İşkence, hortladı
Ruhsatsız silahla mücadelede caydırıcılığı arttırmak için şüphelilerin ibret olsun diye tutuklanması gerektiğine karar verenler, bu işin ‘kökünü kazımak’ için bu defa da işkence yapmaya başladı.
Fotoğraf: J P Davidson/Flickr (CC BY 2.0)
Tugay BEK
AVUKAT
Adana’da, ateşli silahlarla işlenen cinayet, yaralama suçlarında son zamanlarda artış olduğu yönünde kamuoyunda bir algı oluştu. Adliye ve emniyetin, bu türden suçların önüne geçebilmek için, ruhsatsız silah taşıyan herkesin tutuklanması hususunda aralarında anlaştığı basına yansımıştı. Bu mutabakat sonrasında, kanunda karşılığı para cezası olan bu suçtan yakalanan herkes tutuklanmaya başladı. Bu “iş birliği” el atından basına haber yaptırılarak “Adana’da devrim” gibi başlıklar attırıldı.
Güvenliği sağlamak ve toplumda endişe yaratan suçların önünde geçmek gibi ‘ulvi bir amaç’ için kanunları birazcık esnetmekte bir beis olmayacağına karar veren erkin, hukuksuzlukta kendilerine bir sınır çizmesi, duracakları yeri bilmeleri her zaman o kadara da kolay olmuyor.
Ruhsatsız silahla mücadelede caydırıcılığı arttırmak için şüphelilerin ibret olsun diye tutuklanması gerektiğine karar verenler, bu işin ‘kökünü kazımak’ için bu defa da işkence yapmaya başladı.
"SALLANDIRACAKSIN ŞÖYLE BİRKAÇINI, BAK BİR DAHA YAPAN OLUR MU!" ZİHNİYETİ İŞ BAŞINDA
H.Ş. (20) ve D.S. (20), 17 Kasım tarihinde “Ruhsatsız silah ticareti yapma” suçlaması ile gözaltına alındıktan sonra, ülkemizde çok uzun yıllardır görülmeyen ağırlıkta bir işkenceye maruz kaldılar. Kaçakçılık Organize Şube (KOM) ve Terörle Mücadele Şube (TEM) polislerinin ortak operasyonu ile Seyhan Baraj Gölü kenarında gözaltına alınan gençler, aynı yerde dayak eşliğinde bir sorgudan geçirildiler. Yaklaşık 20 sivil polisin arasında kalan gençler, tekme ve tokatlarla dövülüp, yerlerde sürüklendiler. Yarım saatlik bu dayak seansından sonra, polis araçlarına alınan gençler, yasal zorunluluğun gereği olarak sağlık raporu almak üzere Adli Tıp Kurumuna (ATK) götürülmek üzere yola çıkartıldılar.
AÇIK ARAZİDE SOYUP, ISLATIP DÖVEREK İŞKENCE
H.Ş., Adli Tıp Kurumunda 10 dakika kadar bekletildikten sonra, polislere gelen ani bir telefonla buradaki kaydı silinerek çıkartılmış. H.Ş. için asıl işkence bundan sonra başlıyor. Polisler, gidilen yolu görmesini engellemek için, arabaya bindirilen H.Ş.’nin kafasına beyaz bir çuval geçiriyor. H.Ş. bilmediği açık bir araziye götürülüyor. Polisler, burada dayak eşliğinde H.Ş.’nin pantolon ve iç çamaşırını çıkartıp, yaklaşık yarım saat boyunca soğuk su ile ıslatıp dövüyorlar. Polisler, kafasında çuval olduğu için etrafını göremeyen H.Ş.’yi, “öldürüp orada kazdıkları çukura gömeceklerini” söyleyerek korkutuyorlar. Birlikte yakalandığı D.S.’yi öldürüp gömdüklerini söyleyen polisler, H.Ş.’ye öldürülme korkusu yaşatıyor.
D.S. de birlikte yakalandığı H.Ş. gibi, yarım saatlik yoğun bir dayak faslından sonra, ATK’ye götürülmek üzere başka bir sivil polis aracına bindiriliyor. Adana Şehir Hastanesi kavşağında geldikleri sırada, polislere gelen bir telefon üzerine, D.S.’nin kafası, gözleri, polislerden birisinin ceketiyle bağlanıp, etrafı görmesi engelleniyor. Yolda ATK’ye gitmekten vazgeçen polisler, D.S.’yi de işkence yapılan boş araziye götürüyorlar. Polisler, araçtan inmeden önce D.S.’nin kafasına bağladıkları ceketi çıkartıp, tıpkı H.Ş.’de olduğu gibi beyaz bir çuval geçiriyorlar. Polisler, döverek ve zorla, D.S.’nin kıyafetlerini tamamen çıkartıyor. D.S., soğuk su ile ıslatılarak yarım saat kadar, tekme ve yumrukla dövülüyor. Sorgucu polis şefi, namlusuna mermi sürdüğü silahını, D.S.’nin kafasına dayayıp, öldürmekle tehdit edip, yerde diz çökmüş vaziyette oturan D.S.’nin ayağının dibine bir el ateş ediyor. Sorularına istediği cevapları alamayan polis şefi, diğer polislere “Bunun çukuru hazır mı? Öldürüp bunu da diğeri gibi gömün” diyor.
Bu işkence faslından sonra, kıyafetleri tekrar giydirilen gençler, ayrı araçlara bindiriliyor. Polisler, ATK’ye yakın bir noktada, gençlerin kafalarındaki çuvalı çıkartıyor. İşkence izlerinin bir kısmı, doktor raporu ile de kayda geçiyor. Bir gece gözaltında kalan gençler, ruhsatsız silah ticareti yapmak suçundan tutuklanarak, yeni açılan Suluca L Tipi Kapalı Cezaevine naklediliyor.
İŞKENCECİLERE 'CAYDIRICI' CEZALAR VERİLMELİ
Ruhsatsız silah bulundurmak suçundan tutuklanan gençlerin yaşadığı bu dehşet işkence, yeni bir karanlık döneme girildiğinin de açık göstergesidir. Polis, uzunca bir süredir bu kadar fütursuzca işkence yapmıyordu. İşkencenin, bir şekilde kameralara yakalanmamış olması, hukuku ve özgürlükleri savunması gerekenlerin tepkisinin şiddetinin azalmasına neden olmamalı. Bizler, işkence suçunu işleyen polisleri açığa çıkartıp, cezalandıramazsak, her hangi bir suçlama ile gözaltına alınan içimizden birisinin, insan onuruna aykırı benzer muamelelere maruz kalmayacağının bir garantisi olamayacaktır.
Son yılların en ağır işkence vakasını hemen bir gün sonra şikayet dilekçesi ile Cumhuriyet Savcılığına taşıdık. Yargı, işkencecileri tespit edip hak etikleri ‘caydırıcı’ cezayı verecek mi, yoksa çoğunlukla olduğu gibi cezasız kalmalarını kolaylaştırıcı bir rol mü oynayacak? Bu soru, başta barolar olmak üzere insan hakları savunucuları ve halkın meseleye olan ilgisi ve tepkisine bağlı olarak yanıt bulacaktır.