25 Kasım 2023 05:05

Kadınlar alanlarda: Bölge illerinde şiddet, yoksulluk daha ağır; mücadele hedefte!

Bugün Kürt illerinde de kadınlar sokaklarda olacak. Yoksulluğun ve şiddetin kadınları çok daha ağır etkilediği bölgede kadın mücadelesi de hedefe konuluyor. Kadınlar sokaklarda olmaya çağırdı.

Fotoğraf: İnanç Yıldız/Evrensel

Paylaş

Dilan TEMİZ
Diyarbakır

Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü. Ülkenin dört bir yanında kadınlar yoksulluğa, savaşa, sömürüye ve şiddete karşı taleplerini haykıracak. Kadınlar her geçen gün şiddete ve sömürüye daha açık hale gelirken, iktidar, yarattıkları karşısında tüm mekanizmalarıyla temel haklara dönük saldırıların dozunu artırıyor. Kürt kentlerinde ise bu doz daha ağır koşullarda hissediliyor. Bölgede kadınların hangi koşullarda 25 Kasım’a gittiğini ve taleplerini Emek Partisi (EMEP) Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, Dicle Amed Kadın Platformundan Gulan Önkol ve Dersim Kadın Platformundan Fatoş Argın Taşkale ile konuştuk.

Bölge’de kadın yoksulluğunun, güvencesizlik ve kayıt dışı çalışmanın ülke geneline göre çok daha yüksek olduğunu söyleyen EMEP Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca, son yıllarda iktidarın Bölge’de “Kadın istihdamını artırma ve kadınları destekleme” adı altında özellikle tekstil ve iletişim iş kollarında sermayeye büyük teşvikler yağdırdığını söyledi.

"KADIN YOKSULLUĞU AĞIR BİR ŞİDDET OLARAK HÜKÜM SÜRÜYOR"

Karaca, “Bölge’nin Çinleştirilmesinin dayanağı olarak kadınların eşitsiz konumunu kullanmak isteyen patronlar, korkunç koşullarda, denetimsiz ve büyük hak gasplarıyla bölgede servetine servet katıyor. Kadınların payına ise uzun çalışma saatleri, düşük ücretler, iş yerinde sağlıksız koşullar düşüyor. Geçtiğimiz günlerde Malatya’da BİRTEK-SEN üyesi iki kadın işçinin ailelerinin emniyete çağırılarak tehdit edilmesi, bu koşullara karşı başkaldıran kadınlara yönelik gözdağının cinsiyetçi niteliğini de gösterdi. Kadın yoksulluğu, ağır bir şiddet olarak bölgede hüküm sürüyor” dedi.

"KÜRT İLLERİNDE İKİ KAT FAZLA TEHDİT"

Kadına yönelik şiddete karşı belediyeler ve kadın kurumları eliyle kurulan danışma ve dayanışma merkezlerinin kayyum politikalarıyla ortadan kaldırılmasını hatırlatan Karaca, bunun sonucunda kadınlar desteksiz kaldığına dikkat çekti. Karaca, kadınların şiddete karşı en temel korunma haklarının da Kürt illerinde iki kat daha fazla tehdit altında olduğunun göstergesi olduğunu belirtti.

Bölgede kolluk güçlerinin özellikle genç kadınları hedef alarak yürüttüğü sistematik baskı ve şiddetin cezasızlık politikasıyla desteklendiğini ekleyen Karaca şöyle konuştu: “Bu baskılara ve şiddete karşı mücadele eden kadınların da özel olarak hedefe konduğu, gözaltılar ve tutuklamalarla kadın mücadelesinin sesinin de bastırılmak istendiğini biliyoruz.”

"TARİKAT VE CEMAATLERLE KADINLAR ÖZEL HEDEF HALİNE GELDİ"

Karaca, tarikat ve cemaatlerin önünün açıldığı, iktidarın kendi bekası için ittifak kurduğu en gerici güçlerin Kürt illerinde cirit atması için devletin tüm olanaklarının önlerine serildiği bugünkü koşullarda kadınların özel hedef haline geldiğine dikkat çekti. 

"DEPREM BÖLGESİNDE TÜM YÜK KADINLARIN OMZUNDA"

Göçmen ve mülteci kadınların ise tüm bu sorunlar yumağı içinde daha da görünmezleştiğini söyleyen Karaca, deprem bölgesinde tüm yükün kadınların omzunda olduğunu söyledi. Karaca, “Ayrışma, kutuplaştırma ve nefret söylemi bizzat iktidar politikaları yüzünden derinleşerek, göçmen ve mülteci kadınlar daha fazla şiddetin hedefi haline geliyor. Deprem bölgesinde ise devlet tarafından yapayalnız bırakılan kadınların tek dayanağı depremin hemen ardından kurulan kız kardeşlik köprüleri ve kadın dayanışmasının verdiği güç” dedi.

KADINLARA ÇAĞRI: MÜCADELE SÜRÜYOR

Tek adam iktidarının şiddet dolu yüzünün, Kürt illerinde iki kat ağır bir eziyet olarak yaşandığına dikkat çeken Karaca, kadınları haklarına ve hayatlarına sahip çıkmak için mücadele araçlarını daha fazla geliştirme, yan yana gelmeye çağırarak, “Mücadelenin evlere, mahallelere, sokaklara, iş yerlerine uzanması, 25 Kasım’ın bunun adımlarını atmak için vesile olmasını sağlamak adına çalışıyoruz “dedi.

"MÜCADELELERİNE VE BARIŞ SÖYLEMLERİNE MÜDAHALE EDİLMEKTE"

Dicle Amed Kadın Platformu adına konuşan Gulan Önkol ise bu yıl 25 Kasım’ı kadın kazanımlarını koruma, özgürlük için mücadele etme faşist sistem karşısında direnen kadınlarla karşıladıklarını söyledi. Kadınların her alanda şiddete maruz kaldığına ve son birkaç yıldır ekonomik krizden en çok kadınların etkilendiğine dikkat çeken Önkol, “Erkek egemen sistem üzerinden özel savaş politikaları uygulanmakta bu kapsamda kadınların özgürlük ve tüm hak arayışları içerisinde siyasete, demokrasi mücadelelerine, barış söylemlerine müdahale etmekte ve iktidar tarafından kadın örgütlülüğü ve çalışmaları tehdit olarak görülmektedir” dedi.

Önkol, siyasi baskıların yanı sıra, kadınların, çocukların ve gençlerin hedef alınarak fuhuş, madde bağımlılığı gibi diğer etmenlerle bunların bölgede özel olarak bir artış gösterdiğini belirtti.

KAZANIMLARI İNŞA ETMEYE DEVAM ÇAĞRISI

Tüm bunlar karşısında varlığımız, bedenimiz ve fikirlerimiz üzerindeki baskıları kabul etmeyerek haklarımızdan, kazanımlarımızdan, özgürlüklerimizden vazgeçmiyoruz diyen Önkol şu çağrıda bulundu: “Engellemelere rağmen bugün Dünya Kavşağı’nda olacağız. Kadınları meydanlarda sesini çoğaltmaya, kadının rengini her alanda göstermeye çağırıyoruz. Haklı ve özgürlükçü çalışmalarımızla örgütlenerek ilmek ilmek kazanımlarımızı inşa etmeye devam edeceğiz.”

"ETKİN SORUŞTURMA YÜRÜTÜLSÜN, GÜLİSTAN DOKU BULUNSUN"

Dersim Kadın Platformu adına konuşan Fatoş Argın Taşkale ise ülkedeki ekonomik belirsizliğin her yerde olduğu gibi Dersim’de de sonuçlarının ağır yaşandığını söylüyor. Derinleşen yoksullukla beraber kentte ev şiddetinin de arttığını gözlemlediklerini söyleyen Taşkale, iş olanaklarının sınırlı olduğu kentte kadınların güvencesiz, kayıt dışı, düşük ücretle, sendikasız, sigortasız, çalışma koşullarına maruz bırakıldığına dikkat çekti.

Üniversite öğrencileri başta olmak üzere şehirde yaşayan kadınların şiddet, taciz, istismara uğramasının sistematik olarak belli güçler tarafında sürdürüldüğünü söyleyen Taşkale şöyle konuştu: “Munzur Üniversitesi Öğrencisi Gülistan Doku’nun 5 Ocak 2020’de kaybedilmesinin bu kirli politikanın bir sonucu olduğunu çokça ifade ettik. Gülistan Doku’nun dosyasının yeni baştan inceleneceği ifade ediliyor. Bugüne kadar iktidar yetkilileri başta olmak üzere birçok yetkili dosyanın inceleneceğine dair sözler verdi ancak bir sonuca ulaşılmadı. Bir an önce etkin bir soruşturma yürütülerek Gülistan’ın bulunması talebimizi yineliyoruz.”

"SÖZÜMÜZÜ BİRLEŞTİRMEK ADINA ALANLARDAYIZ"

Taşkale, “Gülistan Doku bulunana kadar bu davanın takipçisi olmaya devam edeceğiz” ddiyerek. bütün bu sorunlar karşısında seslerini, sözlerini birleştirmek için alanlarda olacaklarını ifade etti.

ÖNCEKİ HABER

Batıkentli kadınlar: Kazanımlarımızı büyüteceğiz

SONRAKİ HABER

İzmir'de sağlık işçisi kadınlar 25 kasım etkinliklerinde bir araya geldi: Laik, eşit, özgür bir hayat ve haklarımız için bir aradayız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa