09 Kasım 2023 17:49

Filistin ve emperyalist iki yüzlülük

Mevzu, çıkar olduğunda “demokrasinin sınırlarını” görmek mümkün hâle geliyor. Batı, Ukrayna’da da “barış” adı altında Rus düşmanlığı örgütlemiş ve kendi mevzilerini korumuştu.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Taylan Özgür DELİBAŞ

İstanbul Üniversitesi

 

İsrail’in bir ayı aşkındır yoğun bombardımana tabi tuttuğu Gazze’de öldürülenlerin sayısı 9500’ün üzerinde. Yıllardır neredeyse bir “açık hava hapishanesi” haline getirilen Gazze Şeridi’nde yine son bir ayda binlerce konut, hastane ve okul yıkıldı. Bu katliamlar ve işgal, bütün dünyanın gözleri önünde gerçekleşirken, Batı ülkeleri, Hamas’ın saldırısını, İsrail Devleti’nin işgal ve saldırılarını meşrulaştırmak için kullanıyor; hatta, Filistin halkıyla dayanışma eylemlerini yasaklamanın gerekçesi hâline getiriyor. 

Dünyanın dört bir yanında geçmişten bu yana gerçekleşen savaşlarda emperyalist devletler her koşulda kendi çıkarları temelinde pozisyon almışlardır. Bu savaşları, kendi burjuva sınıflarının zenginliklerine zenginlik katmak için bir araç hâline getirmişlerdir. Yakın zamandan bir örnek vermek gerekirse Ukrayna-Rusya Savaşı sırasında bütün Rus halkı düşmanlaştırılmış, Avrupa ve Amerika halklarının NATO’nun emperyalist çizgisine yedeklenmesi için uğraşılmıştı.

Batılı devletler, Ukrayna’da işgalinin önüne geçme ve “barışı savunma” adına kampanyalar sürdürerek emperyalist bloklar arası kamplaşmayı ve kendi mevzilerini güçlendirmenin yolunu meşrulaştırdılar. Bu savaşın devamında Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerine dair süreçlerin başlatılması da bunun somut bir örneğidir.

Filistin meselesine dönersek yıllardır süren savaşın sadece İsrail ve Filistin arasında bir savaş olmadığını görmek gerekir. Emperyalist kamplaşmanın bir sonucu olarak bölgede tırmandırılan gerilimden İsrail ve Filistin halklarına kalan yıkım, ölümler ve derinleşen yoksulluk olacaktır.

Batılı emperyalist ülkelerin koşulsuz şekilde İsrail’in yanında durmasıyla katliamlar “meşru müdafaa” olarak gösteriliyor; Hamas’ın eylemleri Gazzelileri yıllardır yaşadıkları bölgeden sürmek ve yeni işgal alanları yaratmak için savaş bir fırsat olarak kullanılıyor.

BATI VE DEMOKRASİ

Yaşanan durumu “Barbarlıkla medeniyet arasında bir savaşın içindeyiz” diyerek tarif eden İsrail Başbakanı Netanyahu bu sözü söylerken, “demokrasinin kalesi” Avrupa’nın yine sözde demokrasiyi savunma bahanesiyle kendi katliamlarını dünya nezdinde meşrulaştırmasının yolunu yapmıştır. Yıllar boyunca süregelen işgali, bir ay önce gerçekleşen Hamas’ın saldırısı üzerinden okunmasının da işgal ve katliamların böylece aklanmasının da sebebi “Avrupa medeniyetinin” işine gelenin bu olması.

Her konuşmalarında demokrasi vurgusu yapan Batılı emperyalistler, Filistin halkıyla dayanışmak için düzenlenen protestoları yasaklıyor; Almanya bir polis devletine dönüşüyor, Fransa’da “emeklilik reformu” meclisin oyuna sunulmadan hükümet kararıyla uygulamaya koyuluyor. Sadece Türkiye ve kapitalizmin az geliştiği topraklarda değil, sırtını demokratik temellere yaslandığını iddia eden büyük emperyalist devletlerde de “demokrasi” tökezliyor; burjuva diktatörlüğü ile sınıflar üstü bir demokrasi aldatmacası arasındaki çelişkiler büyük bir keskinlikle açığa çıkıyor.

DEMOKRASİNİN SINIRLARI OLUR MU?

Mevzu egemenlerin çıkarları olduğunda, “demokrasinin sınırlarını” daha net görmek de mümkün hâle geliyor. Emperyalistler arasındaki çatışma tırmandıkça, halka kalan pay demokratik haklara saldırı, gericilik ve yoksulluk oluyor.

Geldiğimiz noktada “altın çağ”ını yaşayan burjuva demokrasisi, Batı ve Orta Avrupa’da faşist ve ırkçı partilerin yükselmesine, geniş halk kitlelerinin siyasi süreçlerden dışlanmasına, merkez bankaları ve diğer önemli kurumların siyasetin dışına itilmesine ve bu kurumların daha çok tekellerin temsilcileri tarafından yönetilmesine sessiz kaldı. Bu durum; halkın siyasete katılmaması veya katılsa bile bu katılımın sembolik olup ülkenin gidişatına etkisiz kalması anlamına gelmekte. Batı ve demokrasi arasında kurulan ilişkinin sınıfsal temellerine indiğimizde, kurulan siyasi sistemin ve onun demokratikliğinin büyük şirketlerin çıkarlarının korunduğu kadar ilerleyebileceğini görüyoruz. Halkın karar alma süreçlerinin dışına itildiği ve liberal propagandalarla apolitikleştirildiği, böylesi ikiyüzlü bir demokrasi emekçi sınıflara karşı bir diktatörlüğe tekabül ediyor.

TÜRKİYE DEVLETİNİN YAPMASI GEREKEN

Burjuva demokrasisinde bile oldukça geride olan Türkiye’de, iktidar sözcüleri, bu durumu sözlü biçimde protesto etmekle yetindi. Erdoğan’ın sürecin başında tarafları “itidale” davet etmekle sınırlı tutumu büyük tepki görmüştü, özellikle de kendi tabanında Türkiye’nin sürece müdahil olmasını talep eden büyük bir kesim vardı. Erdoğan ise bu talebin yarattığı basıncı, düzenlediği “Büyük Filistin Mitingi” ile bir nebze kırmaya çalıştı. Mitingde İsrail’e yaptırımlardan söz etmesi beklenirken yaptığı açıklamalarla hamasi yaklaşımını sürdürdü.

Her fırsatta antiemperyalizmden söz eden Erdoğan’ın, Gazze Şeridi bombalanmaya devam ederken “ara buluculuk”, “garantörlük” gibi söylemlere yaslanarak ticari ilişkileri her yıl büyüterek sürdürmesi ve askeri anlaşmaları askıya almaması yalnızca İsrail’in işine gelecektir. Açıkça soykırıma ve sürgüne maruz kalan Filistin halkının yanında olmak, hamasi sözlerle değil yaptırımla mümkün olur. Bu iki yüzlü tavrın sürdürüldüğü her koşul ise güçlü olanın yanında olmak anlamına gelir.

Savaşın sona ermesinin, Filistin ve İsrail halklarının barış içinde yaşamasının nasıl mümkün olacağını; dünyanın dört bir yanında sokaklara dökülen yüz binlerce insan bize gösterdi. Bölgede ve dünyada barışçıl ve güvenli ortamı tesis edecek güç, dünyanın her yerindeki emekçi halkın mücadelesi ve dayanışması olacaktır.

Türkiye’de savaşın önüne geçecek, tezkereleri meclisten dönmeye zorlayacak olan da, bunun mücadelesini örgütleyen öğrenciler, sendikalar, STK’ler ve daha pek çok demokrat oluşumun ortak çabası olacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Eğitim yatırımlarına ayrılan pay geriledi, 2024’te velilerin yükü artacak

SONRAKİ HABER

AB Ukrayna’ya ‘Türkiye yolunu’ mu gösterecek?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa