Türkiye Psikiyatri Derneği: Kadınlardan aldığımız güçle şiddete ses çıkarıyoruz
Türkiye Psikiyatri Derneği'nin 25 Kasım açıklamasında; Kadına yönelik şiddetin son bulduğu, hak ve özgürlüklerden yararlanma noktasında cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir dünya istiyoruz" denildi.
Fotoğraf: Elif Turgut/Evrensel
Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) Kadın ve Ruh Sağlığı Birimi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne dair açıklama yaptı. TPD açıklamasında, "Kadına yönelik şiddet, artan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sömürü düzeni ve yoksulluk ile günden güne derinleşmektedir, toplumda siyasi olarak yükseltilmeye çalışılan gericilik kadınları toplumsal yaşamın ve iş yaşamının dışına itmeyi hedeflemektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, ayrımcılığa, savaşa ve ırkçılığa karşı mücadelemiz kesintisiz olarak devam edecektir. Kadına yönelik şiddetin son bulduğu, hak ve özgürlüklerden yararlanma noktasında cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir dünya istiyoruz" denildi.
Kadına yönelik şiddetin; kamusal ve özel alanlarda kadınlara fiziksel, cinsel, ekonomik veya psikolojik zarar veren eylemlerle tehdit etme, zorlama veya özgürlükten yoksun bırakma gibi cinsiyete dayalı her türlü şiddet eylemini içerdiğinin ifade edildiği açıklamada, "1999 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık oluşturmak amacıyla bu gün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan edilmiştir. 25 Kasım hükümetleri, kuruluşları ve bireyleri kadına yönelik şiddeti önlemek ve ortadan kaldırmak için somut adımlar atmaya çağırmaktadır" denildi.
"KADINA YÖNELİK ŞİDDET TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNDEN BAĞIMSIZ DÜŞÜNÜLEMEZ"
Türkiye'de ve dünyada kadın yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin giderek arttığının ifade edildiği açıklamada, "Bu yazının kaleme alındığı gün itibariyle Türkiye'de 2023 yılında 347 kadın cinayeti işlenmiş ve pek çok şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden bağımsız düşünülemez. Türkiye, 2023'te Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu'na göre 146 ülke arasında 129. sıraya gerilemiştir" denildi.
Kadına yönelik şiddetin artan toplumsal cinsiyet eşitsizliği, sömürü düzeni ve yoksulluk ile günden güne derinleşmekte olduğuna dikkat çekilen açıklamada; "toplumda siyasi olarak yükseltilmeye çalışılan gericilik kadınları toplumsal yaşamın ve iş yaşamının dışına itmeyi hedeflemektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine yol açan koşullar, yoksulluk ve şiddet devam ettikçe kadınlar daha çok ölmekte, daha çok hastalanmaktadır. Pek çok ruhsal hastalığın kadınlarda daha sık görülmesi salt biyolojik farklılıklarla açıklanamaz. Bu nedenledir ki ruh sağlığı uzmanları olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması öncelikli hedeflerimizdendir" ifade edilerine yer verildi.
"YÜKSELEN AYRIŞTIRICI SİYASİ VE TOPLUMSAL YAPILAR EN ÇOK KADINLARI ETKİLEMEKTEDİR"
"Yoksullaşma arttıkça kadınların ev içi ücretsiz iş yükü artmakta ve değersizleştirilmekte, ev içi görev paylaşımı eşitsizleşmekte, kadınlara ait kişisel alan işgal edilmekte ve kadınlar ciddi stresörlerle baş başa kalmaktadır" diye devam eden açıklamada, çalışan kadınların erkeklere göre daha düşük ücret, daha ağır çalışma koşulları, taciz ve mobbing ile karşı karşıya kaldığı belirtildi.
Kadına yönelik şiddet alanında yapılan çalışmaların düşük eğitim ve sosyoekonomik düzeydeki kadınların daha fazla şiddete maruz kaldığını göstermekte olduğunun ifade edildiği açıklamada, " Bilimsel veriler ışığında bu gerçekler ortadayken kız ve erkek çocukları için ayrı sınıflar, ayrı okullar olması gerektiği ile ilgili tartışmalar skandal niteliğindedir. Bilimsel, eşit, laik eğitim tüm çocukların hakkıdır. Yükselen ayrıştırıcı siyasi ve toplumsal yapılar, bilimsel düşünceye ve eşitlik ilkelerine saldırmakta, bu durumdan en çok da kadınlar ve dezavantajlı gruplar olumsuz etkilenmektedir. Kadınlığın egemen ideoloji tarafından kurgulanması, yaşam biçimlerine karar verilmesi kabul edilemez, kadının bedeni ve yaşamı hakkında kadının kararı esastır" denildi.
"KADINLARDAN ALDIĞIMIZ GÜÇLE ŞİDDETE SES ÇIKARTIYORUZ"
Dünyada ve çeşitli coğrafyalarda artan savaş ve çatışmalarla kadına yönelik şiddetinde arttığının belirtildiği açıklamada, "Üzerinden 9 ay geçmesine rağmen hala yaraların sarılamadığı deprem süreci de afet döneminde kadınların var olan eşitsizliklerden daha olumsuz etkilendiğini göstermiştir. Toplumsal normların çözüldüğü, hukuki sistemlerin zayıfladığı savaş ortamları, kadınları savunmasız kılar. Savaş ortamlarında kadınlar, evlerini terk etmek, aile üyelerini kaybetmek ve çoğu zaman cinsel şiddet gibi travmatik olaylara maruz kalmaktadır. Maalesef, çoğu zaman savaşın bir silahı olarak kullanılan kadına yönelik başta cinsel nitelikli olmak üzere artan şiddet, toplumların derin yaralar almasına neden olur. Savaşın kadın bedeninde sürdürülmesi sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal bir yıpranmayı da beraberinde getirmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadıkça kriz dönemlerinde de temel insan hak ve özgürlüklerinin ihlali açısından, özellikle kadınlar ve kız çocukları daha fazla olumsuz etkilenmeye devam edecektir" ifadelerine yer verildi.
"Kadınlardan aldığımız güçle kadına yönelik şiddete karşı ses çıkartıyoruz" diyen TPD Kadın ve Ruh Sağlığı Birimi açıklamanın sonunda, " Toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, ataerkil toplumsal şiddete, aile içi şiddete, ayrımcılığa, savaşa ve ırkçılığa karşı mücadelemiz kesintisiz olarak devam edecektir. Kadına yönelik şiddetin son bulduğu, hak ve özgürlüklerden yararlanma noktasında cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir dünya istiyoruz" ifadelerine yer verdi. (Ankara/EVRENSEL)