Kritik rapor dosyaya sansürlenerek verildi | 10 Ekim Davası Avukat Komisyonu: Gerçekler ayıklanamaz
10 Ekim Ankara Katliamı’na ilişkin kamu görevlilerinin ihmalini ortaya koyan Mülkiye Müfettişliği Teftiş Kurulu raporları dava dosyasına bazı sayfaları silinerek gönderildi.
Fotoğraf: Evrensel
10 Ekim Ankara Katliamı’nda kamu görevlilerinin sorumluluğunu ortaya koyan Mülkiye Müfettişliği Teftiş Kurulu raporları bazı sayfaları sansürlenmiş haliyle dava dosyasına gönderildi. Avukatlar, raporun daha önce defalarca kez dava dosyasına eklenmesi için talepte bulunmuş; Emniyet Genel Müdürlüğü bu talebi reddetmişti. Ret kararına karşı 10 Ekim Ankara Katliamı Avukat Komisyonu tarafından açılan davada Ankara 11. İdare Mahkemesi raporların tümünün komisyona verilmesine karar vermişti.
Mahkeme kararının uygulanması için avukatlar tarafından yapılan son başvuruda ise Emniyet Genel Müdürlüğü raporu; bazı bölümlerini ve eklerini önemli ölçüde sansürleyerek ve hatta bazı sayfaları silerek dosyaya iletti. Konuya ilişkin açıklama yapan 10 Ekim Ankara Katliamı Avukat Komisyonu, “Gerçekler ayıklanamaz’ diyerek Emniyet Genel Müdürlüğüne tepki gösterdi
10 Ekim Ankara Katliamının üzerinden geçen 8 yıla rağmen, kamu görevlilerinin sorumluluğunu ortaya koyan Mülkiye Müfettişliği Teftiş Kurulu raporlarına erişimin halen engellendiği belirtilen açıklamada; “Bu raporla katliamın gerçekleşmesinde ‘ihmali olan’ emniyet görevlileri tespit edilmiş, yapılan suç duyurusuna Ankara Valiliği tarafından soruşturma izni verilmemiş ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca da dosyanın ‘işlemden kaldırılması kararı’ verilmişti” denildi.
"BAZI RAPORLAR KAPSAM DIŞI BIRAKILDI"
“Katliam faillerinin yargılandığı ceza dosyasına bu raporların bütünüyle getirilmesi talebimiz davanın başından beri reddedilmektedir. Söz konusu raporun içerisinde yer alan ve o dönem araştırmanın devam etmesi nedeniyle “kapsam dışı bırakılan konular” şeklinde nitelendirilen başlıklardaki raporların dosyaya kazandırılması taleplerimiz de aynı şekilde tüm yargılama boyunca reddedilmiştir” denilen açıklamada kapsam dışı bırakılan başlıklar şöyle sıralandı;
- Ankara’da miting için alınan güvenlik tedbirlerinin yeterli olup olmadığının araştırıldığı disiplin raporu,
- Katliam failleri Yunus Emre Alagöz hakkında Adıyaman; Yunus Durmaz, Yakup Şahin ve Deniz Büyükçelebi hakkında Gaziantep; İlhami Balı hakkında ise Gaziantep ve Hatay il Emniyet Müdürlükleri tarafından yapılan istihbari iletişim ve teknik takip tedbirlerine rağmen katliam ile ilgili önceden bilgi edinilip edinilmediği ve bilgilerin iletilip iletilmediğine ilişkin araştırma raporu,
- Bilinen katliam failleri dışında halen ismi verilmeyen 3 kişi hakkında da istihbari iletişim ve teknik takip tedbiri uygulanıyor olması nedeniyle bu konuda inceleme yetkisinin Emniyet Genel Müdürlüğüne verilmesine ilişkin inceleme raporu.
“MAHKEME KARARINA RAĞMEN RAPORLAR SANSÜR EDİLEREK, SİLİNEREK VERİLDİ”
Mahkemenin tavrına karşılık söz konusu raporların Emniyet Genel Müdürlüğünden bilgi edinme hakkı kapsamında talep edildiği ve bu talebin reddedildiğinin altı çizilen açıklamada; “Bu ret kararına karşı açtığımız davada Ankara 11. İdare Mahkemesi, raporların tümünün tarafımıza verilmesine karar vermiştir. Ne var ki mahkeme kararının uygulanması için yaptığımız başvuruya Emniyet Genel Müdürlüğünce raporlar ve ekleri önemli ölçüde sansür edilmiş ve hatta silinmiş bir şekilde yanıt verilmiştir.
Açık kaynak ile ulaşılabilen emniyet personeli ismi, açıklanması yasak bilgi ya da gizlilik dereceli bilgi mahiyetinde kabul edilemeyeceği gibi il isimlerinin ve kişiler hakkında uygulanmış önleyici tedbirin niteliğinin, cevabi yazı tarihleri dahi sansürlenmiştir. Erişilebilir bilgilere yönelik getirilen kısıtlama özellikle istihbari dinleme ve takip yapılan katliam faillerine yönelik rapor ve eklerinin tamamıyla gizlenmesinin üstünü örtmekle sonuçlanmıştır” denildi.
“EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ ORTAYA ÇIKMASINI İSTEMEDİĞİ GERÇEKLERİ GİZLEMEYE ÇALIŞIYOR”
EGM’nin kendi hazırladığı müfettiş raporunu bizzat kendisinin sansürlediğine işaret edilen açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Müfettiş raporundaki şehir isimlerini dahi gizlemeye varan ve en geniş biçimde uygulanan bu sansür uygulamasında nelerin gizleneceğine, kimin, hangi kriterlere göre karar verdiği ise tarafımızdan anlaşılamamıştır. Tamamen keyfi biçimde yapılan bu sansür uygulamasından da açıkça anlaşıldığı üzere Emniyet Genel Müdürlüğü’nün ortaya çıkmasını istemediği kendi raporlarına dahi konu olmuş “bazı gerçekler” bulunmakta ve bunlar ısrarla gizlenmeye çalışılmaktadır.”
“KAMU GÖREVLİLERİNİ KORUYAN FİİLİ ZIRH GÜÇLENDİRİLMİŞTİR”
Müfettiş raporunun avukatlara verilmesine dair Ankara 11. İdare Mahkemesi kararına karşı Emniyet Genel Müdürlüğünün istinaf yoluna başvurduğu ve Ankara Bölge İdare Mahkemesi 12. İdari Dava Dairesi tarafından da bu başvurunun reddedildiği belirtilen açıklamada; “Her ne kadar davamızda haklı olduğumuz tespit edilmişse de kararda ‘Demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmaları esas olmakla birlikte, talep edilen bilgiler arasında yukarıda sayılan sınırlamaların [yargı denetiminde kalan işlemler, Devlet sırrına ilişkin bilgi veya belgeler, istihbarata ilişkin bilgi belgeler, idari soruşturmaya ilişkin bilgi belgeler, adli soruşturma ve kovuşturmaya ilişkin bilgi ve belgeler, özel hayatın gizliliği] kapsamında olan bilgi belge bulunması halinde, bu bilgilerin ayıklanması suretiyle istenilen bilgi ve belgenin ilgililerine verileceği tabidir’ denilmiştir. Böylece 8 yılın sonunda kamu görevlilerini koruyan fiili zırh, haklarında düzenlenmiş raporların ‘ayıklanması’ kararı gereği yargının takviye kuvveti ile daha da güçlenmiştir.”
“ANCAK GÜÇLÜ BİR DAYANIŞMAYLA GERÇEKLERE ULAŞABİLİRİZ”
“8 yıldır söylediğimiz üzere katliamın failleri ne kadar korunsa, katliamı gerçekleştiren siyasal koşullar ne kadar gizlenmeye çalışılsa da gerçekler ‘ayıklanamaz’” denilen açıklamada şu çağrı yapıldı; “Boş sanık sandalyelerinden boş sayfalara, gerçek adaletin sağlanmasına engel olan siyasal taktikler, katliamın gerçek faillerine daha da yaklaştığımızı bir kez daha ortaya koymuştur. Ancak güçlü bir dayanışmayla gerçeklere ulaşabileceğimizi bir kez daha ifade ediyor ve bu gerçekleri dile getirmek üzere herkesi Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 30 Kasım 2023 günü saat 10.00’da yapılacak olan duruşmaya katılmaya çağırıyoruz.” (HABER MERKEZİ)