23 Kasım 2023 17:04

SES: Aile Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi sosyal hizmetten, emekçiden ve toplumsal cinsiyetten uzak

SES, Aile Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2024 bütçesinde özensizlik ve sorumsuzluk sergilendiğini belirterek bütçenin, sosyal hizmetten, emekçiden ve toplumsal cinsiyetten uzak olduğunu vurguladı.

SES: Aile Ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesi sosyal hizmetten, emekçiden ve toplumsal cinsiyetten uzak

Fotoğraf: SES

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Merkez Yönetim Kurulu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2024 yılı bütçe teklifine ilişkin genel binasında bir basın toplantısı gerçekleştirdi. Basın toplantısında Merkez Yönetim Kurulu adına açıklamayı SES Eş Genel Başkanı Gönül Adıbelli yaptı.

Derinleşen yoksulluğun ve artan hak ihlallerini kıskacında, alanın emekçileri ve sosyal hizmetlere gereksinim duyan birey ve guruplar için söz konusu bütçe görüşmelerinin her zamankinden çok daha fazla önem arz ettiğini belirten Adıbelli; “Kötü ekonomi politikaları ve uygulamaları neticesinde her geçen gün ağırlaşan yaşam koşullarının toplumun bazı guruplarını daha kırılgan ve incinebilir hale getirdiği aksiyonundan hareketle, yapılan bütçe görüşmelerinin duyarlılıkla ve kamusal sorumluluk bilinciyle yürütülmesini beklerdik. Ancak gerek bütçe sürecinde izlenen usul gerekse bütçe içeriği bizlere açık bir şekilde gösteriyor ki mevcut erk bu duyarlılık ve sorumluluktan uzak bir anlayışla hareket etmektedir” dedi.    

2024 ASHB bütçesinde kadınların, çocukların, yaşlıların, engelli bireylerin bütçenin dışında bırakıldığını ifade eden Adıbelli şu ifadeleri kullandı; “Tünelin ucunda ışık gösterilerek siyasi emeller ve menfaatlere kurban edilen mülteci, göçmen, sığınmacı bireyler ve iktidarın yanlış politikaları ile beslenen derin yoksulluk canavarının pençesinde yaşam mücadelesi veren halk bütçeden payını alamamaktadır. Maalesef tablo karamsar ve bu tablonun mimarlarının 2024 yılı bütçe teklifinde sergilediği özensizlik ve sorumsuzluk ortadadır.”

ENGELLİ VE YAŞLI HİZMETLERİ

Yaşlı bireylerin iktidarın hazırlamış olduğu bütçede yer almadığına işaret eden Adıbelli; “İktidarın mevcut bütçede yaşlılara yönelik kurumsal bakım hizmetleri kapasitesini ciddi anlamda düşürdüğü görülmektedir. 2023 planlanan ve gerçekleşen ile 2024 yılı için planlanan ‘huzurevleri ve yaşlı bakım rehabilitasyon merkezlerinden hizmet alan yaşlı birey sayısı’ verilerine bakıldığında hazırlanan bütçenin Türkiye’deki mevcut tablo ve demografik eğilimler ile ne denli orantısız olduğu görülecektir.   Yaşlı bireylerle ilgili bütçede yer alan bir diğer husus ise ‘ücretsiz seyahat izni kapsamında‘ gelir desteği verilen araç sayısı hususudur. 2022 yılında 17.759 araç yaşlıların ücretsiz seyahati için devletten gelir desteği alırken bu sayının 2023 yılı bütçesinde 21.780’ e çıkarılması planlanmış ancak 2023 yılı içerisinde var olan sayıda ciddi bir düşüş yaşanmış ve bu sayı 17.334 olarak gerçekleşmiştir. Yani mevcut iktidar bu alanda var olanı bile koruyamamıştır. 2024 yılı hedefi ise 2022 yılındaki seviyeye ulaşmak, anlaması güç ama bu durum bütçeden yararlanması gerekenlere yeterli kaynağın aktarılmadığını göstermektedir” dedi.

Engelli bireylerin toplumsal yaşamın istedikleri her alanında etkinlik gösterebilmelerinin önündeki en büyük bariyeri iktidarın mevcut sosyal politikalarının koyduğunu vurgulayan Adıbelli şunları söyledi; “Şöyle ki engelli bireylerin kentsel-kamusal alanda en çok zorluk yaşadıkları durumların başında gelen ulaşım ve erişilebilirlik meselesi oldukça büyük önem arz etmektedir. Kentsel mekânlarda ve kamusal alanlarda engelli bireyler için erişilebilirlik can yakan bir sorun olmaya devam etmektedir. Aile ve sosyal hizmetler bakanlığının sorumluluğunda bulunan erişilebilirlik denetimlerinin ve izlemelerinin 2022 ve 2023 yıllarında planlanan ve gerçekleştirilen denetim sayılarına bakıldığında bakanlığın bu konuya ne denli ciddiyetsiz ve özensiz yaklaştığı rahatça görülecektir. 2024 yılı için de aynı özensizlik ve sorumsuzluğun devam ettiği bütçe raporundaki planlamalarda aşikârdır. Bunun yanında engelli bireylerin istihdamında da geçen yıllarda planlananın bile altında kalındığı yine verilerle ortaya konmuştur. Buna karşın 2024 yılı bütçesinde de bu durumun aynı şekilde devam edeceğinin parametreleri mevcuttur.”  

TOPLUMSAL CİNSİYET

AKP iktidarının önceki yıllarda olduğu gibi bu yılki ASHB bütçesinde de patriarkal yaklaşımla kadına yönelik bütçenin yeniden tırpanlanarak daha da azaltıldıığının altını çizen Adıbelli; “2012 yılında TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) altında bütçe sürecine cinsiyet perspektifinden bakarak kamu harcamalarında ve hizmetlerinde cinsiyet eşitsizliği yaratan durumları tespit etmeyi hedefleyen bir Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Alt Komisyonu kurulması kurulmuş ve bu komisyon çalışmalarını 2014 yılında rapor olarak yayınlamıştı. 10. Kalkınma Planı’nda da (2014-2018) toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme konusunda farkındalık oluşturulması ve örnek uygulamaların geliştirilmesi vurgusuna yer verilmişti. Ancak iktidar tekleştikçe toplumsal cinsiyet eşitliği tüm belgelerden çıkarıldığı gibi 11. Kalkınma Planı’nda da (2019-2023) yer almadı. Açıktır ki; kadınlar ve erkekler arasında eşitsizliği doğal gören ve derinleştiren, cinsiyet rollerinin keskin biçimde ayrımına ve erkek egemen aile kurgusuna dayalı, patriyarkal zihniyeti perdelemek için icat ettiği terimle “aileerkil” politikaları öne çıkararak toplumsal yaşamı kuşatmaya çalışan AKP iktidarı daha önce savunur göründüğü toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme yaklaşımından vazgeçmiştir. Misyonu “Bireyin, ailenin ve toplumsal değerlerimizin korunması, güçlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik bütüncül ve adil sosyal hizmet modelleri geliştirmek ve uygulamak” olarak belirlenmiş olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na ayrılan bütçede kadının sadece adı var kendisi yoktur. İktidar tarafından farklı toplumsal kesimlerin seslerini duymaktan, katılımcılıktan, şeffaflıktan, hesap verilebilirlikten uzak biçimde hazırlanan daha önceki bütçe tekliflerinde olduğu gibi 2024 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde de asıl öncelik kadınların güçlendirilmesine değil ailenin güçlendirilmesine verilmiştir” ifadelerini kullandı.

2024 bütçe teklifinde kadını ikinci planda tutup aile kavramına ağırlık verildiğini ve ailenin güçlendirilmesi başlığı altında 11.904.928.00 TL ayırılırken kadın için sadece 3.817.148.00 TL ayrıldığına işaret eden Adıbelli; “Kadınlarda işsizlik oranı yüzde 49.9 lara ulaşmışken yeni ucube sistemleri üretme çabasından da geri durmamaktadır. İş ve toplumsal yaşama katılımı engellemeyi esasen amaçlayan fakat bir destek masalı ile yutturulmaya çalışılan ev kadınlarını 12.500 günlük prim ödeme üzerinden emekli etme çabası kadının ev hapsini ebedîleştirmekten başka bir şey değildir” dedi

KADINA YÖNELİK ŞİDDET

Türkiye’nin AKP eliyle cinsiyet eşitsizliğinin ana merkezlerinden biri konumuna geldiğine vurgu yapan Adıbelli şu ifadeleri kullandı; “Bugün Türkiye’de kadınlar; eğitimden sağlığa, istihdamdan sosyal güvenliğe, aile içi statü ve sorumluluk paylaşımından siyaset ve karar alma mekanizmalarına katılıma kadar hemen her alanda cinsiyetçi pratik ve düzenlemelerle karşı karşıyadır.

Türkiye dünya ekonomik formu (WEF) tarafından Haziran 2023’te yayımlanan küresel toplumsal cinsiyet eşitsizliği raporuna göre 146 ülke arasından 129. sırada yer alıyor.

Yine 2019 OECD verilerine göre Türkiye yüzde 38 oranla kadına yönelik şiddetin en yüksek olduğu ülke olmuştur. Nitekim İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış bu verinin nedenini açıklamaktadır. Türkiye’de meydana gelen her 10 şiddet vakasının 8 i kadına yönelik olmaktadır. Bu kadınların yüzde 73 evli ve yüzde 63 ‘ü şiddeti eşlerinden görmektedir. 

2022 yılında erkekler tarafından 334 kadın öldürülmüş ve 245 kadın şüpheli bir şekilde ölü bulunmuştur. Sadece Eylül 2023 te 32 kadın öldürülmüş ve 18 tane de şüpheli ölüm gerçekleşmiştir. Türkiye, Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun tavsiyesine rağmen nefret kökenli vakaları kayıt altına almaya yönelik bir sistem oluşturmamıştır. Dolayısıyla yaşam hakkı ihlali sayıca az raporlansa da gerçek sayının bunun çok üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. İstanbul Sözleşmesi hakkında tartışmaların başlamasıyla birlikte kadın cinayetleri ve şüpheli ölümlerde artış yaşanmaya başlamıştır. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılan süreçte LGBTİ+’ların kriminalize edilmesiyle nefret söylemi ve nefret suçları da tırmanışa geçmiştir. İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar ile farklı cinsel yönelim ve kimliklerin yaşam haklarının korunması, kadına, çocuğa ve LGBTİ+’lara yönelik şiddetin önlenmesi bakımından temel önem taşıdığı bu kadar açıkken bir gece yarısı hukuksuzca Cumhurbaşkanı kararıyla Sözleşme fesh edilmiştir. İstanbul Sözleşmesi’nden sonra şimdi 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun AKP-MHP rejiminin müttefiki ve destekçisi grupların hedefindedir. Siyasal iktidarın kadınların hakları ve hayatlarını siyasi pazarlık malzemesi yapması, kadınların kazanılmış haklarını her fırsatta tartışmaya açarak geri almaya çalışması, kadın düşmanı politikaları açıkça savunanları meclise taşıyarak meşrulaştırmaya çalışılmaktadır. Siyasal iktidar, 6284 Sayılı Kanun ve Medeni Kanun gibi kadınları psikolojik, fiziksel, cinsel ve ekonomik şiddete karşı koruyan yasaların tartışmaya açılmasının bile kadınlara karşı şiddeti körükleyen bir etki yarattığı gerçeğini görmekteyiz

Tüm bu veriler ışığında kadını yok sayan sosyo-ekonomik yaşamdan uzak tutmaya çalışan, kıyıma ve erkeğe bağımlı yaşamı destekleyen AKP zihniyeti önümüzdeki bütçe sürecinde de bu tavrında ısrarcı olmuştur.”

ÇOCUKLARIN KORUNMASINA İLİŞKİN POLİTİKALAR

ASHB bütçe tasarısında ülke nüfusunun dörtte birini oluşturan çocuklar için sadece yüzde 8’lik bir oran ayrıldığını belirten Adıbelli; “Bakanlık çocuklara yönelik hizmet sunan kurum ve kuruluş sayılarında da artışa gitmemiştir. Artan ekonomik yoksulluk madde bağımlılığına rağmen korunmaya muhtaç çocuk sayısının artması beklenirken bakanlık yerinde saymaya ve nitelikli hizmet sunmama niyeti görünmektedir.  Koruyucu sosyal hizmet modellerinden olan kreş, gündüz bakımevleri ve çocuk kulübü açmaması bir yana bu hizmetleri dini derneklere ve özel sektöre havaleyi teşvik etmektedir. Kaldı ki pedagojik yaklaşımdan mustarip bu vakıflarda meydana gelen istismar ve intihar vakaları her geçen gün artmaktadır” dedi.

SOSYAL YARDIM POLİTİKALARI

AKP iktidarının uzun süredir sosyal yardımı hak olmaktan çıkardığını, yardım / lütuf ve bağımlılık ile oy ilişkisi bağlamına yerleştirdiğini vurgulayan Adıbelli şöyle devam etti; “Sosyal yardımlar yoksulluğu sürdürme, yoksullaştırılan emekçileri iktidara bağımlı hale getirme politikasının bir aracı olarak kullanılmaya devam edilmektedir.

Uzun yıllardır sosyal hizmetlerde ana kalemin giderek artan şekilde bu biçimde kurulan bir sosyal yardımdan oluşması da temel itirazlarımızdan birini oluşturuyor. Sosyal yardımların düzenli olarak artması ihtiyaç sahiplerinin sosyal hizmet, istihdam, eğitim, sağlık gibi en temel hizmetlere erişimini artırmayı hedefleyen etkin politikaların olmamasının sonucudur. Günümüzde yoksul kategorisindeki işsizlere ek olarak  “çalışan yoksullar”, yani iş bulabildikleri halde yoksulluktan kurtulamayanlar da ekleniyor. Formel istihdamdakilerin hak kayıpları, çok büyük bir kayıt dışı/enformel sektörün varlığı ve istihdamda güvencesizlik ve süreksizlik bu eğilimi beslemekte, işsiz yoksulluğunun yanına, artık oran olarak düşük gözükse de mutlak çalışan sayısının büyüklüğü düşünüldüğünde çok önemli bir kitle haline gelen çalışanların yoksulluğu eklenmektedir.

Yine bakanlık verilerine göre sosyal yardım alanların büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturmaktadır. Ayrıca sosyal yardımlar içinde önemli bir yer tutan bakım hizmetlerine ayrılan ödenekte de ağırlık kadın emeğine dayanan yaşlı, engelli ve çocuk bakımı ödenekleridir.

Sadece bu durum bile uygulanan ekonomik politikalar sonucu yoksullaştırılan halka, iş olanağı yaratacak politikalar yerine bağımlılık ilişkisini güçlendiren yardım politikalarının esas alındığını göstermektedir. Oysa yardım esaslı değil hak temelli sosyal hizmetlerin sunulması gerekmektedir.”

GENEL TALEPLER

SES Eş Genel Başkanı Gönül Adıbelli bütçe ile ilgili genel taleplerini şöyle sıraladı;

  • Bütçe, sivil toplum ve emek örgütlerinin de katılımı ile yapılmalıdır.
  • Sosyal hizmetler hak temelli sunulmalı ve iktidar ile sosyal hizmetler arasında ki tahakküm ilişkisi veya yeniden üretici bir ilişki kurulmaması sağlanmalıdır.
  • Ülkemizin de tarafı olduğu Avrupa Sosyal Şartı ile tanımlanan ve güvence altına alınan temel haklar (Barınma, sağlık, eğitim hakkı, İşçi hakları, tam istihdam, eşit işe eşit ücret, doğum izni, sosyal güvenlik, yoksulluk, sosyal dışlanmaya karşı koruma seyahat ve herhangi bir ayrımcılığa tabi tutulmama) kesintisiz bir şekilde kullanıma açılmalıdır.
  • Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi temel alınarak iç mevzuatın ve uygulamaların düzenlenmesi, bazı maddelerdeki çekincelerin derhal kaldırılması sağlanmalıdır.
  • Sosyal Hizmet alanlarındaki politikalar, sorunları çözmeye odaklı, iktidarın siyasi çıkarlarından arındırılmış ve kapsamlı olmalıdır. Bu alanda yapılacak planlamalarda ekonomik tasarruf ya da kesinti düşünülmemeli, ihtiyaca göre bütçe ayrılmalıdır.
  • Sosyal yardımlarda bir bağımlılık ilişkisi yaratma, rant ve siyasi çıkar hedefi kaldırılmalıdır. Yardım alan vatandaşlara şantaj tehdit gibi söylem ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.
  • Bütçe; salgın, deprem, sel gibi olağanüstü dönemler göz önünden alınarak hesaplanmalı, ekonomik krizleri, yoksulluğu önleyici tedbirler alınmalıdır.
  • Ülkemizde bulunan göçmen, mülteci ve sığınmacılara yönelik ayrıca sosyal politikalar geliştirilmeli ve daha insani yaşam koşullarını sağlayacak şekilde yeterli bütçe ayrılmalıdır.
  • Ülkemizde büyük bir sorun haline gelen uyuşturucu vb. madde kullanımının artması özellikle bunların küçük yaştaki çocuklara kadar inmiş olmasına yönelik gerekli tüm tedbirler alınmalı ve buna dair önleyici politikalar geliştirilmelidir.
  • Kadına ve çocuğa yönelik şiddete ilişkin önlemlerin alınması için yeterli bütçe ayrılmalıdır.
  • Toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bütçe görüşmelerinde sivil toplum örgütlerine, işkolunda örgütlü ve söz konusu alanda çalışan emekçilerin iradi temsilcisi olan sendikalara yer verilmelidir.

İŞKOLU EMEKÇİLERİ İÇİN TALEPLER

Bütçe ile ilgili genel talepleri sıralayan Adıbelli İşkolu emekçileri için de şu talepleri dile getirdi;

  • “İşkolundaki tüm emekçiler için emekliliğe yansıyan yoksulluk sınırı üzerinde temel ücret olmalı, eğitim durumu, hizmet yılı, yapılan işin niteliği, riski, sosyal hizmet tazminatı vb. kriterler eklenerek giydirilmiş ücretler belirlenmelidir.
  • Bütçede personel ödemelerinde personel açığı düşünülerek, kadrolu ve güvenceli istihdamla personel açığının hızlı bir şekilde giderilmesi için ödenek artırılmalıdır. ASDEP, ek ders, sözleşmeli vb. adlar altında çalışma biçimleri kaldırılarak işkolu emekçilerinin güvenceli, kadrolu çalışması sağlanmalıdır.
  • Ağır engelli, çocuk ve yaşlılara hizmet veren yatılı kurumlarda çalışanların ek ödeme oranlarına ilave puan artışı yapılmalı. Benzer koşullarda ve risk altında kadınlara hizmet veren yatılı kurumlarında aynı oranda puan artışından yararlanmaları sağlanmalıdır.
  • Meslek farklılıklarını ve meslek sorumluluk sınırlarını ortadan kaldıran, kişilere görevi ve yetkisi olmayan işlerin yaptırılmasına zemin hazırlayan “sosyal çalışma görevlisi” tanımı ortadan kaldırılmalıdır.
  • Meslek çalışanları mesleklerin sorumluluk alanları ve sınırları çerçevesinde tanımlanmalı, çalışanlara keyfi ve görevleri dışında işlerin yaptırılması engellenmelidir.
  • Yatılı kurumlarda çalışan personelin nöbet ücretleri artırılmalı, yatılı olmayan kurumlarda gerçekleştirilen fazla çalışma ücretlendirilmelidir.
  • İcap nöbetleri ve danışmanlık tedbirleri için ödenen ücretler yapılan işin ve çalışanların emeğini karşılayacak şekilde artırılmalıdır.
  • Görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavlarında mülakat kaldırılmalıdır.
  • Fiilen Genel İdari Hizmetleri sınıfı işlerini yapan yardımcı hizmetler personelinin sınavsız GİHS kadrosuna geçişleri sağlanmalıdır.
  • Çocuk eğiticilerinin kadrosu GİHS’ ten çıkarılarak SHS’ na alınmalıdır.
  • İdarecilik kadrolarına liyakat ve seçim yöntemi ile atama yapılmalı, atama ve yer değiştirme yönetmeliği değiştirilmelidir. Atama ve yer değiştirmelerde hiçbir kurumda olmayan koşul ve kriterler ortadan kaldırılmalıdır.
  • Sosyal Hizmetler risk ve tehdidin yüksek olduğu çalışma alanları olduğundan, sosyal incelemeler, evde hizmet verilmesi gereken durumlar, güvenlik riski olanlara yönelik kurumlarda yapılan çalışmalar sırasında çalışanlara yönelik tehlike ve risklere karşı iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri alınmalıdır
  • Sosyal hizmetler işkolunda çalışan emekçilerin ikincil travmaya maruz kalma riski oldukça yüksektir. Araştırmalarla ortaya konulan bu bilgi ışığında alanda çalışan emekçilerin çalışma koşulları ve emeklerinin ücretlendirilmesi açısından sübvansiyonel düzenlemelerin derhal hayata geçirilmesini talep ediyoruz. (HABER MERKEZİ)  

EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp

101 milyarlık gasp

Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek imzasıyla taşıt alım satımı hariç ülkedeki tüm alım satım işlemlerinde dövizle ödemenin önü açıldı.

Evrensel'i Takip Et