Hrant Dink Cinayeti: Gördüler, seyrettiler, yol verdiler... 'Derin' failler bulunmadı, tetikçisi salındı
Hrant Dink’i ölüme götüren karanlık hala aydınlanmadı ve katil Ogün Samast serbest bırakıldı: Gördüler, seyrettiler, yol verdiler ve bıraktılar…
Fotoğraf: Evrensel
Meltem AKYOL
Hrant Dink’i öldüren Ogün Samast 16 yıl 10 gün sonra tahliye edildi. Cümle ağır ama en az onun kadar ağır olanı Yetvart Danzikyan ekliyor: “Ama en az bunun kadar önemli olan cinayetin arkasından karanlık perdenin aydınlatılmamış olması, ‘vur’ diyenlerin ortaya çıkarılmaması.”
Biraz geriye gidelim ve Türkiye’nin Kırmızı Pazartesi’sine, Hrant Dink cinayetine öncesi ve sonrası ile bakalım…
KISA ÖZET: TEHDİT CEZASI OLMASA 2020’DE ÇIKACAKTI…
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink 19 Ocak 2007’de, Agos gazetesinin önünde, uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti. Tetikçi o dönem 17 yaşında olan Ogün Samast’tı. Bir gün sonra, 20 Ocak’ta Samsun otogarında yakalandı, “Pişman değilim” diyordu o gün. Karakolda eline bayrak tutuşturulmuş görüntüleri ortaya çıktı, yanında polis amirleri, memurları vardı. “Aslanım benim, güzel poz ver, hem de gülerek ver” diyordu yanında poz veren, görüntüyü çeken ekliyordu: “Kardeşim benim, aferin oğlum”.
18 yaşından küçük olduğu için çocuk mahkemesinde yargılandı. 2011’in temmuzunda karar çıktı: ‘Tasarlayarak adam öldürmek’ ve ‘ruhsatsız silah bulundurmak suçlarından 22 yıl 10 ay hapis cezası. Ceza Mart 2012’de onaylandı. Yasaya göre verilen cezanın üçte ikisini çekecekti. Sonra yargılamada ikinci aşama başladı, Hrant örgütlü bir cinayete kurban gitmişti. Bu yargılamada Samast ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla 2 yıl 6 ay hapis cezası aldı, Temmuz 2019’da. Ama bu ceza Yargıtayca ‘zaman aşımından’ düşürüldü. Yani aslında infaz yasasına göre Samast taa 2020’de denetimli serbestlikten çıkacaktı. Ama Samast cezaevinde başka suçlar da işlemiş bunun için 5 yıl 1 ay ceza almıştı. Samast aslında bu cezanın şartlı tahliyesinden yaralanmıştı.
“SAMAST’IN TAHLİYESİ KADAR AĞIR OLAN…”
Samast’ın tahliyesi sonrası Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan ile görüştük. Gazete için başyazı için hazırlanıyordu bu konuşmayı yaptığımızda. “Aslında 2020’de tahliye edilecekti ama bir gardiyana saldırdığı için ceza almıştı. Yani bu tahliye o cezanın ‘iyi halinden’ yani. Yoksa 3 yıl önce zaten çıkmış olacaktı” diyerek başladı sözlerine. Samast’ın ‘örgüt üyeliği’ nedeniyle aldığı cezanın zaman aşımından düştüğünü hatırlattı, hakkında ‘Fethullah Gülen Örgütü’ nedeniyle başlayan yargılamanın sürdüğünün de altını çizdi.
Sonra da ekledi: “Günün sonunda baktığımızda 16 yıl 10 ay sonra Hrant Dink cinayetinin faili serbest kalmış oldu. Bu bir taraftan ağır bir durum. Ama sadece Ogün Samast üzerinden değerlendireceğimiz bir dava değil. Tabii ki Samast’ın cinayet işlemiş olması, azmettirilmesi ve 16 yıl 10 gün sonra çıkması gerçekten ağır bir durum. Yargıtay’ın da ‘örgüt üyeliği’ cezasını zaman aşımına sokması ciddi bir sorun evet. Ama en az bunun kadar önemli olan cinayetin arkasından karanlık perdenin aydınlatılmamış olması. Cinayette, ihmali olanlar, göz yumanlar var, bunların bir kısmı hüküm giydi. ‘Örgüt var’ ama biz hala ‘vur’ diyenlerin ortaya çıkarıldığını göremedik. Hrant Dink’i hedef haline getiren süreç aydınlatılmadı, onun için alınana koruma kararını almayan kamu görevlileri ceza almadı. Valiliğe çağırıp sorgulayan, üstü kapalı tehdit edenler mahkemeye bile çıkmadı. Tatmin edici bir mahkeme süreci yürütülmedi yani. Böyle çok eksik yürütülen bu mahkeme süreci en az Ogün Samast’ın tahliye edilmesi kadar önemli olduğunu düşünüyoruz.”
MANŞETLERDEN DAVALARA VE TEHDİTLERE: ADIM ADIM GELEN CİNAYET
Yetvart Danzikyan’ın bahsettiği süreç için biraz geri saralım. Agos Gazetesinin Kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, Ermeni meselesini, Ermeni toplumunun ve kurumlarının yaşadığı sorunları etkili bir üslup ile tartışmaya açmış bu nedenle de çeşitli dönemlerde hedef haline getirilmişti. Ama Agos gazetesinin 6 Şubat 2004’te Sabiha Gökçen’in yetimhaneden alınmış bir Ermeni olduğuna ilişkin iddiayı içeren haber, 21 Şubat 2004’te Hürriyet gazetesinde hedef haline getirilince Hrant Dink’in deyimiyle “olanlar oldu”.
22 Şubat 2004’te, Genelkurmay Başkanlığı Hrant Dink’e yönelik oldukça ağır ifadeler içeren bir açıklama yayımladı.
24 Şubat 2004’te, İstanbul Valiliğinde yapılan görüşmede bizzat MİT yetkilileri tarafından ‘uyarıldı’ Hrant Dink’in deyimiyle “Had bildirildi, dikkatli olmalıydı, yoksa iyi olmazdı!”
Sonra suç duyuruları, gazete önünde “Bir gece ansızın gelebiliriz” sloganları eşliğinde yapılan eylemler, davalar, “Türklüğü aşağılama”, “Azınlık-misyonerlik-vatana ihanet” iddiaları ile cezalar… Bu davaların hemen hepsinde adliye binaları önünde Hrant Dink’e yönelik eylemler yapıldı, pankartlar açıldı, hatta adliye içerisinde Hrant Dink’e yönelik fiziki saldırı girişimleri bile yaşandı. Yazılar, haberler, tehditler… Hiç bitmedi.
“Yine uçurumun kıyısındaydım” diye yazmıştı bu süreçte Hrant Dink, Ve ekliyordu: “Peşimde tekrar birileri vardı. Ve onların Kerinçsiz ekibiyle sınırlı ve salt onlardan oluşacak denli sıradan ve görünür olmadıklarını çok iyi biliyordum.”
Yani cinayetin taşları adım adım döşenmişti.
Bir not ekleyip devam edelim. 2002 ile Hrant Dink’in öldürüldüğü 2007’ye kadar çeşitli ulusalcı-aşırı milliyetçi dernek ve oluşumlar tarafından Ermeni ve azınlıklar meselesi ile ilgili yapılan etkinliklere yönelik saldırılar yaşandı.
TÜRKİYE’NİN ‘KIRMIZI PAZARTESİ’Sİ…
Hrant Dink cinayeti Türkiye’nin ‘Kırmızı Pazartesi’si idi. Somutlayalım:
Ogün Samast sorgusunda suikastı Yasin Hayal’in talimatı ile işlediğini söylemişti. O sıralarda zaten Trabzon Emniyet Müdürlüğünde gözaltındaydı. Ama Hayal zaten Trabzon emniyetinin yakından bildiği biriydi. 2004 yılında Trabzon’daki McDonald’s şubesine yapılan ve 6 kişinin yaralandığı bombalı saldırının failiydi Yasin Hayal. Hrant Dink cinayetinin bir başka azmettiricisi Erhan Tuncel’di. Polis Tuncel’i de yakından tanıyordu. Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuna göre, Yasin Hayal McDonald’s saldırısını Erhan Tuncel’le birlikte organize etmişti. Tuncel’le ilgili bilgi bununla da sınırlı değildi. Öyle ki gözaltına alınan Erhan Tuncel’in, Trabzon İl Emniyet Müdürlüğüne bağlı çalışan bir ‘ajan’ olduğu ortaya çıktı.
Dahası Emniyet görevlileri cinayetin işlenmesinden 11 ay önce, 17 Şubat 2006 tarihi itibari ile zaten Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmeyi tasarladığı bilgisine sahipti.
Dosyanın sanıklarından olan Coşkun İğci, Yasin Hayal’in Hrant Dink’i öldürmeyi planladığını, silah temin etmeye çalıştığını ve Hrant Dink’in evi ile Agos gazetesi çevresinde keşif yaptığını 2006’nın temmuzunda ilişkide olduğu Trabzon il Jandarma Komutanlığı görevlilerine bildirdi
Ayrıca Trabzon İl Emniyet Müdürlüğü 17 Şubat 2006 tarihinde İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü ile Emniyet Genel Müdürlüğüne bir yazı göndermişti. Yazıda Yasin Hayal’in Ermenilere karşı büyük bir kin beslediği, İstanbul ilinde ‘Ses getirecek bir eylem’ yapmayı planladığı, hedef olarak da Hrant Dink’i seçtiği ve Yasin Hayal’in tasarladığı eylemi yapabilecek bir yapıya sahip olduğu anlatılıyordu.
İşleneceğini herkesin bildiği, engel olmak için kimsenin bir şey yapmadığı bir cinayetti bu.
ERGENEKON’DAN FETÖ’YE DEĞİŞEN ‘ÖRGÜT’…
Cinayetle ilgili ilk yargılama 2007’de başladı. 18 sanıklı davanın Özel Yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ilk duruşmasında, 2 Temmuz 2007’de, sanıkların getirildiği cezaevi aracının üzerinde “Ya sev ya terk et” çıkartması vardı. Dosyanın savcısına göre ‘örgüt’ vardı ve o günün konjonktüründe bu örgüt ‘Ergenekon’du. Dosya sadece “Yasin Hayal ve arkadaşları” kapsamı ile sınırlı tutuldu. Ortaya çıkan ihmaller zincirine rağmen kamu görevlileri etkili bir biçimde soruşturulmadığı gibi cinayet öncesindeki süreç ve Hrant Dink’e yönelik linci örgütleyenler hakkında iddianame düzenlenmedi.
Hrant Dink ailesinin avukatlarının başvurusu sonucu AİHM ‘etkin bir soruşturma yürütülmediğine’ hükmetti. Böylece kamu görevlilerinin dahil edildiği, 9 yıla yayılan, yeni bir süreç başladı. 2016’dan başlayarak, kamu görevlilerinin dahil edildiği iddianameler hazırlandı ve dosyalar birleştirildi; tetikçi ve azmettiricilerin dosyası ise ayrıldı.
Sonuçta 26 Mart 2021’de karar çıktı. Yine ‘örgüt’ vardı ama be kez ‘FETÖ’ idi. 13’ü firari 76 sanıklı davada 37 kişinin beraatine karar veren mahkeme, 26 sanığı hapse mahkûm etti. Mahkûm edilenlerden Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer, ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırıldı. Bir bölüm sanığın dosyası ise ayrıldı.
Bir ara not ekleyelim: Mahkeme kararında 11 sanık hakkında ‘anayasayı ihlal’ ve ‘FETÖ üyeliği’ suçlarından suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti. Hüküm doğrultusunda İstanbul başsavcılığı tarafından yeni bir iddianame hazırlandı. İddianamenin İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi ve yargılaması sürüyor.
Mahkemede Hrant’ın öldürüleceğine dair tüm detayların yer aldığı 17 Şubat 2006 tarihli ihbar evrakından ve Hrant Dink’e yönelik tehdit atmosferinden haberdar olan, adliye ve Agos önünde yapılan gösteri ve olayları bizzat izleyen ve Hrant Dink’in korunması da dahil hiçbir şekilde harekete geçmeyen dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, yöneltilen ‘görevi ihmal’ suçu dışındaki tüm suçlamalardan beraat etti, ‘görevi ihmal’den ceza aldı sanmayın. O da zaman aşımından düştü.
Hrant Dink’in öldürüleceği ihbarının tutanağa geçirildiği 17 Şubat 2006’te Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürü olan ve bu bilgiden sonra hiçbir şey yapmayan Engin Dinç hakkındaki ‘görevi ihmal’ suçlaması da zaman aşımı nedeniyle düştü. Engin Dinç, 01 Ağustos 2023 tarihli Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Ankara İl Emniyet Müdürü olarak atandı.
Dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, "İhmal nedeniyle adam öldürmek" ve "resmi belgeyi yok etme" suçlarından beraat etti. Altay’ın "Görevi ihmal"den suçlamasından ise dosyası düştü. Yani ‘yol verenler, seyredenler, göz yumanlar, vur diyenler’ hep saklandı ya da aklandı.
Bir not da Altay için ekleyelim: Adı 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi’nde 7 öğrencinin yaşamını yitirdiği 41 öğrencinin de yaralandığı katliamda geçiyordu. Orada saldırganları yakalamak için harekete geçen polislere ‘geri dönün’ emrini veren amirin Altay olduğu dava dosyasına girmişti. Bu not aslında devlette devamlılığın esasının da göstergesi de.
HASTA MAHPUSLARDAN ESİRGENEN TAKDİR SAMAST’A MI UYGULANDI?
Bitirmeden Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Ogün Samast’ın tahliyesine dair açıklamasını da hatırlatalım. Açıklamada Samast’ın denetimli serbestlik hakkının 19 Şubat 2022’de dolduğu buna rağmen denetimli serbestlikten yararlandırılmadığı bilgisi veriliyor; Samast’ın şartlı tahliyeden çıktığı anlatılıyordu. Samast ‘iyi halli’ bulunmuş. Tahliyeye dair müddetnameyi avukatlar dahi göremediği için buradaki net durumu şimdilik açıklama ile sınırlı biliyoruz.
Ama şunu biliyoruz: 2020 yılında Ceza İnfaz Yasası’nda koşullu salıverilme ve denetimli serbestlikten yararlanma hakkına dair değişiklik yapıldı. Değişiklik sonrası Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu (İGK) 6 aylık periyotlar halinde mahpusların ‘iyi halli’ olup olmadığını değerlendirmeye başladı. Hükümlünün ‘pişmanlık’, ‘tekrar suç işleme riski’, kurallara uyumu ve aldığı disiplin cezaları da “iyi hal” kararında etkili oluyor.
Cezasının infazını tamamlamış birçok siyasi mahpusun tahliyesi 2021’in başından bu yana bu kurllarca engelleniyor. Gerekçeler hem farklı hem aynı: “Suyu tasarruflu kullanmamak”, “Manevi etkinliklere katılmamak”, “Kütüphaneden kitap almamak”, “Çok kitap okumak”, “Pişman olmamak…” En önemlisi ‘iyi halli’ olmamak. Bu gerekçeler büyük oranda siyasi mahpuslara işletiliyor. Kadın katileri, suç örgütü liderleri tahliye edilirken hasta mahpuslar, tutuklu avukatlar dahi bu haktan yararlanamıyor.
AYM kararına rağmen TİP Milletvekili Can Atalay’ın AİHM kararlarına rağmen Osman Kavala, Selahattin Demirtaş gibi isimlerin serbest bırakılmadığı, azami tutukluluk süresi dolan Gültan Kışanak’ın bırakılmadığı koşullarda Samast’ın tahliyesinin bir anlamı var kuşkusuz.
“BEBEKTEN KATİL YARATAN KARANLIĞI GÜÇLENDİRİYORLAR”
Son sözü de Hrant’ın Arkadaşları söylesin: “Hrant Dink cinayeti halen aydınlatılmamış, sorumluları açığa çıkartılmamışken; birçok dostumuz, hak savunucuları, gazeteciler, siyasetçiler haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutuluyorken, Hrant Dink’in katili Ogün Samast tahliye edildi.
Biliyorduk, dile getiriyorduk ama bu son gelişmeyle tescillendi: Adalet yok! Vicdan yok! Hakkaniyet yok! Gözümüzün içine baka baka 'öldür' diyenleri, bir bebekten katil yaratan bu karanlığı güçlendiriyorlar!
Peşini bırakmayacağız, unutmayacağız, 'katilleri koruyan cinayete ortaktır' demeye devam edeceğiz. Biz bitti demeden bu dava bitmez!”
Burada geride bıraktığımız nisan ayında kaybettiğimiz Dink Ailesi avukatlarından, insan hakları savunucusu Hakan Bakırcıoğlu'nu anmadan olmaz. Hakan Bakırcıoğlu Cinayeti Davası'nda adalete ulaşılması için büyük çaba yürüttü, kamu görevlilerinin yargılandığı davada gerçeğin ortaya çıkması için mücadele verdi.