almalıdır. İkincisi, öğrenci gençlik, sömürü düzeninin dayattığı ve giderek ağırlaşan yaşam koşullarına “Ölmek değil yaşamak istiyoruz” derken, hayati taleplerle yükselen sese karşın böylesi yaklaşımlarla karşılaştığında da “Siyasi örgütler varsa gelmiyorum” tutumuna girmemelidir.
Geniş kesimleri dışarda bırakarak “Biz yapalım gelen gelir” anlayışının öğrenci hareketinin alanını daraltan bir pozisyona düşürmesi anlamına geldiğini yukarıda çokça ifade etmiş ve bu tartışmaları sürdürmenin salt bir “tarz” meselesi olmadığını vurgulamıştık. Peki biz Emek Gençliği olarak bu meseleye ilişkin nasıl bir çerçeve çiziyor ve öğrenci gençlik mücadelesinin gelişmesine ilişkin ne diyoruz?
Dün olduğu gibi bugün de işçi sınıfının partisi; işçi hareketinin sosyalizmle birliğidir. Parti, kitlelerin acil talepleri için yürüttükleri mücadeleye katılmakla sınırlı bir çalışma yürütmediği gibi, bu mücadeleyi somut teşhir-ajitasyon ve propagandayla birleştirmeye çalışır. Dolayısıyla işçi sınıfının partisi olma iddiası taşıyan bir partinin gençlik örgütü ile diğerleri arasında elbette ki bir fark olacaktır. Burada her örgütsel aracın bir ihtiyacın ürünü olduğunu ve her mücadelede ona uygun bir örgüt biçimiyle sonuç alınabileceğini hem işçi sınıfının hem gençlik hareketinin tarihsel birikiminden ve deneyimlerinden biliyoruz. Ancak hareketin kendisine kafamızda yarattığımız, niyetimizin yön verdiği, olmasını umduğumuz şeyleri atfederek bir düğüm mü yaratacağız yoksa gerçek anlamda gençlik hareketinin ihtiyaçlarını gözleyip, öyle çağrılar mı yapacağız? İşte mesele budur.
İSTİKRARLI-KALICI MÜCADELE PLATFORMU TEMEL İHTİYAÇ
Pergelin ucunu bu noktaya batırmamız kaçınılmazdır ki KYK eylemlerinin hızla patlak vermesi ve yayılması ancak bunun “şimdilik” bir saman alevi hâline gelmesi, çok açık bir biçimde üniversiteli gençliğin ortak talepler etrafında birleşmesinin, haklarını kazanmak, hayatına sahip çıkmak için yerel birliklere dayanan ve sorumlulardan talep eden bir hat ortaya koymasının başarılı ve karşılığı olan tek seçenek olduğunu kanıtlıyor. Ardından; sınıflarda, kulüplerde, kampüslerde, yurtlarda talepler etrafında bir mücadelenin somut adımların atılmasının olanaklarını arttırmak, temsil mekanizmalarının yoksa kurulması, varsa işletilip kalıcı hale getirilmesi ve böylesi bir mücadelenin geniş kesimlerle büyümesi gerekiyor. Parçalı, birbirinden bağımsız ve bir yaz yağmuru gibi aniden şiddetli bir şekilde ortaya çıkıp hızlıca geri çekilen bu hareket, yani KYK eylemleri; ardında somut kazanımlar ve yarına bir dolu deneyim bırakmasının yanı sıra, merkezileşmenin esas ihtiyaç olduğunu tekrardan göstermiştir. Ve biz Emek Gençliği olarak böylesi bir mücadele hattının gençliğin birlikte kazanma deneyimlerini arttıracağını ve ilerleteceğini söylüyoruz.
Fotoğrafı flu çekmemek için belirli bir birikime gereksinim var, bu birikim de bizde mevcut. Bu birikime ve mücadele hattımızı kurduğumuz zemine dayanarak, böylesi tartışmaların geliştirici olmasını ve hepimizin sonuçlar çıkaracağını; ve dönem dönem birlikte bir mücadele hattı kurmanın gerekliliklerinin doğacağını ama bu birlikteliğe zarar vermeyecek tutumlar alınmasının da elzem olduğunu düşünüyoruz.