Şimdi tam sırası!
İnsan belleği biriktirir; bu birikimin bir mücadele tarihi olduğunu bilerek, kendini o muazzam insanlık birikiminin parçası hissederek, o birikimin yaratılması için dökülen kanın, kaybedilen canların, çekilen acıların bugünün insanlarına daha iyi bir dünya yaratmak için boşa gitmediğini anlayarak, anlatarak...
“İnsanca yaşam”, bugün bundan yüzyıllar öncesinde insanlığın yaşamak zorunda bırakıldığı zahmetli ve kölece koşulları artık geride bırakmanın adı. Savaşla kırılmış, emeği zorbaca yağmalanmış, doğası geriye döndürülemez biçimde tahrip edilmiş, değerleri milyonların değil bir avuç insanın elinde biriksin diye türlü politikalara alet edilmiş insanlık, tüm bunlara karşı barışın, emeğin, yaşamın, insanlık değerlerinin savunucusu olarak mücadele etti. Ve bu mücadele devam ediyor.
Bugün dünyanın dört bir yanında kadınlar, satır satır hatırlamasalar da tarihi, bu insanlık belleği sayesinde bilirler hiç görmedikleri kız kardeşlerinin mücadele deneyiminin onları barış içinde, güvenle yaşanacak bir dünya özleminin parçası kıldığını.
8 Mart deyince aklına 40 bin dokuma ve tekstil işçisi kadının çalışma sürelerinin kısaltılması, eşit işe eşit ücret, daha iyi çalışma koşulları için greve çıktıkları, kadınların diğer fabrikaların işçileriyle dayanışmalarını engellemek için patronların kadın işçileri fabrikaya kilitlemesi, çıkan yangında 129 kadın işçinin feci şekilde can vermesi gelmeyen milyonlarca emekçi kadın da bu belleğin sahibi aslında.
Bu belleğin kırıldığı, bu belleğin çarpıtıldığı, bu belleğin başka bir yalan tarihle doldurulduğu koşullarda ise yalnız, çaresiz ve umutsuz olmak kaçınılmaz.
Üzerinden bunca yıl geçmiş olmasına rağmen insanlığın katettiği mesafeden kadın işçilerin payına yine uzun mesailer, yine sigortasız-güvencesiz çalışma, yine azgın sömürü, yine ölüm olması bize ne gösteriyor peki? Bellek, kendi yaşamının öznesi olanların sahip olduğu, koruduğu ve sürdürdüğü güçlü bir silahtır. Ve bu belleğe sahip olanların, bellekleri nadasa yatırılmışların belleklerindeki bahar uyanışı için o toprağı beslemesi, sulaması gerekir.
8 Mart, bu uyanışın, bu bellek tazelemenin, kadınların biriktirdiği mücadele tarihine yeni kazanımlar katmanın tarihlerinden biridir. Ve işçi kadınların ellerinde büyüyen o özgün birikimin, tüm insanlığa yeni bir dünya yaratma gücü kazanmak için aktarıldığı birlik, dayanışma ve mücadele günüdür...
8 Mart, dirençli kadın belleklerinin geçmişi geleceğe taşıyan hatır günüdür. O belleklere her gün yeni mücadele deneyimlerinin katıldığı, bize yalnızca geçmişi değil, gelecek güzel günlerin hayalini kurmayı da öğreten bu dayanışma ve beraberlik gününde o dünyayı kurmak için hep birlikte olacağız!
***
Bugün belleğimizin gizli kuytularına atmamız beklenen insanlık değerlerinin yeniden açığa çıkma zorunluluğuyla karşı karşıya olduğumuz bir dönemde kutluyoruz 8 Mart’ı. Dünyanın tamamı cephe gerisine dönüştürülmüş durumda. Hayatın doğduğu Ortadoğu toprakları ölümün kol gezdiği, yalnızca insanların değil insanlık değerlerinin de ölüme sürüklendiği topraklara dönüştürülüyor. Dergimizde Suriyeli kadınların anlattıkları bunun en açık göstergesi. Savaşın yalnızca cephede hayatını kaybedenler için değil, cephe gerisindeki herkes için de yıkım ve bozgun anlamına geldiğini biz bu topraklarda 30 yıldır yaşanan savaştan biliyoruz. Sayfalarımızda barışın sesini yükseltmenin eşitlik ve özgürlük için mücadele alanını genişletmenin yolu olduğunu gösteren yazılarımız var. Memleketin dört bir köşesinden gelen mektuplarımızı da farklı kadınlık deneyimleri paylaşıyor sizlerle. Ve elbette emeğimizin görünmezliğinin, bedenlerimizin sömürüsünün karşısında durduğumuz yazılarımız var, bu yazılar 8 Mart’ı doğuran taleplerin bugün hala ne kadar güncel olduğunu gösteriyor bize.
Gelecek ay baharın neşesi ile
buluşmak dileğiyle....
Evrensel'i Takip Et