23 Kasım 2023 11:01

Kimdi giden kimdi kalan

Yurt dışına gitme fikri bu döneme özgü değil. İstibdat olan her dönem sırtında kızılcık sopasını hisseden insanlar daha iyi bir yaşam umuduyla bakışlarını ülke sınırlarının ötesine çevirmiştir.

Grafik: TTB

Halis Ulaş
Halis Ulaş

Türk Tabipleri Birliği (TTB) geçtiğimiz günlerde 2023 yılının ilk 10 ayında 2541 hekimin yurtdışına gitmek için “iyi hal belgesi” talebinde bulunduğunu açıkladı.  Yıl sonunda bu sayının 3000’i aşabileceğini söylemek sanırım abartı olmaz. Ülkemizde tıp fakültelerinden her yıl yaklaşık 15 bin hekimin mezun olduğu düşünüldüğünde yılda 3 bin hekimin yurtdışına gitmesinin ne anlama geldiğini anlamak için sanırım açılan kadroların boş kalmasına, özel hastanelerin hekim listelerindeki yabancı doktor sayısındaki artışa bakmak yeterli olacaktır.

Yurtdışına giden hekimler için “Giderlerse gitsinler” denilmişti. Evet, gidiyorlar hem de her geçen gün çoğalarak gidiyorlar. 2013 yılının ilk 10 ayında “iyi hal belgesi” talebinde bulunan hekim sayısının 70 olduğu düşünüldüğünde hekimlerin “Giderlerse gitsinler” tavsiyesine uyduklarını söylemek sanırım yanlış olmaz.

Tıp fakültesi öğrencileri artık uzmanlaşmak için Tıpta Uzmanlık Sınavına çalışmıyor, her birinin zihninde gidecekleri ülkenin dilinde uzmanlaşmak geniş bir yer tutuyor. Peki, haksız oldukları söylenebilir mi?

Parti yönetimine dönüşen üniversite ve hastane yönetici kadroları, atılan ya da gitmeye zorlanan öğretim üyeleri, niteliksizleşen tıp eğitimi, piyasalaşan sağlık, piyasalaştıkça işçileşen ancak işçileştikçe örgütsüzleşen sağlık çalışanları. Tüm bunların sonucunda da yoksullaşan, şiddete uğrayan, intihar eden sağlık çalışanları.  Bu sorunlara yönelik sesini çıkarmaya çalışana da istibdat rejiminin kızılcık sopası.

Sadece hekimler mi? Elbette değil. Üniversite okumuş genç kesimden kime dokunsanız bin ah işitiyorsunuz ve hemen ardından yerleşmeyi planladığı bir ülke adı duyuyorsunuz. Aslında yurt dışına gitme fikri bu döneme özgü bir durum değil. İstibdat rejiminin olduğu her dönem sırtında kızılcık sopasını hisseden insanlar daha iyi bir yaşam umuduyla bakışlarını ülke sınırlarının ötesine çevirmiştir.   

Zamanın makarasını 127 yıl öncesine saralım. 1896 yılında dönemin önemli dergilerinden Servet-i Fünun yeni bir edebiyat anlayışı ortaya koymak ve gençlerin yayın organı olmak amacıyla bir yayın yönetmeni arayışına girer.  Çok geçmeden aranılan isim bulunur. Bu isim Tevfik Fikret’tir. Böylece dergi 7 Şubat 1896 tarihli 256. sayısından itibaren Tevfik Fikret’e emanet edilir. Tevfik Fikret bu emaneti 1901 yılına kadar büyük bir özveri ile taşır.

Dönem istibdat devridir. İstibdadın sadık neferlerinin insanların nefes alışlarını bile jurnallediği, gözaltına alınmak için gözün üzerinde kaşın olmasının yettiği bir dönemdir. Ne kadar tanıdık değil mi? Tevfik Fikret’in muhalif kimliği ve Abdülhamid’e duyduğu derin sevgi (!) neferlerin fenerlerini Fikret’in üzerine doğrultması için yeterli olur. Önce arkadaşının evinde Abdülhamid karşıtı bir şiir okuduğunun jurnallenmesi sonucu gözaltına alınır. Ardından Robert Kolejinde verilen bir çay partisine karısı ile birlikte katılması gerekçe gösterilerek gözaltına alınır. Bir yandan gözaltılar, diğer yandan peşine takılan gizli polisler Fikret’i canından bezdirir. O dönem eline geçen bir broşürü istibdattan kurtuluş umudu olarak arkadaşları ile paylaşır. Fikret’i heyecanlandıran bu broşür Yeni Zelanda tanıtım broşürüdür. Arkadaşlarının da bu umudu paylaşması ile hazırlıklara başlanır. Ancak tek yön gidiş biletlerini almaya gönüllü olan arkadaşlarının vazgeçmesi sonucu Fikret’in umutları suya düşer.

Aradan 127 yıl geçti. Yine bir istibdat döneminden geçiyoruz. Tevfik Fikret’in gerçekleştiremediği yolculuk şimdi binlerce genç için bir umudu aralıyor. Daha insanca bir yaşam için insanlarımız çoğalarak yollara düşüyor. Kimdi giden kimdi kalan? Bilmiyorum. Kalanlar gider mi, gidenler geri döner mi? Onu da bilmiyorum.  Ama bildiğim şey var. O da Tevfik Fikret’in Bir Tasvir Önünde şiirinin son dizesi: “Hak bellediğin bir yola yalnız gideceksin!” Gitsen de, kalsan da…

Reklam
YAZARIN DİĞER YAZILARI