Daha iyiye daha ilerisine mücadelemizle!
Öğrencilerin 60’ı aşkın ilde düzenlediği eylemler, ODTÜ’de de bu taleplerin yurtlardan, bölümlerden yükseliyor olması değişen tutumlara, kazanımlarımıza sebep oluyor.
Ulaş DÖNMEZ
ODTÜ
Son haftalarda sokaklara, yurtlara kulak kabarttığımıza duyduğumuz sesler Türkiye’nin dört bir yanından yükselen gençlerin insanca yaşama talepleri oluyor. KYK yurdunda bir cinayet aletine dönüşen asansörden sonra bir kişi daha eksilmemek için haykıran öğrencilerin sesleri ülkenin dört bir yanını sarmış durumda. Bu öğrencilerden kimi yemeğinden çıkan böceğe kimileri ise yurdundaki niteliksiz koşullara karşı sesini yükseltiyor. Ancak hepsinin ortak bir yanı var: Bu koşullardan bıkmış, temel hakları, yaşam hakları için birleşiyorlar.
ODTÜ’DEN YÜKSELEN İNSANCA YAŞAM TALEBİ
Bu seslere biraz da ODTÜ’den kulak kabartalım. Geçen sayımızdaki yazımızda* da belirttiğimiz gibi ODTÜ öğrencileri, “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz! İnsanca yaşamak için imzala, imzalat!” şiarıyla bir imza kampanyası başlatmıştı. 4 temel talep üzerine şekillenen kampanyadaki taleplerin insanca bir hayat sürmek için en temel ihtiyaçlarımıza ulaşmak için olduğunu görebiliriz. ODTÜ Öğrencileri en temel haklarını: 7 gün/3 öğün yemek yemeyi, derslerine zamanında gidebilmeyi ve yurtlarına ulaşabilmek için ringi, her gün kaldığı ve her gün de farklı bir sorunla karşılaştığı yurtların iyileştirilmesini, son olarak da isteyen öğrencilerin psikolojik desteğe ulaşabilmesini talep ediyor. İmza kampanyası sürecinde bir yandan bölümlerimizde sınıflarımızda imzalar toplanır, tartışmalar dönerken bir yandan da okulun çeşitli yerlerinde öğrenciler kendi talepleri etrafında bir araya gelmeye mücadelelerini büyütmeye devam ediyorlardı.
Yurt koşulları her geçen gün kötüleşmeye devam ediyor. Tuvaletlerde sabun ve peçete olmaması, hijyen koşullarının sağlanmaması, sıcak suyun sürekli kesilmesi; ocak, lavabo, tuvaletler, duşlar, çamaşır makineleri ve kazan dairesindeki teknik arızaların haftalar boyunca giderilmemesi ya da yazın böcek, kışın farelerle uğraşmamız sorunlardan sadece birkaçını oluşturuyor. Keza yetersiz kapasite sebebiyle yurda yerleşemeyen, haftalardır açıkta kalan yüzlerce sıra arkadaşımız var. Bu arkadaşlarımızın birçoğu da zehirlenme ve asansör düşmesi haberleri ile gündeme gelen KYK yurtlarında kalıyor. Devletin eğitim hakkı çerçevesinde öğrencilere açtığı yurtlarda arkadaşlarımızın hayatını kaybetmesi ve bunun sonrasında dahi başkaca yurtlarda defalarca kez asansörlerin düşmesi bizlere biçtikleri hayatı gösteriyor. Bu devlet bırakalım barınma hakkını karşılamayı, sistematik olarak öğrencilerin canına kastediyor. Bu sebeplerle öğrenciler arasında “ODTÜ yurtlarına yerleşebilmek” aynı zamanda “KYK’den kurtulmak” anlamına gelebiliyor. Bunlara rağmen atanmış rektör 2019 yılında KYK değil ODTÜ yurdu istiyoruz diyen bileşenleri ve yurtsuz bıraktığı öğrencileri attığı mailde utanmazca “hesap vermeye” çağırıyor.
ODTÜ yurtlarının KYK’ye görece daha iyi koşulları da yıllardır biriken bir mücadele ve öğrenci haraketine dayanıyor. Ve bu mücadelenin bugün büyütülmesi düne göre daha da yakıcı şekilde karşımıza çıkıyor. Kötüleşen koşullara ilişkin adım atmayan, bozuk musluğu aylardır tamir etmeyen yönetimler şak diye yangın merdiveni kapılarına alarmlar koyuyor. Birçok öğrencinin barınma imkanlarına kılını kıpırdatmayanların sigara içilmesini önlemeye yönelik bu hızlı refleksi yurtlarda yaşanan tüm baskıcı tutumlarla; yönetmelikler, giriş-çıkış saati denetimi vb. ile birleşiyor. Daha iyisi ise her zaman mümkün. ODTÜ’de yurt öğrencileri “insanca ve daha iyi yaşam koşulları” için bu baskı ve sorunlar karşısında bir araya geliyor, kendi talepleri etrafında buluşuyor, ses çıkarıyor ve hakları için yurt müdürlerinin kapısına dayanıyor.
Önceden “bütçemiz yok, yapamayız, bunun muhatabı biz değiliz” gibi öğrenciyi baştan savarak konuşan kimi yurt müdürlerinin tavırları ise bugünlerde eski tutumlarından uzak olabiliyor. En güncel örneklerinden biri ise 13. Yurtta kalan öğrencilerin, sırf kapasite artırmak adına odalarındaki dolapların ve çalışma masalarının kaldırılarak bunların yerine ekstra yatak atmalarını engellemek için sürdürdükleri mücadele olabilir. Dönem başında verdikleri dilekçeleri bile kabul etmeyen rektörlük ve yurtlar müdürlüğü, geçtiğimiz günlerde 13. Yurt koşulları için yapılan eylem sonucunda görüşmeyi kabul etti. Rektörlük ile görüşmelerinin sonucunda odalara konulan 3. yataklar da başka olanaklar değerlendirilerek kaldırıldı.
TÜRKİYE’NİN HER YERİNDEN YÜKSELEN SESLER KAZANDIRIYOR
Dönem başından bugüne yurt müdürlerinin tutumundaki bu değişiklik oldukça ilginç gelebilir, Bir anda ne oldu da öğrenci yanlısı olmaya bir nebze olsa bizleri dinlemeye başladılar? Tabii ki ülkenin her köşesinden yükselen sesten bağımsız düşünmemek lazım bu tutumları. Türkiye’nin dört bir yanındaki bu mücadelenin yükselen sesleri birbirini besliyor ve güçlendiriyor. Öğrencilerin 60’ı aşkın ilde düzenlediği eylemler, ODTÜ’de de bu taleplerin yurtlardan, bölümlerden yükseliyor olması değişen tutumlara, kazanımlarımıza sebep oluyor. Çünkü bizlerin hareketinin potansiyeli, birkaç atanmışın sözlerini ve tutumlarını yıkma potansiyelini taşıyor. Daha iyisi her zaman mümkün demiştik. İşte bu potansiyel, mümkünatı yaratıyor.
DAHA İYİSİ İÇİN NE YAPMALI?
Mücadelemizin bizlere kazandırdığı, geçmişten bugüne gözlerimizin önündeki bir gerçek. ODTÜ’de başlatılan imza kampanyası, okulda yankılanan sesler, Türkiye gençliğin sokaklardaki görüntüleri… Bu mücadele biçimleri değişse de “daha iyisine” ulaşmak, birçok kez ileri adımlar atmak, durmadan ilerlemekle mümkün olacaktır. Geçmiş mücadelenin açtığı yolda, biriktirdiği deneyimlerle yeni adımlar atmak istediğimiz hayata bizi kavuşturacaktır. Yani sorumuz şuna dönüyor: Nasıl daha ileriyi adımlayacağız? Bugün ODTÜ’deki imza kampanyası ve ve sonucunda gerçekleştirilen rektörlük önü eylemi de birçok bölüm kantininde, yurt odasında, sınıflarda aynı sorunları yaşayan yüzlerce öğrencinin yan yana geldiği, imza kağıtlarını elden ele dolaştırdığı, sorunları ve çözümleri tartıştığı birçok alanı da yarattı. Bu alanların çoğalması ve kalıcılaşması ise taleplerimiz açısından en örgütlü ve değiştirici yan olacaktır. Çünkü bir sıra arkadaşımızı kaybettiğimizde yaşadığımız öfkemiz de daha iyisi için ortaya koyduğumuz tüm taleplerimiz de birleşebildiğimizde değiştirici bir güç olabiliyor. Yani mücadelemizi ve birlikteliklerimizi kalıcılaştırmak da en çok kendi karar mekanizmalarımızı inşa edebildiğimizde mümkün olabiliyor.
*https://www.evrensel.net/haber/503131/insanca-yasayana-kadar-mucadelemizi-surdurecegiz
Evrensel'i Takip Et