20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü | Çocukların payına düşen yoksulluk, istismar ve ölüm
Türkiye’de çocuklar, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nü eğitimden uzaklaştığı, cinsel suç sayılarının arttığı, işyerlerinde hayatını kaybettiği bir tabloyla karşılıyor.
1 Mayıs Maltepe Mitingi, 2022 | Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel
Nisa Sude DEMİREL
İstanbul
Derinleşen yoksulluk, artan işsizlik, haklara yönelik saldırılar toplumun kırılgan gruplarından olan çocukları derinden etkiliyor. Çocuklar 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü'nü bu koşullarda karşılarken, hak ihlallerini ve iktidarın çocuk politikalarını değerlendiren Fisa Çocuk Hakları Merkezinden Ezgi Koman, “Türkiye’nin yüzyılında çocukları araçsallaştıran, hak sahibi olarak tanımayan politikalar devam ediyor” diye konuştu.
NİTELİKLİ BESLENEMİYOR, OKUL İHTİYAÇLARINI ALAMIYOR
Koman çocukların uğradığı hak ihlallerinin sebeplerinin başında yoksulluğu sayıyor. 2023 haziran ayında sonuçları paylaşılan çocuğun iyi olma hali istanbul araştırmasına göre, haftada iki kere veya daha sık tavuk yiyebilen çocukların oranı yüzde 22.7, kırmızı et tüketebilenlerin oranı yüzde 17.4, balık yiyebilenlerin oranı ise yüzde 10.1.
Düşük gelirli ailelerin yüzde 34.6’sı çocuklarının okul etkinliklerinin masrafını, yüzde 16.3’ü kırtasiye masraflarını, yüzde 15.6’sı okulda yemek masraflarını, yüzde 11.8’i ise giyecek ve gıda masraflarını karşılayamıyor. Bu ailelerin yüzde 3.8’inde ekonomik kriz sebebiyle en az bir çocuk eğitimine ara verdi. Bu hanelerde, çocukların yüzde 56.7’sinin yapmak istediği ama yapamadığı harcamalar, yüzde 35.4’ünün ailesinin ödemekte zorlandığı borçlar var. Yüzde 25.5’inin babası zaman zaman işsiz kalırken yüzde 17.1’inin ailesi okul masraflarını ödemekte zorlanıyor. Yüzde 30.4’ünün düzenli bir harçlığı yok.
TÜİK Türkiye çocuk araştırmasına göre 2022’de çocukların ancak yüzde 57.8’i her gün peynir ve yoğurt gibi besinler tüketebilirken, her gün meyve tüketebilen çocukların oranı ise yüzde 50.5. Her gün sebze tüketebilen çocukların oranı ise yüzde 33.0. Her gün et, tavuk veya balık tüketebilen çocukların oranı ise yüzde 12.7 ile sınırlı kalıyor.
ÇOCUKLAR OKULDA DEĞİL, FABRİKA VE KARAKOLLARDA
2021-2022 eğitim öğretim yılında 5-17 yaş arası 1 milyon 200 bin 892 çocuğun okula kaydı yapılmadı. Bunun yanına açık öğretime kayıtlı öğrenci sayısı da eklendiğinde düzenli takibi yapılamayan çocuk sayısı milyonlarla ifade ediliyor. Açık öğretime kayıtlı öğrenci sayısı 1 milyon 738 bin 198. Ancak bu sayının ne kadarını 5-17 yaş arası çocukların oluşturduğu MEB tarafından açıklanmıyor.
Yine MEB’in 2021-2022 örgün eğitim istatistiklerine göre ilkokulda 195 bin, ortaokulda 298 bin, lisede 373 bin; toplamda 866 bin kız çocuğu örgün öğretimde değil. Çocuklar okuldan uzaklaşıp takip edilemezken, çocuk işçi sayısı ve çocuklara yönelik cinsel istismar suçları da artıyor.
2019’da yapılan TÜİK çocuk iş gücü anketine göre çocuk işçi sayısı 720 bin. Son üç yılda 15-17 yaş arasındaki çocuk işçi sayısının oranı yüzde 16.2’den yüzde 18.7’ye yükseldi. ‘Yasal çocuk işçiliği’ projesi MESEM’deki çocuk sayısı 15 Kasım 2022 itibarıyla 1 milyon 33 bin. Çocuklar MESEM adı altında ucuz iş gücü olarak sömürülmeye devam ederken son 20 yılda en az 903 çocuk, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Ancak bu verilerin 2013’e kadar olan kısmı bakanlık tarafından açıklandı. 2013 sonrasındaki veriler İSİG Meclisi tarafından açıklandı ve basına yansıyan örneklerle sınırlı.
İSTİSMARDAKİ ARTIŞ VERİLERE YANSIMIYOR
TÜİK verilerine göre 2022’de 31 bin 890 çocuk cinsel suç mağduru olarak güvenlik birimlerine geldi veya getirildi. Bu verilere göre 2014’te 11 bin 95 olan cinsel suç mağduru çocuk sayısı 9 yılda yüzde 187 arttı. İHD’nin 2018 raporuna göre Türkiye’de çocuğa yönelik cinsel suçların yalnızca yüzde 5’i ortaya çıkıyor. Örneğin 2017’de İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesine yalnızca ilk 5 ayda 115 hamile çocuğun getirildiği ve suç ihbarı yapılmadığı bir sağlık emekçisinin şikayeti üzerine ortaya çıkmıştı.
‘HAK İHLALLERİ AĞIRLAŞARAK DEVAM EDİYOR’
Çocukların yaşadığı hak ihlallerinin ağırlaşarak devam ettiğini ifade eden Ezgi Koman, 6 Şubat depremlerinin ardından yaşanan süreci hatırlattı. Depremde hayatını kaybeden çocuk sayısının dahi bilinmediğini ifade eden Koman, “Deprem süresince de çocuk koruma mekanizmalarının işlemediğini gördük. Depremden etkilenen bu illerde barınma sorunu devam ediyor, eğitim hakları zaman zaman kesintiye uğruyor. Çocuklarda travmalar bırakan bu sürecin ardından psikososyal destek sağlanması gerekiyordu ancak yeterli değil. İşsizlik, yoksulluk bu bölgelerde çok daha ağır yaşanıyor” dedi.
Yoksulluğun sonuçlarının istatistiklere de yansıdığına dikkat çeken Koman, “Çocuk işçiliği artıyor, evet TÜİK’in bir verisi var ama biz en az iki milyon çocuğun çalışmak zorunda kaldığını biliyoruz. İş cinayetlerinde çocukların yaşı düşüyor örneğin. Tüm bunlar yoksulluğun, sosyal hak kaybının sonuçları” diye konuştu.
Pandemi, deprem ve derinleşen yoksullukla çocukların eğitim hakkının da kesintiye uğradığını ifade eden Koman, Türkiye’de etkili politikalar geliştirilecek hak temelli veri üretiminin olmadığını, BM Çocuk Hakları Komisyonunun sürekli Türkiye’yi bu konuda uyardığını aktardı. Her sene yüzlerce çocuğun önlenebilir sebeplerle hayatını kaybettiğinin altını çizen Koman, cezasızlık politikasının da bunda etkili olduğun söyledi. Türkiye’de basın özgürlüğünün ihlalinden toplumsal kutuplaşmaya her şeyin çocukları etkilediğini ifade eden Koman, “Türkiye’de çocuğu hak sahibi bir özne olarak gören bir çocuk politikası hiç olmadı. Şu an da çocukları araçsallaştıran, kendi bakış açısı doğrultusunda nesneleştiren bir çocuk politikası var. Örneğin daha önce eğitimin militarist olmasından bahsederken bugün de dinselleştirilmesinden bahsediyoruz. Türkiye’nin yüzyılında hâlâ çocukları nesneleştiren bir çocuk politikası var. Mevcut iktidar da bundan muaf değil, hatta hiç beis görmüyor böyle bir politika izlemekte” dedi.