Filmlerin ve propagandanın ötesindeki savaş: “Filistin’de olan şey bir soykırımdır”

Emre YÜKSEK

Dokuz Eylül Üniversitesi

Üniversitemizde okuyan Filistinli bir sıra arkadaşımız ile sürmekte olan Filistin-İsrail Savaşı üzerine bir röportaj gerçekleştirdik. Erdoğan’ın Filistin’e sözde desteği konusuyla başladık. Bu konudaki düşüncelerini sorduğumda, “Erdoğan’ın halka iyi gözükmeye çalıştığını düşünüyorum. Tabii ki Filistin hakkında üzüldüğünü belirtmesini bekliyordum ama Türkiye halkına ‘Filistinliler bizim din kardeşlerimizdir’ diyerek onların desteğini istemesi beni rahatsız etti. Neden sadece katledilen insanlar olduklarını söyleyemiyorlar? Aynı zamanda İsrail’le iş birliği devam ederken Filistin’e desteğini açıklaması bana çelişkili geliyor. İkiyüzlü bir politikacı olarak göstermelik açıklamalar yapıyor gibi görünüyor” cevabını aldım.

“FİLİSTİNLİ OLUNCA ÖZGÜRLÜĞÜN ÖNEMİNİ BİLİYORSUN”

İkinci sorum, işgalin onu nasıl etkilediğine yönelikti. “Halkımın vahşice katledilmesini telefon ekranından izlemek, dünyaya geldiğimden beri gerçeğim oldu. Aldığım haberler, ailemden ve medyadan duyduklarımdan ibaret. Filistinli annemden, anneannemlerin Filistin’de nasıl yaşadıkları hakkında, savaştan önceki hayatları ile ilgili ve 1948’deki savaştan nasıl kaçmak zorunda kaldıkları hakkında sayısız hikâye duydum. Annemin anlattığı, savaştan önce Lübnan, Suriye gibi Filistin’e komşu ülkelere tatil ya da hafta sonu gezisi için gittikleri, barış içinde yaşam hikayeleriyle büyüdüm. Filistinli olunca direnişin, antifaşizmin ve özgürlüğün önemini öğrenerek büyüyorsun. Bu sefer 7 Ekim’de ise sayısız saatler boyunca uyumadım, yemeden içmeden, hatta doğru dürüst yaşamadan sadece işgali -oradaki Filistinlilerin neler yaşadıklarını- takip ediyordum.”

“Kürt halkının hak mücadelesi ile Filistinlilerin mücadelesi arasında bir benzerlik görüyor musun?​” sorusunu yönelttiğimde ise “İnanıyorum ki Kürt halkının yaşadıkları, şu an Filistin halkının yaşadıkları ile tam olarak aynı şey. Onlar aynı ırkçılığa, hak ve toprak kayıplarına, sayısız haksız katliamlara ve iğrenç zorluklara karşı direnmek zorundalar. Onların acılarını en kötü düşmanımın yaşamasını istemezdim” cevabını verdi.

“SOYKIRIMIN DİNİ YOKTUR”

Son olarak, Filistin’deki meselenin dini bir mesele olup olmadığını soruyorum. Aldığım yanıt şöyle: “Bu kesinlikle dini bir olay değil. Tamamen insani normların ihlal edilmesiyle alakalı. İnsanların barış içinde yaşama haklarına bir saldırı bu. Filistin’de olan şey bir soykırımdır ve soykırımın dini yoktur. Ezenlere karşı ezilenlerin yanında olmak ahlaki bir zorunluluktur. Küçük çocukların ordu tarafından kurşuna dizildiğini, daha sonra askerlerin ölü Filistinlilerin cesetleri üzerinden tanklarıyla geçtiğini düşünün. Bir saniye için bile, ne küçük çocukların dini hakkında ne de kendi dininiz hakkında düşünmezsiniz. Sadece katilleri hapse tıkmaya çalışmalısınız. Diyebileceklerim bu kadar.”