Arjantin'de Milei hükümette, Macri iktidarda... Ya halk?
Kesin olan şu ki Arjantin nüfusunun çoğunluğu halk örgütlenmesinden ve sosyal hareketlerden uzaklaşmış, özellikle de Alberto Fernández’in berbat hükümetinden cevap alamamaktan bıkmış durumda.
Alberto Fernández (solda) ve Javier Milei | Fotoğraf: Arjantin Devlet Başkanlığı
Aram AHARONIAN
estrategia.la
Javier Milei başkanlığı kazandı, ancak Mauricio Macri, aşırı sağcının bir hafta önceki oylamada beklenmedik derecede büyük bir zafer kazanmasının ardından siyasi gücü yeniden ele geçirdi ve Arjantin’i, kurulu düzenin radikal bir şekilde yeniden yönlendirilmesini amaçlayan yeni bir ekonomik programın dayatılmasının önüne koydu.
Yorumcular ve vatandaşlar bir dizi soru soruyor: Yeni başkan vadettiği radikal düzenlemeleri yapabilecek mi? Macri’nin (2015-2019) çok sağında yer alacak ve şok terapisi vadeden bir hükümet karşısında sendikaların ve sosyal hareketlerin direnci ne kadar güçlü olacak? Milei reformlarını sürdürecek bir toplumsal taban oluşturmayı başarabilecek mi? Bunu zaman gösterecek.
Zayıflamış demokrasi alarm durumunda. İnkarcılık başkanlık formülünün bir parçası: Milei (1976) sivil-askeri diktatörlüğün “savaşın” ortasındaki bir devletin “aşırılığı” olduğunu söylüyor ve başkan yardımcısı Victoria Villarruel de (o dönem) 30 binden fazla insanın kaybolduğunu inkar ediyor.
Brezilya’nın aşırı sağcı Jair Bolsonaro’sunun aksine Milei’nin silahlı kuvvetleri iktidarı için bir eksen ve dayanak olarak kullanması pek mümkün görünmüyor. Bütçe kesintileri ve ordunun siyasallaşmaya karşı direnişi bu fikre karşı çıkıyor.
Milei’ye göre hükümetin ilk altı ayında başarılamayanların, takip eden dönemde başarılması çok daha zor. Planlarından herhangi birini uygulamak için kendisiyle aynı fikirde olmayan parlamenterlerle anlaşmalar yapmak zorunda olduğunu ve hedeflerine ulaşamazsa en olası senaryonun ekonomik ve sosyal istikrarsızlık olacağını biliyor. Bu plan, öngörülebilir gösterilere karşı bir güvenlik zaptı ve polis baskısı sistemi gerektirecektir.
Arjantin’in aşırı sağa kayması bir dış politika kabusunun da habercisi: Temel insan haklarının reddi, bölgesel entegrasyondan uzaklaşma, çok taraflı örgütlerin gözden çıkarılması ve dost-düşman dinamiği (...)
DEĞİŞİR, HER ŞEY DEĞİŞİR Mİ?
“Kitlelerin” her zaman ilerici ya da solcu güçleri desteklemesi gerektiğine dair bir tür mantık vardı. Bazıları aşırı sağın (yeniden) yükselişinin sözde ilerici hükümetlerin hataları ve aldatmacalarından kaynaklandığını söylerken, diğerleri bunu ülkelerindeki krizlerin gerçek nedenlerine saldırmaktan korkan kırılgan ve korkak hükümetlerin tepkisizliği karşısında siyasi yelpazedeki karşıtlarına oy vererek “ayaklanan” insanların çaresizliğinin bir ürünü olarak görüyor.
Kesin olan şu ki Arjantin nüfusunun çoğunluğu halk örgütlenmesinden ve sosyal hareketlerden uzaklaşmış, ilerlemecilikten ve özellikle de kendi ekonomi bakanı Sergio Massa’yı 19 Kasım Pazar günü yapılan oylamada büyük bir seçim başarısızlığına sürükleyen Alberto Fernández’in berbat hükümetinden cevap alamamaktan bıkmış durumda.
Seçmenler Milei’nin tehlikeli hezeyanını ve kaotik politika önerisini tercih etmiş görünüyor. Milei fenomeni, köktenci söyleminin ötesinde, geleneksel olandan çok daha radikal yeni bir sağ kanadın yükselişini, agresif deregülasyon, serbest piyasaya tapınma ve totalitarizm etrafında radikalleşen yeni bir ideolojik hegemonyanın konsolidasyon sürecini ifade etmektedir.
Eğer gerçeklik, her yerde mevcut bir piyasanın hüküm sürdüğü neoliberal, muhafazakar bir sağduyunun varlığını kanıtlayacak olursa, bu, sosyal ve ekonomik uçurumların derinleşmesi ve devletin küçültülmesiyle birlikte neoliberalizmin gerçek zaferi olacaktır. Bu, herkesin kendi başına buyruk olduğu bir dünyadır.
Crisis dergisi, aşırı sağın, sosyal dokunun derin bir erozyona uğradığı, hafıza, yaşam ve gerçekliğin tarihsel perspektifi üzerinde çalışılmadığı, siyasi proje ve oportünizmin bulanıklaştığı bir ilerlemecilik döneminde halkın bilincine derinlemesine nüfuz etmeyi başardığını belirtiyor.
Milei fenomeni faşistleşmeyi de beraberinde getirmiştir. Milei, “Kaçın lanet solcular” sloganı altında, demokrasi, uluslararası hukuk ya da insan hakları söyleminin liberal dayatmasına karşı aşırı sağcı bir isyanın olabileceğini gösterdi. Milei’nin Siyonist bir gösteride soykırımı desteklemek için İsrail bayrağı sallaması hiç de şaşırtıcı değildi (Arjantin’in Latin Amerika’da Siyonizmin bir feneri olduğunu unutmayalım).
SIRADA NE VAR?
Macri ve Milei yeni kabineyi şekillendirirken, büyük süpermarket tedarikçileri gıda fiyatlarını arttırmaya devam ediyor: Seçimlerden sonra uyguladıkları yüzde 50’ye ek olarak yeni zamlar yüzde 140’a ulaştı. Açıkça görülüyor ki patronlar Milei’nin herhangi bir fiyat kontrolüne başvurmayacağından emin.
Mesele ekonomi, aptal: Bill Clinton’ın 1992’deki seçim kampanyası stratejisti James Carville, Maliye Bakanı’nın vatandaşların günlük yaşamları ve en acil ihtiyaçlarıyla daha ilgili konulara odaklanması gerektiğine işaret etmişti. Yıllık enflasyonu yüzde 150 olan bir ülkenin Maliye Bakanı'nın (Sergio Massa) seçimle başkan olamayacağı açıktı.
Ve eğer çoğunluk ekonomilerini iyileştirmek için oy verdiyse, IMF’nin talep ettiğinden daha fazla kesinti sözü veren ve ulaşımdan gıda maddelerine kadar her şeyi zamlandıracağı için büyük bir enflasyonist şok yaratacak olan sübvansiyonları sona erdirme sözü veren birini seçmeleri mantıklı değil.
Milei, Merkez Bankasını kapatma, devlet şirketlerini özelleştirme, güçlü bir ekonomik ayarlama yapma ve ülkedeki tüm kamu çalışmalarını felç etme planlarını onayladı. Ayrıca IMF Başkanı Kristalina Georgieva ile bir telefon görüşmesi yaptı. Uluslararası cephede ise seçilmiş başkan aşırı sağcı figürlerle ilişkilerini geliştirmeye devam ediyor: Jair Bolsonaro’yu yemin törenine davet etti ve Arjantin’i ziyaret etme sözü veren Donald Trump’tan bir telefon aldı.
Bu Arjantinliler için yeni bir şey değil zira aynı şey tarihte başka zamanlarda da denenmiş ve/veya dayatılmış, orta ya da uzun vadede hep olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Bunlar arasında kısa sürede başarısızlığa uğrayanlar da vardı: Bakan José Martínez de Hoz’un sivil-askeri diktatörlüğü (1979-1981 arasında tükendi) ve Raúl Alfonsín’in radikal hükümeti altında denenen başarısız projeler: 1985 Austral Planı ve 1988’in daha da geçici Primavera/Bahar Planı.
İki plan, ekonominin işleyişi için bir “model” oluşturmayı başarmıştır. Biri, 1990’ların başında Carlos Menem hükümetinin konvertibilitesinden kısa bir süre önce ve sonra, 1998’de parçalanması belirginleşmeye başlayan ve 2001’de patlayan plan. Bir diğeri ise ilk iki Kirchner yönetimi sırasında konsolide edilen 2002-2003 konvertibilite sonrası dönemdir.
Yemin törenine sadece iki hafta kaldı ve doldurulması gereken pek çok kutu var, ancak seçilmiş başkan yavaş ve düzensiz bir şekilde ilerliyor, ilerledikçe yeni ittifaklar kuruyor ve organizasyon şemasını tamamlamak için Mauricio Macri’nin nihayet Arjantin’e dönmesini bekliyor. Javier Milei’nin başkanlığa yaklaşmak için attığı her adım yeni iç fırtınalara yol açıyor. Zamansız istifalar, yerine getirilmeyen vaatler, yeni müttefiklere verilen sinyaller, daha önce orada bulunanlardan gelen talepler.
Bir yandan, eski başkan adayı ve Córdoba eyaleti valisi Juan Schiaretti ile anlaşma derinleşiyor, en yakın liderlerinden bazılarına kollarını açarken, (merkez sağ ittiak) Juntos por el Cambio/Değişim için Birlikte’nin eski başkan adayı Patricia Bullrich’in Güvenlik Bakanlığına geri döneceği açıklamasından duyduğu hoşnutsuzluğu açıkça ortaya koyan kendi başkan yardımcısı Victoria Villarruel’den kaçıyor. Ve Temsilciler Meclisi başkanlığına yapılacak atamayı beklemeye aldı.
Aşırı sağcı Javier Milei’nin piyasa yanlısı planı hâlâ belirsizlik içinde. Bir Macrista (Macri destekçisi) olan Luis Caputo’nun Ekonomi Bakanı olarak atanması soruları açıklığa kavuşturmuyor: Devlet düzenlemelerine karşı, mali açığa zarar veren ve işçi haklarını ve kamu yatırımlarını ortadan kaldıran neoliberal bir şok stratejisi tehdidinde bulunuyor.
Plan öncelikle istikrarı sağlamalıdır: Enflasyonun kademeli olarak düşürülmesi, döviz kurunda belirli bir dengenin sağlanması ve döviz kuru sabitlemesinin kaldırılması ile birlikte işgücü, vergilendirme ve devletin küçültülmesine ilişkin köklü reformlar... Bunlardan İlki -demagojik kampanyasında söz verdiği gibi- acil sonuç alınmasını gerektiriyor; özellikle de söz verilen dolarizasyon kısa vadede ulaşılamaz olduğu için.
Aşırı sağın devlet yönetimindeki doğaçlaması, güvencesizliği ve zayıflığı, eski başkan Mauricio Macri’nin neoliberal Cumhuriyetçi Partisi’nin (PRO) dayatmalarına muhtaç bir duruma düşme riskini taşıyor ve bu da onu kampanyayı belirleyen sloganlardan uzaklaştırıyor. Macri’nin yükselişi onu kendi profilinden mahrum bıraktı ve ‘kast karşıtı’ taraftarlarından uzaklaştırdı.
Macri’nin hükümete tabi olmasıyla birlikte, Mileísmo (Milei ve partisi) içindeki iç çatışmalar giderek daha belirgin hale gelmekte, göreve gelmeden önce istifalar, yer değiştirmeler ve huzursuzluklar, kız kardeşi Karina, başkan yardımcısı seçilen Victoria Villarruel veya Carolina Píparo ve Merkez Bankası’nı kapatmaya aday olanlar (Emilio Ocampo ve Demian Reidel) gibi en güçlü figürlerinden bazılarının birbirleriyle çarpışmasına neden olmaktadır.
Neoliberal ‘Değişim için Birlikte’ ittifakından 10 vali, Milei için bir soluklanma değil, sahip oldukları yasama sıralarıyla birlikte temsil ettikleri ve bütçeleri, kaynakların dağıtımını ve kamu işlerinin yönetimini müzakere etmek zorunda kalacağı gücün bir göstergesiydi. Hükümetin girişimlerini felce uğratabilecek 40 milletvekili ve 8 senatörle müstakbel iktidar partisinin parlamentodaki kırılganlığı ortada.
Eyaletlerin yeni borçlanma umuduna izin vermeyen piyasanın sertliği ve Milei’nin tüm devlet musluklarını kapatma kararı, tüm valiler için bir hayatta kalma sorunu oluşturuyor.
(Milei’nin) La Libertad Avanza/İlerleyen Özgürlük İttifakının sadece birkaç belediyesi var ve bunların hiçbiri önemli değil. Milei’nin kamu çalışmalarının felce uğradığını ilan ettiği argümanlar savunulamaz, ancak valilerin ve belediye başkanlarının çalışmalarını koşullandırmaya hizmet edebilirler.
Bugün Milei, yetersiz yasama gücü için Temsilciler Meclisi başkanlığını bile talep etmiyor. Daha önce Cristina Fernández de Kirchner hükümetinde bakanlık yapmış olan muhalefet adayı Florencio Randazzo’nun meclis başkanı olmasını istiyor. Bu, sadece üç milletvekilinin destek verdiği bir siyasi yetim için alışılmadık bir görev.
Kendi 37 sandalyesine Macri’nin partisinin 50 sandalyesi eklense bile Milei yeter sayısı olan 129’a ulaşamayacak ve başkanı azilden koruyacak üçte iki çoğunluğun iki altında kalacaktır.
ASIL SORU BAŞKA
Brezilyalı gazeteci Gilberto Marigoni, birçok kişinin dünyaya Che, Evita, Borges, Cortázar, Quino, Gardel, Piazzolla, Oesterheld, Maradona, Messi ve Francisco gibi karakterleri veren bir ülkenin nasıl olup da Milei’yi seçebildiğini sorduğuna dikkat çekiyor. Ve onlara cevap veriyor: Soru başka; ilerici hükümetler neden mali ayarlamalar, her ne pahasına olursa olsun bütçe kesintileri dayatmak zorunda kaldılar, bunların ilk sonuçları insanların yaşamlarına öncelik vermek ve faşizmin önünü açmak oldu?
Bugün söz konusu olan, bu siyasi yeniden düzenlemenin kaderi ve orta vadede hangi yöne döneceklerini bilmek zor. Juan Guahán, "Milei bu yeniden düzenlemenin atını ehlileştirebilecek mi, hem uzun süredir devam eden hem de kendisinin isteyerek ya da istemeyerek kışkırtacağı çok sayıda çatışmanın üstesinden gelebilecek mi" diye soruyor.
Milei ve elektrikli testeresi, genellikle yeni hükümetlere eşlik eden “lütuf zamanından” yoksunlar. Analistler, Milei’nin açıkladığı yönde hareket edip edemeyeceği ve halkın bu kararlara nasıl tepki vereceği konusunda spekülasyon yapıyor... ya da belki başkanın kendisi onları kontrol altına almak için sınırlı patlamaları tetikliyor.
Bu sorulara cevap verirken, geleceğin yolları da belirlenmiş olacak, böylece halkın ve halk örgütlerinin bu yeni gelişmelere ne gibi sınırlar koyacağı ortaya çıkarılacak. Eğer önerileri halk tarafından reddedilirse, bu hükümetin kaderini de değiştirebilir. Milei’nin partisi ve mevcut ortaklarından bazılarının saflarında, yeniden baskıya başvurabilmek için (tabii ki ordu izin verirse) çatışma bekleyen pek çok kişi var.
Çeviren: Dış Haberler Servisi