Eleştiri, uygarlık düzeyini gösteren ölçütlerdendir
Konu müzik eleştirisi olunca, aklıma hep şu özdeyiş gelir: “Heykeli dikilmiş eleştirmen yoktur!” Neden? Aslında biz değerbilir bir halkız; futbolcuların bile heykelini dikeriz. Ama öte yandan biz, tek başına “eleştiri” kavramına bile soğuk bakarız. Bence eleştiri, uygarlık düzeyini gösteren ölçütlerdendir. Tarih
Ahmet Say*
AYRIK OTLARI BÜTÜN BAHÇEYİ SARMIŞ DURUMDA
Avrupa’da 19. yüzyılda kimlik kazanabilen burjuva eleştirisine göre, “Sağlıklı, güzel çiçekler yetiştirmek isteyen bir bahçıvan, önce bahçedeki ayrık otlarını ayıklamalıdır.” Bu eleştiri kavrayışı doğru gibi gözükebilir. Oysa Türkiye gibi aydınlanma hareketinin henüz başlarındayken toplumsal/kültürel gelişimin önü kesilen aydınlanmamış bir ülke için geçerli değildir. Çünkü yurdumuzda ayrık otları zaten bütün bahçeyi sarmış, bunların ayıklanması ise yasaklanmıştır.
KALLEŞ BİR MÜZİK
GÜNÜMÜZ insanı eğer kurulu düzenin çarkları arasında ezilen, ayrıca yoksulluğun, açlığın, işsizliğin, huzursuzluğun, şiddetin, kaygının, korkunun ve akıl dışı dogmaların kurbanı durumuna düşürülmüş “çaresiz insan” ise “sağlıklı, güzel çiçekler”den söz açmak, yalnızca “yanlış” değil, gerçekleri bilerek göz ardı etme sahtekarlığıdır. Çare arayışları içinde bulunan ve acılar içinde kıvranan kitlelerin düştüğü denizde sarılabileceği müzik, ancak ilkel toplumlarda görülebilecek basit düzeyde bir sözlü müzik olabilir. Bu sözlü müzik, gerek ezgi yoksulluğu gerekse ritmik hareket kısırlığı ve çalgılama/seslendirme açısından zavallı olduğu kadar, güftelerinin (sözlerinin) düzeysizliğiyle de insanların duygularını sömürme amacına yönelmiş aldatıcı, kalleş bir müziktir.
HALK MÜZİĞİ GELENEĞİMİZ
MÜZİK eleştirmeni, söz konusu gerçeklik karşısında “aydın” kimliğiyle bir yol ayrımında bulunmaktadır: Birinci yol, gerçekliği görmezlikten gelerek sahte bir gülümsemeyle “Güzel çiçekler”i anlatmaya giden yoldur. İkincisi ise düzenin getirdiği bu yürekler acısı görünümü maskeleyen yaygın müzik üretiminin zararlarını gözler önüne sererek bahçeyi ayrık otlarından temizlemeye götüren yoldur. Bu ikinci yolda ilerleyenlerin tek tutamağı, yalnızca bir tek tutamağı vardır: Halk müziği geleneğimiz. Eğer ezilen sınıf ve tabakaların içine halk müziğimize can katacak etkin kitlesel yöntemlerle gidilirse inanın, dağlar aşılabilir. İşte, “aydın” dediğimiz çevrelerin içtenliği de bu yolda vereceği destekle belirlenecektir.
SORUN ÖVMEKLE ÇÖZÜLMEZ
TÜRKİYE’nin balçığa saplanmış bulunan “müzik sorunu”, orkestra konserleri ve opera temsillerini övmekle yetinen eleştirmenler sayesinde çözülemez. Tek çıkar yol, halk müziğimize yeniden soluk kazandırmak üzere halkla bütünleşmeyi amaçlayan yeni uygulamalara yönelmektir. Neymiş bu “yeni uygulamalar”? Müzik eleştirmenlerine sorun, onlar müzikle ilgili her şeyi bilirler…
*Yazar/Eleştirmen
HAZIRLAYAN: Erkan Araz
evrensel.net