Kıt kanaat geçinmek değil insanca yaşamak
İlk bakışta “yanlış bir karar” gibi görünen zam konusu, birçok problem getiriyor. Ekonomik engeller, kademeli bir biçimde eğitim hakkımızın elimizden alındığı bir tablo doğuruyor.
Kaynak: Freepik
Ulaş TÜRKOĞLU
İstanbul Üniversitesi
Geçtiğimiz hafta üniversite öğrencilerinin aylık geçimlerini sağlamları için verilmesi gereken KYK burs ve kredilerine yapılacak zamlar açıklandı. Açıklandığı andan itibaren bursların ihtiyaç sahiplerine çıkıp çıkmaması, yapılan zammın yeterliliği gibi konular öğrenciler arasında tartışmalara neden oldu. Bu tartışmalar sırasında söz, dönem başında yemekhaneye yapılan zamlara gelince, adeta bir öfke biriktiğini görebiliyoruz.
Yurt yöneticileri, okul yönetimi vb. kurumlara güvenilmiyor. Bu oldukça doğal çünkü bu kişiler de iktidar tarafından atanıyor! Bu kurumlara ve iktidara olan güvensizlik de, bursların kimlere çıktığı konusundaki sohbetlerde tezahür buluyor. Kimin, nasıl bir maddi duruma sahip olduğu; kimin, neye, ne kadar ihtiyacı olduğunun çetelesi tutulmaya başlandığında şaibeli sonuçlara da ulaşılabiliyor.
NEDEN SADECE KÜÇÜK BİR KESİM BURS ALIYOR?
Burada bir de tersinden soruyu sormakta da fayda var. Aslında, ülkede, öğrencilerin eğitim masraflarının yanında zorunlu birer harcama olan beslenme, barınma gibi ihtiyaçları karşılayabilecek kaynaklar yok mu? Elbette ki var. Üstelik bu anlamsız bir harcama da değil, dolaylı olarak bir eğitim yatırımı, yani geleceğe dair bir yatırım. Asansör bakımlarının neden yapılmadığını, gerekli güvenlik önlemlerinin neden alınmadığının hesabını sorduğumuzda duyduğumuz “Bütçe yok” yanıtına ikna olmadığımız gibi, neden burs/kredi miktarının bu kadar düşük olmasına ilişkin verilen “Bütçe yok” yalanına da ikna olamayız. Bir de borç meselesi var, devlete borç ödüyoruz! Vergilerimizle yapılan yurtlarda kalmak için “borç” ödüyoruz. Kötü yemekhanelerde yiyip kötü yurtlarda kalarak öğrenme isteğimize ve ekonomik ihtiyaçlarımıza cevap vermeyen yetersiz bir eğitim aldığımız için devlete “borç” mu ödemeliyiz gerçekten? Okulu bitir bitirmez hem de.
YETERSİZ İMKANLAR EĞİTİMİ GERİLETİYOR
Bir sonraki gün ayakta kalabilmek, susadığımızda cebimizde para görebilmek için alternatif yollara da başvurmak durumunda kalan arkadaşlarımızın sayısı da artıyor. Kısa süreli de olsa, bulunan çözümlerden biri çalışmak. Yarı-zamanlı işler ile başlayan çözümün ardından bir okul gününün aksatılması geliyor. Başta kısa bir dönem için girdiğimiz işte, kimi arkadaşlarımız okulunu dondurup tam zamanlı çalışmaya başlıyor ve eğitim hayatından kopuyor.
İlk bakışta basitçe “yanlış bir karar” gibi görünen zam konusu, beraberinde birçok problem getiriyor. Ekonomik engeller, eğer yeterli burslarla önüne geçilmezse, önce insan onuruna yakışır bir yaşamın, kademeli bir biçimde de en sonunda eğitim hakkımızın elimizden alındığı bir tablo doğuruyor. İçinde bulunduğumuz aylarda, “Eğitimin bu yönetim için değeri ne?” sorusunu belirleyen yıllık bütçe görüşmeleri TBMM’de yapılıyorken, biz de okullarımızda ve yurtlarımızda burs ve kredi tartışmalarından yemekhane taleplerimize kadar birçok konu etrafında süreci de takip etmeli, eğitim bütçesinin bu konularla ilişkisini incelemeliyiz.
2000 TL NEYE YETER?
Ufak bir hesaplamayla bu paranın hiçbir şeye yetmediğini görüyoruz. Günlük üç öğün yemek 1350 TL, en ucuz KYK yurdu (tip-1) 375 TL, İstanbulkart abonman ücreti 212 TL, haftada iki-üç kez çay, her gün de su aldığımızda masraflar KYK burslarının zamlı haliyle bile aylık 32 TL borçlandırılarak yaşamaya mahkûm ediliyoruz.