Can alan cendere: Gençler umutsuzluk ve yalnızlaşma arasında
İşsizlik, başarısızlık ve geleceksizlik arasında sıkışmışlık duygusu... Uzmanlar artan genç intiharlarının nedenlerini ve nasıl önlenebileceğini anlattı.
Fotoğraf: Unsplash
Nisa Sude DEMİREL
İstanbul
İkisi Ankara’da, ikisi Eskişehir’de, biri Çanakkale’de olmak üzere 15 Ekim ve 15 Kasım tarihleri arasında en az beş üniversite öğrencisi yaşamına son verdi. Son intihar önceki akşam Hacettepe Üniversitesi yurdunda yaşandı. Art arda yaşanan genç intiharlar, nedenleri ve nasıl önlenebileceğiyle tartışmaları da ateşledi.
TÜİK verilerine göre 2022’de nüfusun yüzde 15.2’sini 15-24 yaş arası gençler oluşturuyor. Bu yaş aralığındaki intihar sayısı ise toplam intiharların yüzde 23’üne denk düşüyor. Son 21 yıl içerisinde ise 61 bin 399 kişi intihar ederek hayatını kaybetti. Bunların 15 bin 122’si, yani yüzde 24’ü de 15-24 yaş grubunda. Veriler genç intiharları oranının genç nüfus oranından çok daha yüksek olduğunu gösteriyor.
‘İNTİHARLAR AKSAKLIĞI GÖSTERİR’
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sosyolog Cem Özatalay, TÜİK’in intiharlara dair yetersiz verileri yanıltıcı olabilse de genel olarak intiharlardaki artışa işaret ettiğine dikkat çekiyor. TÜİK verilerine göre 2002-2022 arasında nüfusta yüzde 31.1’lik bir artış gözlenirken yaşamına son veren insanların sayısı yüzde 80.1 oranında arttı.
İntiharın bireysel sebepleri olabileceğini, ancak toplumsal süreçlerin de intihar eğilimlerini kitleselleştirdiğini vurgulayan Özatalay, “Gençlik intiharları toplumda aksayan bir yönü gösterir. Umudu yeşertebilecek gençlerin intihar ediyor olması bir toplumda umut üretiminde aksamalara işaret ediyor. Bu yalnızca gençlere dair değil toplumsal bir meseledir” diyor.
Özatalay genç intiharlarının yüksekliğini neoliberalizmin gençlere yüklediği birtakım sorumluluklara bağlıyor. Neoliberalizmin bireylere ‘başarı’ odaklı bir yaşam dayattığını ifade eden Özatalay, “Bireyler başarısızlıklarının da kendi sorumluluğu olduğunu varsayıyor. Bu ’80’lerden sonra adım adım insanlara dayatılan bir dünya görüşü” diyor. Bunun kaygı ve endişeyi artırdığını anlatan Özatalay, “Neoliberalleşmeyi yoğun yaşamış, sosyal devlet anlayışından uzaklaşmış toplumlarda özellikle gençler hayatın yükünü tek başına taşıyor” diye ekliyor.
‘NEOLİBERAL POLİTİKALAR KAYGIYI ARTIRIYOR’
Bu durumun özellikle geçim kaygısını ağırlaştırdığını ifade eden Özatalay, 2012’den itibaren artan iktisadi durgunluk sürecinin etkisinden bahsediyor. Diplomalı işsizlik oranlarının, güvencesiz çalışma koşullarının, işten atmaların ‘başarısızlık olarak’ algılandığını söyleyen Özatalay; “Neoliberalizm insanlara başarı odaklı hedefler koyuyor, ancak bunun araçları daha da eşitsiz dağılıyor insanlar arasında. Performans odaklı toplum; pek çok hastalık, kaygı bozukluğu, ciddi baskılar yaratıyor. İntiharı da bir sağlık sorunu olarak ele almak gerekiyor zaten” diyor.
TÜİK verilerine göre 2022’deki intiharların yüzde 73.2’si; 15-24 yaş aralığında gerçekleşen intiharların yüzde 80.9’u herhangi bir zihinsel ya da bedensel hastalık nedeniyle gerçekleşmedi. Herhangi bir hastalığa bağlı olmayan intihar oranlarının fazlalığına dikkat çeken Özatalay bunu kapitalizmin yarattığı güvencesizlikle açıklıyor.
BİR YANDA BAĞIMLILIK İLİŞKİLERİ BİR YANDA YALNIZLAŞMA
Özatalay’a göre madalyonun bir diğer yüzü bu koşulların yarattığı bağımlılık ilişkileri: “Örneğin işsiz kaldığı için ailesiyle beraber yaşamaya devam eden genç sayısı az değil. Üniversite öğrencileri için bu durum baskı koşullarının oldukça ağır olduğu yurtlarda kalmak da olabiliyor.”
Neoliberal sistemin bir tarafta cemaatlere olan bağımlılığı artırdığını, bunun alternatifi olarak da bireyselliği teşvik ettiğini söyleyen Özatalay, “Bunun dışındaki sosyalleşme kanalları aşırı denetim ve disiplinle engellenmeye çalışılıyor. Benzer sorunları yaşayan insanların bunun farkına varması ve bir araya gelmeleri giderek önem kazanıyor. Çünkü bu sistem her şeyi bireyselleştirme çabasında. Bunun sonucunda yalnız ve çaresiz hissediyorsunuz” diyerek gençlere önerilenin ‘manevi danışmanlık’ gibi din temelli, cemaatsel ilişkiler olduğunu söylüyor. Özatalay, intiharlar karşısında devletin sosyal politikalar geliştirilmesi gerektiğini ifade ediyor.
‘EKONOMİK ZORLUKLAR, AİLE BASKISI RİSKİ ARTIRIYOR’
Dünya Sağlık Örgütüne göre intihar 15-29 yaş aralığındaki bireylerde dördüncü ölüm sebebi. İntiharlardaki artışın ölüm istatistikleri açıklandığında teyit edilebileceğini ifade eden Klinik Psikolog Elif Okan Gezmiş, “İşsizlik, ekonomik zorluklar, aile baskısı gibi dış stres faktörleri intihar riskini artırıyor. Belki bu dönemde bu tür bir artışı gözlemliyoruz” diyor.
Gezmiş artışın nedenlerini şöyle açıyor: “35 yaş üstü kişilerin bile yaşadığı bunalma, sıkışmışlık hislerini gençlerin de yaşadığını tahmin etmek zor değil. Bu durumların sonucunda majör depresyon gibi klinik rahatsızlıklar veya psikolojik şikayetler baş gösterebilir.”
‘BİRBİRİMİZE YASLANMAK ZORUNDAYIZ’
Ekonomik zorluklara ek olarak teknolojinin ve toplumsal kutuplaşmanın da perçinlediği bir yalnızlaşma yaşandığını anlatan Gezmiş, küreselleşmeyle toplumsal bağların zayıfladığını bunun sonucunun ise yalnızlaşma olduğuna dikkat çekiyor. Gezmiş, bu durumu “Herkes kendi kaosuyla çok meşgul, kimsenin kimseye dönüp bakacak hali, vakti yok. Bunun üstüne bir de sosyal medyadaki sahte imgeleri eklediğimizde gerçek sandığınız dünya, gerçek dünya, hayalinizdeki dünya ve iç dünyanız arasındaki mesafeler artıyor ve nihayetinde bağlar kopma noktasına geliyor olmalı” diye açıklıyor.
Bir araya gelmenin zorunlu olduğuna işaret eden Gezmiş, “Kendimizi ait hissettiğimiz, birbirimize yaslanabileceğimiz ve anlamlı bulduğumuz bir amaç doğrultusunda birlikte hareket edebileceğimiz topluluklara ihtiyacımız var” diyor.
Uzmanlar intiharlara karşı oluşturulması gereken politikalarda psikolojik desteğin önemine de dikkat çekiyor ancak Türkiye’de psikolojik desteğe erişim de kolay değil. Derin Yoksulluk Ağı, Açık Alan ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliğinin pandemi döneminde yaptığı sınırlı bir araştırmada; görüşülen hanelerde psikolojik desteğe ihtiyaç duyan kişilerin yüzde 53’ü herhangi bir destek almadığını, yüzde 5’i bir sivil toplum kuruluşu aracılığıyla destek aldığını söylüyor. Öte yandan ruh sağlığının devlet-özel uçurumunun en şiddetli görüldüğü alanlardan olduğunu ifade eden Gezmiş, “İnsanlara ihtiyaç duydukları ruh sağlığı hizmetini gereğince verebilecek kişi sayısı nüfusa oranla çok az. Söz konusu genç intiharları olduğunda uzun vadeli bir desteğe ihtiyacımız var elbette. Ama mevcut koşullarda ilk adım olarak önleyici müdahalelerden sonuç alabiliriz. Gençleri buralara sürükleyen dünyayı değiştireceğimiz güne kadar onları kaybetmemeye, hatta kazanmaya gayret etmek zorundayız” diye konuşuyor.
PSİKOLOG YOK, ‘MANEVİ DANIŞMAN’ VAR
15 gün içerisinde intihar eden dört öğrenciden üçü yaşamına üniversite yurtlarında son verdi. Bir süredir çoğu KYK yurdunda ise öğrencilerin psikososyal destek alması için psikolog ya da psikiyatr bulunmuyor. Alanında uzman kişileri Diyanet İşleri Başkanlığınca atanan “manevi danışmanlar” ikame ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığı, 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunu’na göre öğrenci yurtları, eğitim kurumları, gençlik merkezleri ve kampları gibi yerlere manevi danışmanlık ve din hizmeti sunabiliyor. Manevi danışmanlık alımında herhangi bir uzmanlık aranmadığı gibi başta din hizmetleri uzmanları olmak üzere; vaiz, Kur’an kursu öğreticisi, imam, hatip, müezzin ve öğretmen unvanlarında çalışan bütün personel bu pozisyona müracaat edebiliyor. Diyanet İşleri Başkanlığının 2020’deki açıklamasına göre KYK yurtlarında 711 manevi danışman var. Gezmiş, nitelikli psikolojik desteğin intiharın önlenmesinde kritik öneme sahip olduğunun da altını çiziyor.
‘YOKSULLUK KARŞISINDA KAPSAMLI GENÇLİK POLİTİKALARINA İHTİYAÇ VAR’
Prof. Dr. Demet Lüküslü, Emile Durkheim’ın intiharı sosyal olgularla beraber okumak gerektiğini söylediğini hatırlatıyor. İstanbul Gençlik Araştırmaları Merkezi olarak genç intiharları üzerine rapor hazırladıklarını aktaran Lüküslü, bir an önce çözüm üretmek gerektiğini ifade ediyor. Genel seçimler boyunca gençlerin sorunları yerine kime oy vereceklerinin konuşulduğuna dikkat çeken Lüküslü, dünyayla beraber Türkiye’de görülen artışın görmezden gelinemeyeceğini söylüyor.
Üniversite kampüslerinde ve yurtlarda yaşanan intiharları hatırlatan Lüküslü, bu mekanlarda gençlerin sıkı bir disipline tabi tutulduğunu ya da öğrencilerin müşteri olarak görüldüğünü ifade ediyor. Psikososyal desteğin önemli olduğunu ancak tek başına yeterli olmadığını söyleyen Lüküslü, intihara sebep olan faktörlerden yoksulluk ve ekonomik sorunlara karşı destekleyici ve güçlendirici gençlik politikalarının önemine işaret ediyor.
GENÇLER NASIL YAŞIYOR?
Gençlerin yaşam koşullarına dair veriler uzmanların söylediklerini, gelecek hayalinin silikleştiğini somutluyor. Örneğin TÜİK’in istatistiklerle gençlik verilerine göre mutlu olduğunu ifade eden gençlerin oranı 2011’de yüzde 69.6 iken 2022’de yüzde 49.7’ye düştü. Genç işsizliği 2011’de yüzde 18.4 iken ilerleyen yıllarda yüzde 25’e kadar yükseldi. Gençlerde ilk iş bulma süresi lisans mezunları için ortalama 13.9, ön lisans mezunları için 15.3 ay.
Uzmanların özellikle öğrenci intiharlarında işaret ettiği yaşam alanları olan yurtlar düzenli olarak niteliksiz ve güvensiz koşullarla gündeme geliyor. Koşullarına rağmen uygun fiyatlı olduğu için pek çok öğrencinin ilk tercihi olan KYK yurdu sayısı 2022’de 773 iken özel yurtların sayısı 4 bin 406, tarikat ve cemaatlere bağlı vakıflara ait resmi yurt sayısı ise 2021’de 3 bin 331.
Eğitime devam etmek istemesine rağmen eğitimini yarıda bırakan gençlerin yüzde 48.1’i ekonomik nedenlerle okulu bıraktı. 2022 verilerine göre genç kadınların yüzde 32.3’ü ne eğitimde ne de istihdamda.