Geçmişten günümüze değişmeyen gerçek: Yoksul Evler
“1950’lerden günümüze süregelen yoksulluğun evlerdeki hikayesini merak edenler için Yoksul Evler sizi bekliyor.”
Şerif KARATAŞ
Siyasette ‘sıcak’ gündemin sürekli değiştiği bir ülkeyiz. Bu sosyal ve ekonomik koşullar azade değil tabi! Anayasa Mahkemesinin (AYM) Gezi davasında tutuklanan TİP Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği tahliye kararına ilişkin Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kararı veren AYM üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunması siyasetin sıcak gündemleri içinde “yargı krizi” olarak yerini aldı.
Gündemin sürekli değiştiği ülkede değişmeyen ise emekçi halkın yoksulluğu ve giderek derinleşen yoksulluk durumu. Bu durum yeni bir durum değil. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze süregelen bir durum. Kapitalizm hayatta kaldığı sürece değişmeyecek bir durum aynı zamanda! Cumhuriyet tarihi döneminde 1950’li yıllar çok partili sisteme geçiş dönemi. 14 Mayıs 1950, Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP) iktidarı kaybettiği, Demokrat Partinin (DP) iktidara geldiği yıl. CHP’nin 27 yıllık kesintisiz iktidarını kaybetmesi cumhuriyet tarihinin önemli dönüm noktalarından biri. Türkiye’nin ABD eksenine bağlanmasının da başlangıcı… Bu yıllar Adnan Menderes başkanlığındaki DP’nin ABD ile yakınlaşmasıyla dışa bağımlılığının da arttığı yıllar. DP’nin sermayeyi önceleyen politikalar güttüğü, halkta hızlı bir yoksullaşmanın da baş gösterdiği yıllardır aynı zamanda. O dönem Türkiye dış borçlarını ödeyemez hale gelirken, süreç 1958 ağustos ayında Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yapılacak (istikrar programı) anlaşmaya kadar gitmişti. Söz konusu 1950’li yıllarda halkın yaşadığı yoksulluğu o dönemin edebiyat çalışmalarından görmek mümkün.
Turgut Çeliker, Yoksul Evler adıyla bir kitap hazırladı, Kor Kitap tarafından yayımlandı. Turgut Çeviker, Akşam gazetesinde yayımlanmış yazıları derledi. 1956’da Akşam gazetesi, “Çok Çocuklu Aileler Arasında” başlıklı bir röportaj dizisi hazırlar. Üç büyük Edebiyatçı Orhan Kemal, Oktay Rifat ve Melih Cevdet Anday ile dönemin iki tanınmış Gazetecisi İsmet Yenisey ve Remzi Tozanoğlu, İstanbul’da toplam yirmi beş aileyle röportajlar yapar. İşte bu çalışma, kitap olarak ilk kez okur önüne çıkıyor. Behçet Necatigil’in Evler şiirine de kitabın “açılış” ve “kapanış” bölümlerinde yer veriliyor. Kitapta Tahsin Yücel ve Ayşe Buğra’nın röportajlarla ilgili değerlendirmeleri de yer alıyor.
DP İKTİDARINDA YOKSULLUKTAN SÖZ ETMEK KOLAY DEĞİLDİ!
“Kimi seçkin düşünürlerimiz, yıllar yılı, bu ülkede adına yaraşır romanlar yazılabilmesi için toplumumuzun kenterleşmesini (burjuvalaşmasını) beklemek gerektiğini yineleyip durmuşlardı” eleştirisini yapan Tahsin Yücel, tam tersine bir durumu savunduğunu belirterek, toplumcu gerçekçi edebiyatın önemine vurgu yapıyor. Ayşe Buğra da, 1950’lerde yoksulluktan söz etmenin çok kolay olmadığını söylüyor: “Bu, antikomünizmin, siyaseti ve fikir hayatını çok ciddi bir biçimde etkilediği, Lenin’e benzetilen resimler, orak çekice benzetilen şekiller gibi, “Sefalet edebiyatı yapmak” suçlamasının da suçlananlar için ciddi sonuçlara yol açabileceği bir dönem. Dizinin adının, “yoksul aileler arasında” değil de, “Çok Çocuklu Aileler Arasında” olması, büyük ihtimalle, bunu yansıtıyor.” Yazısını güncel ekonomik krizle birleştiren Buğra yazısını şöyle tamamlıyor: “Bir süredir içinde olduğumuz ciddi ekonomik kriz ortamında, özellikle baş döndürücü bir biçimde yükselen enflasyon sorunu karşısında, İstanbul’da geçim zorluklarıyla boğuşan yoksul kesimin durumunun 1956’dakinden ne kadar farklı olduğunu anlamak için, gidip görmek lazım. Ama, Adam Smith’in dediği gibi, yoksulluk biraz da görünmezlikle tanımlanan bir şey ve herkesin gözü Oktay Rifat, Orhan Kemal, Melih Cevdet, İsmet Yenisey ve Remzi Tozanoğlu’nunki kadar keskin değil.”
ÖNEMLİ BİR KAYNAK
Kitapta yapılan röportajlar, İstanbul’a yönelen büyük göçün kendini iyiden iyiye gösterdiği yıllara dair önemli kesit sunuyor okura. Röportajı yapan edebiyat ustaları ve gazeteciler bu durumu en yalın haliyle okura sunarken, satır aralarında yoksullar arasında sirayet etmiş kimi egemen ön yargıları da okumak mümkün. Şimdilerde ise Demokrat Partinin devamcısı olduğunu savunan AKP iktidarının 22’inci yılındayız. Demokrat Parti gibi halkı değil, sermayeyi önceleyen AKP’nin politikalarında emekçi halk için de değişen bir şey yok! Ev kiraları, asgari ücreti geçerken, en temel tüketim ihtiyaçları bile lüks olmaya başladı. Ve giderek derinleşecek olan ekonomik kriz yoksul evlerin sayısını artabileceğini ortaya koyarken, bu evlerdeki yoksulluğun ise derinleşeceğini gösteriyor. 1950’lerden günümüze süregelen yoksulluğun evlerdeki hikayesini merak edenler için Yoksul Evler sizi bekliyor. Basının üzerinde giderek artan baskılara karşı halktan yana gazetecilik yapmak isteyenler için de önemli bir kaynak çalışması olduğunu belirterek bitirelim…
Evrensel'i Takip Et