Petrokimya işçileriyle Türk-İş Genel Kurulunu konuştuk: Cebini dolduran Mercedes’ine binip gidiyor
Türk-İş Genel Kurulu öncesi görüştüğümüz işçiler, sendikalaşmanın önünde pek çok yasal ve fiili engelin olduğunu, sendikalaşma mücadelesinde Türk-İş’in daha çok çaba harcaması gerektiğini söylüyor.
Fotoğraf Petrol-İş Sendikası Kocaeli Şubesinin Facebook sayfasından alınmıştır.
Hilal TOK
İstanbul
Türk-İş 24. Olağan Genel Kuruluna giderken Esenyurt’ta konuştuğumuz plastik işçileri, genel kurulda ücret sorununa karşı somut planlar ve mücadele yöntemlerinin tartışılmasını istiyor. Sendikacıların ücret talepli eylemlerde ve direnişlerde yaptıkları “vatan, millet, devlet” hamasetine de tepki gösteren işçiler, “Açlık sınırının altında maaş belirliyorsun, sonra da gidip Mercedes’lere binip işçiyi temsil ettiğini söylüyorsun. Bu çok yanlış bir şey” diye tepki gösteriyor.
İstanbul Esenyurt’ta bulunan bir fabrikada Petrol-İş üyesi işçiler, yetki için mahkeme sürecinin bitmesini bekliyor. Sendikalaşma önünde pek çok yasal ve fiili engelin olduğunu belirten işçiler, sendikalaşma mücadelesinde Türk-İş’in daha çok çaba harcaması gerektiği fikrinde:
- “Biz greve çıktık 5 gün. Kendi sayfalarında bir gün göstermediler bizi. 5 gün boyunca karşımıza jandarma geldi, polis geldi. Türk-İş’ten ne gelen oldu ne giden. Medyaya çıkaralım, destek olalım gibi bir durumları yoktu.”
- “Bizim yetki davamız hâlâ sürüyor. Sendikalaşmak gerçekten çok zor. İşçinin sendikalaşması önünde pek çok engel var. Ancak sendikalar da Türk-İş de bu soruna karşı hiçbir şey yapmıyor.”
- “Ne kadar böyle devam edeceğiz bilmiyoruz. Mahkeme uzun sürüyor, işçiler gelip sürekli soruyor. Ne zaman bitecek diye. Gönüllü çıkışlar oldu bu süreçte. İşten çıkarılanlar oldu. Sendika da konfederasyon da bunun önüne geçmek için bir şey yapmıyor.”
ÖRGÜTLÜ OLUNMADIĞINDA HESAP DA SORULMUYOR
İşçiler, konfederasyonlarının neden seyirci konumunda kaldığına da yanıt arıyor bir yandan. 4 yıllık plastik işçisinin yanıtı şu oluyor: “Bu durum işçilerin örgütlü bilinçli olmamasıyla da alakalı. Örgütlü olmadığı için hesap sorma bilinci de olmuyor. İkramiyemi alıyorsam, sendikal hak alıyorsam yeter gözüyle bakıyor. Zaten işçiler böyle olmasa, sendikalar da böyle olmazdı. Her asgari ücret zamanı yeri göğü inletmek zorunda kalırdı konfederasyon.”
Asgari ücret görüşmelerinde, sendikacıların ‘Biz vatanımızı milletimizi seviyoruz’ demesine tepki gösteren işçi, “Sanki işçinin isteği, vatanı milleti bölüyor. İşçilere ‘Bunu isterseniz vatan, devlet, patronlar, sanayimiz zora düşer’ diyor. İşçilerin taleplerini bastırmayı ‘vatan millet’ duygularını okşayarak yapıyor” diyor. İş yerlerindeki sendikalaşma sürecinde sendikanın siyasi örgütleri ve partileri uzak tutmak için özel çaba harcadığını aktaran işçi, şunları söyledi: “Sendika korkuyor, işin siyasallaşmasından, yönetemeyeceğinden korkuyor. Öne çıkan öncü işçileri de istemiyor, çünkü söz geçiremiyor. Sendikacılar otoriteleri sallanmasın istiyor, çünkü otoriteleri sallanırsa patronlardan çıkar elde edemezler. Söz sahibi olmazsa, kendi koltuğu da sallanır. Bir direniş, eylem olduğunda Türk-İş kendi sendikalarındaki tüm işçileri harekete geçirse, bambaşka bir şey olur. Ama bunu yapmıyorlar, çünkü işçinin örgütlenmesinden güçlenmesinden korkuyorlar. Kendi menfaatlerinin zarar görmesinden korkuyorlar.”
8 yıllık bir diğer plastik işçisi de destekliyor arkadaşını: “Biz sendikalaşmadan önce, sendikaların, konfederasyonun bu kadar pasif olduğunu bilmiyordum. Daha önce duyduğumuz sendika, patronların karşısına dikilip hakkımızı söke söke alır fikri vardı. Sendikalı bir yerde daha önce hiç çalışmamıştım. Sendika dediğin zaman patron titremeliydi fikrimce. Ama böyle değilmiş. Sendikaların geçmişine baktığımızda bir mücadele görürdük, şimdi ise cebini dolduran Mercedes’ine binip gidiyor. Açlık sınırının altında maaş belirliyorsun, sonra da gidip lüks araçlara binip işçiyi temsil ettiğini söylüyorsun. Bu çok yanlış bir şey.”
İŞÇİ SORUYOR: KURULDA SÖZÜMÜZ GÖRÜNECEK Mİ?
İşçiler, Türk-İş genel kurulunun nasıl yapılacağını bilmiyor: “Delegeler kim olacak, işçi gidecek mi, gidecek olan işçi söz alabilecek mi, kurul işçileri, işçilerin sorunlarını gerçekten temsil edebilecek mi? Kurulda kendi seçtikleri adamlar olacaksa, kim eleştirecek Türk-İş’i o kurulda? Kim işçinin sözünü taşıyacak? Sadece koltuk kavgası var, bu kadar. Ben isterdim ki, on tane iş yerinde örgütlüysen, buralarda delegeler belirlensin, işçilerin sorunları gerçekten kurula taşınsın ve bunun için ne yapacaklarını tartışacakları bir kurul olsun. Ama öyle bir kaygıları yok. Çünkü bizim iş yerinden kimseyle görüşen olmadı. ‘Bu kurulda ne dile getirilsin, hangi sorunumuz dikkate alınsın’ diye sorulmadı. İşçiye sormuyorlar, kendi seçtiklerini götürüyorlar.”
Bir diğer işçi, “Bunlar kurula gidecek, ne vadediyorlar? Daha çok direniş, daha çok mücadele, daha çok hak vadediyorlar mı? Delegeleri, kurula gidecek işçileri neye göre seçtiler? Biz bilmiyoruz. Delegeler bizim adımızla oraya gidiyorlar sonuçta, sözümüz ne kadar görünecek?” diye tepki gösteriyor.
"SENDİKALAR BİZ VARSAK VAR"
İşçiler, aldıkları ücretlerin 15 bin ila 20 bin arasında değiştiğini, geçinemediklerini, fazla mesai ister hale geldiklerini ifade ederken, kurulda işçinin yaşam zorluklarının gündem edilmesini ve somut adımlar atılmasını istiyor. Gazetemize konuşan işçiler talepleri şöyle sıralıyor:
- “Biz plastik sektöründe çalışıyoruz içerideki havalandırmalar yetersiz. Kanser olan arkadaşlarımız var. İş kazaları, iş cinayetleri oluyor. Sakat bir babanın evine, ailesine ne kadar faydası olabilir. İşçi sağlığı gündem olmalı.
- Sendikalar sokak sokak dolaşıp, iş yeri iş yeri seslenip örgütlenme sağlamalı. Sadece ücreti de değil geleceğimizi de, nasıl örgütleneceğimizi de konuşmalılar. Örgütlenen bir halk iş yerine de faydalı olur, doğaya da, eğitime de, sağlığa da…
- Bugün ne kadar çalışırsam çalışayım, çocuklarıma bir gelecek sunamam. Bu koşullar değiştirilmeli.
- Bugün, hükümet işçilerin karşısında bir yasa çıkardığında sendikalar Türk-İş karşı çıkmalı.
- İşçileri tek tek ziyaret etme, konuşma, tartışma, sorunları dinleme, bunlar için ses çıkarma… İşçilerin bilinçlenmesi için eğitim yapması gerekir.
- Ergün Atalay, kaç yıldır başkan. Bir demokrasi olmadığı belli. Yönetim değiştirilebilir. Ama bu bizim bilinçlenmemizle olur.”
"İŞÇİLER DEĞİŞECEK Kİ KONFEDERASYON DEĞİŞSİN"
Plastik işçilerinin aktarımına göre, sendikalaşmaları, kendi uğraşları ve mücadeleleriyle, ısrar ve inatlarıyla oldu. Sendikalar ve konfederasyonlardaki değişimin nasıl mümkün olacağı sorusuna da kendi deneyimlerinden yola çıkarak yanıt arıyorlar: “İşçilerin sendikayı dize getirmesi lazım, çünkü sendikacıların karşısında bir güç olursa buna karşı çıkamaz. Bu sadece bizde bitecek bir mücadele değil, bizden sonra çocuklarımız da bizim verdiğimiz mücadelenin kazanımlarıyla çalışacak. Bir kere insanların sağcı, solcu gibi ayrımlardan kurtulması lazım. İşçi bilecek ki, siyasi düşüncen ne olursa olsun sen emeğin için mücadele edeceksin. Sendikacıların ‘vatan, millet, din’ oyunlarına gelmeyeceksin. Sen bunu bildiğin zaman bil ki değişecek.”
“İşçiler değişecek ki, toplum değişecek, sendikalar değişecek, konfederasyonlar değişecek” diyen işçiler şunları söylüyor: “İşçi hesap sorduğu zaman, konfederasyonlar değişir. Dini baskılar, milli duyguları yükselterek, ses çıkarana ‘terörist’ diyerek ses çıkarmayan bir toplum yaptılar. Zamanında sendikalar işçileri bilinçlendirmek için kuruldu, şimdi ise işçileri bastırmak için kullanılıyor. Şimdi hiçbir hesap sormayan, sadece sandıkta gidip oy kullanan bir toplum oluşturdular. Buna engel olacak kim? Biz… Bir şeylerin kırılması için, değişmesi için biz işçilerin çaba göstermesi lazım. İşçiler sadece bugününe bakmasın, sadece bugün kazandığı haklara bakmasın çünkü yarın o hakların sıfırlanacağı bir sürece gidiyoruz. Düşünmeyen, tartışmayan, hesap sormayan bir toplumda yine patronların dediği olur.”