10 Kasım 2023 13:16

Barış ve özgürlük için bize ne gerekir?

Tek adam yönetiminin bölgedeki emperyalist hayallere kapılmış varlığı karşısında demokrasiden ve barıştan yana olmak bugünün en güçlü seçeneği.

Evrensel

Paylaş

Birikim, dünyanın oluş şartıdır. Biriken, bizim kimi zaman gecikmiş kimi zaman erken bulduğumuz olayları var eden esas kaynaktır. Öyle ki dün süregiden olaylar, bugün karşı karşıya olduğumuz her şeyin bir yansımasıdır. O sebeple tarih, bizim için en sağlam ölçüttür. Yalnızca geçmişi görmek için değil, bugünü anlamak ve yarına hazırlanmak için.

Buradan bakınca karşımıza, bugün birikenin iki esasa dayanarak gerçekleştiği görülüyor. Biri, bir sistem olarak kendisini var eden kapitalizmin, siyasal, ekonomik ve toplumsal bütün hareketinin, kendi hedeflerine bağlı olarak biriktirdikleri, ikincisi ise, bütün bunlar olurken, onunla mücadele etme zorunluluğu, tarihsel ve yaşamsal bir zorunluluk olan güçlerin biriktirdikleri. Bu iki birikim arasındaki mücadele karşı karşıya kaldığımız toplumsal durumu ifade ediyor.

Bir yanda, var gücüyle bütün dünyayı kapitalist tahakkümün gerektirdiği biçimde örgütleyen emperyalistler ve işbirlikçi hükümetler var. Onlar birlik olduğu kadar, kendi aralarında da mücadele etmek zorundalar. Bütün dünya pazarlarını kontrol etmek adına saflaşan emperyalist klikler, ekonomik ve askeri örgütleriyle hem birbirleriyle hem de halklarla mücadele ediyorlar.

Diğer yanda, mücadele ettikleri dünya halkları, ucuz iş gücü haline getirilmiş, eğitim gibi en temel hakları gasp edilmiş, savaş ve yıkım tehditleriyle Filistin’de olduğu gibi yaşam hakkı elinden alınmış ya da bu korkuyla emperyalist saflardan birinden yana olmak zorunda hissettirilen milyonlarca işçi emekçi ve onların genç kuşakları var. Onların birikimi, bugün sahip olduğumuz her türden hakkın temeli olduğu gibi, zayıfladıkları, dünya onların örgütsüzlüğüyle sınandığı zamanlarda, kapitalist barbarlığın hüküm sürmesi de kaçınılmaz hale geliyor.

SERMAYENİN BİRİKİMİ GERİCİLİĞİN VE SAVAŞIN BİRİKİMİDİR!

Birlikte kısaca özetleyelim. Geçen sene başlayan Ukrayna Rusya savaşının ardından şimdi de Filistin halkı İsrail devletinin saldırılarıyla karşı karşıya. Yıllardır süren Suriye savaşı, Akdeniz’deki askeri gerilimler, Afrika ülkelerinde, yakın zamanda Nijerya’da gördüğümüz askeri darbe yönetimleri, Ermenistan- Azerbaycan savaşı gibi pek çok örnek savaş ve askeri operasyonların ağırlık kazandığı bir dönemden geçtiğimize işaret ediyor. Ekonomik kriz dünyanın pek çok yerinde halkların yaşamlarını ağırlaştırıyor. Göçler, salgınlar, kıtlık ve kuraklık içinde bir yaşam... Kapitalizm artık refah içinde bir yaşam vaat etmekten giderek uzaklaşırken, saldırganlığını gizlemek için kullandığı maskeler aşınıyor.

Dün, Rus edebiyatını müfredattan çıkarmaya yeltenen Avrupa üniversiteleri bugün Filistin’den yana açıklama yapan akademisyenleri fişliyor, derslerini iptal ediyor. Bu bize Türkiye’de savaşı reddeden Barış akademisyenlerine yürütülen cadı avını hatırlatıyor. Emperyalistler ve hükümetlerinin tüm dünyada ortak gerici reflekslere sahip olduğu bir kez daha görülüyor. Bu insanlığın ortak birikime yönelik saldırıların çok yönlülüğüne işaret ediyor.

Dünyanın gidişatında, gençlik olarak denk geldiğimiz dönem, kapitalizmin bütün bakiyesinin halklar tarafından örgütlü mücadeleyle darlaştırıldığı, hükümetlerin politika ve adımlarının halkın muhalefet gücüyle adım adım izlendiği, ensesinden tutum geri çekildiği bir dönemden geçmiyor. Kapitalizmin kar hırsına dayanarak oluşturulan bütün hesaplar, sorgusuz sualsiz açık suçlara bulanmış şekilde işleniyor. Öyle ki, kendi hukukunu ve yargısını tanımamak bile, bir yaptırıma uğramayacak olmanın verdiği rahatlılıkla meşru hale getiriliyor. Çünkü meşru olanı belirlemek, sermaye ihtiyaçlarına dayanırken, devlet, yasa, uluslarası kurum ve anlaşma bileşimi de ancak bunun bir memuru görevinde. Kapitalist devlet mekanizması bütün bürokratlarıyla İsrail’i savunurken, dünya halklarının Filistin halkından yana tutum alması da, bir fikir ayrılığından öte, aslen bir var oluş meselesi.

SAVAŞTAN TARAF OLMAMAK DEMEK TEKELLERİN KARŞISINDA YER ALMAK DEMEK!

Türkiye gençliği için, bölgesel olarak bu savaşların bir parçası olmaması da tam da emperyalizmin kendine göre kural belirlediği her durumu reddetmekle işe başlamaktan geçiyor. Bize NATO’suz güvenlik olmaz deniliyor. İsrail ve ABD’nin yanında olmak, Türkiye’yi ekonomik ve askeri anlamda korumanın yolu olarak işaret ediliyor. Savaşın nedeni olan bir politikadan Türkiye gençliği için garantörlük beklemenin abesliği bir yana, güçlü ya da zayıf olanın yanında yer almak gibi bir denklemin gerçek hayatta bir karşılığı olmadığı da aşikar.

Çünkü savaş en temelde yalnızca savaş tekellerini güçlendiriyor. Hadi olalım, güçlü olan silah tekellerinin yanında, namluları bize doğrultmuşken, eğer böyle bir şey mümkünse….

Gençlik yıllarımızın zor zamanlara denk geldiği sıklıkla ifade edilir. Pandemi, kriz, savaşlar, genel olarak umutsuzluğun, bıkkınlığın, şiddetin kol gezdiği zamanlar. Kimi zaman bize nedensiz gözüken, kişisel hırsların kurbanı, kötü insanlara devredilmiş kararların sonuçlarıyla yaşamak zorunda kalan milyonlarca gençten, milyonlarca yaşamdan biri olarak, kendimizi korumanın yolu, geri çekilmek ve ilgisiz kalmak, üzerine düşünmemek bulunan en genel çözüm yöntemi.

Bir de, aynı ilgisizliğin sonucu olarak, atılan yanlış adımları bir savunucusu, ondan mustarip olduğu kadar, kendi koşullarını zorlaştırmanın bir parçası olma hatası, bir çoğumuzun başına gelen.

Öyle, çünkü ısrarcı olmadan, istikrarlı bir takipçi, değiştirici bir güç olmak için güçlenmenin yollarını aramayan herkes için, kaçınılmaz bir son var. Bunu da saklamadan ve sakınmadan ilan etmek gerekir.

Hayatının dizginlerini bırakmanın bedeli, açıklanamayan ve bilinemeyen sayısız durumun içinde kaybolmak olsa gerek, bu şaşırtıcı değildir.

Aksinin nasıl yapılacağını bilmek isteyenler, barıştan yana tutum almak isteyip, bunu yine de imkansız görenler; Tel Aviv’de savaşı reddeden on binlerce İsrail vatandaşına, polis şiddetine rağmen günlerdir sokakları dolduran Avrupa ve ABD halkının çabalarıyla durdurulmuş gözüken kara harekatına, bütün medya ve bürokratik aygıtlarına rağmen hastane saldırısını biz yapmadık yalanını boşa düşüren kamuoyu baskısına bakmalıdır. Ortadoğu savaşından korunmak için, savaşın esas nedeni olan emperyalizmin çizgisiyle uzlaşmayan Ortadoğu halklarına kulak kesilmelidir.

TÜRKİYE GENÇLİĞİ BARIŞI NASIL SAVUNACAK?

Türkiye gençliği, barıştan yana bir politika birleşmekten başka şansı olmayan dünya gençliğinin bir parçası. Tek adam yönetimini, arabuluculuğa soyunup, üç günlük yasla geçiştirilmek istediği bu yıkım karşısında, İsrail’le bütün anlaşmaların iptal edilmesini örgütlemek, bu parçanın en önemli görevlerinden biri. Biriktirmek dediğimiz şey de tam da bununla ilişkili. Tek adam yönetiminin Suriye başta olmak üzere, bölgedeki emperyalist hayallere kapılmış varlığı karşısında demokrasiden yana olmak, emperyalizmin yerli işbirlikçisi olarak onu mahkûm etmek, bugünün en güçlü seçeneği.

ÖNCEKİ HABER

Eylemlerin ardından: Peki şimdi nereye?

SONRAKİ HABER

SES: Tehdit, mobbing ve sürgünlere sessiz kalmayacağız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa