04 Aralık 2023 04:35

Narenciye üreticileri: Bir araya gelirsek ürün dalda kalmaz

AKP politikaları nedeniyle çiftçi üretimden kopma noktasına geldi. Narenciye üretiminde maliyetler bir yılda yüzde 200 arttı. Hataylı üreticiler örgütlenme çağrısı yapıyor.

Fotoğraf: Volkan Pekal/Evrensel

Paylaş

Necdet SÖKMEN
Narenciye Üreticisi/Erzin

Ülkemiz narenciye üretiminde yaklaşık olarak her yıl 3 milyon ton rekolteye sahiptir. Bu rekolte verimli tarım alanlarını narenciye dikim sahalarına dönüşmesiyle her yıl biraz daha artmaktadır. Narenciye çok çeşitleri olan bir meyve türüdür. Ülkemizde plansız bir şekilde dikimi yapıldığı için gelecekte birçok sorun yaratacaktır. Bunların başında kaliteli üretim, işçilik ve pazarlama gelmektedir. Kaliteli ürünü yakalamak uzun bir emek, yoğun çalışma ve bakıma bağlıdır.

Tarımsal girdilerin; gübre, ilaç ve akaryakıtın her yıl çok yüksek olması ve fiyat istikrarının olmaması üretim maliyetlerini katlamakta, çiftçilerimizin elini kolunu bağlamaktadır. Devletin bu gibi tarım girdilerde üreticiye destek olmaması bu girdileri süspanse etmemesi de cabası.

İkinci ve önemli bir sorun yoğun emeğe dayalı işçilik sorunudur. Gerek ürün yetiştirme esnasında gerekse bakımında ve hasat dönemi yoğun bir işgücü talebi olmaktadır. İşçi azlığı biz üreticileri sıkıntıya sokmaktadır. Bir tarafta işçinin alın terini verme kaygısı bir tarafta ise yeni bir girdi kaleminin artması üreticileri zora sokmaktadır. Kalifiye eleman eksikliği de narenciye bakımlarının yapılmasında aksamalara neden olmamaktadır. Biz üreticilerin en önemli bir başka sorunu ürünün pazarlama sorunudur. Üretimde arz talep dengesi gözetilmeden plansız bir şekilde yapılan narenciye üretiminde rekolteyi iç piyasa taşıyamıyor. Çünkü emekçilerin alım gücü her geçen gün düştüğü için meyve artık lüks gelmektedir. Ürün fazlasının mutlaka yurtdışına ihracatının yapılması gerekmektedir. İşte burada üreticiler; aracı, tüccar ve ihracatçının insafına terk edilmektedir. Emek veren, üreten üretici giderlerini dahi karşılayamazken hiç emek vermeden birileri üreticinin sırtından para kazanabiliyor. Devlet üreticiden yana olmazken, üretene değil de ihracatçıya teşvik vermektedir.

Örnek verecek olursak bu yıl narenciye rekoltesi beklenenin üzerinde gerçekleşmiş, narenciye üreticileri devlet tarafından sahipsiz bırakılarak ellerindeki ürünleri bedavaya aracı tüccarlara dolayısıyla ihracat firmalarının insafına terk edilmişlerdir.

Üretici kilosunu 3-4 liraya mal ettiği limonu dalında 25 kuruşa, mandalinayı 50 kuruşa, portakalı 1 liraya satamaz duruma gelmiştir. Planlı bir tarım politikası olsa ve narenciye dikim sahaları belli sınıra çekilse endüstriyel verimli ovalarımızın bahçe tarımına kurban edilmesinin önüne geçer. İhtiyaca uygun bir üretim gerçekleşir. Kimsenin ürettiği ürünü elinde kalmaz. Pamuk, mısır, tahıl, tütün, ayçiçeği, susam, şeker pancarı, çeltik, yer fıstığı, soya, patates vs. gibi ürünlerin ekim sahalarını daraltırsan bahçe tarımına dönüştürülen bu topraklarda hasat için insan emeğine dayalı sıkıntı yaşarsın.

Ülkemizde coğrafi alan olarak nerede hangi tarım ürünleri yapılacağına dair ulusal bir tarım politikası olmalıdır. Ancak doğru dürüst bir tarım politikası ve taban fiyat alım garantisi olmayan ülkemizde çiftçi üretici ne ekip ne üreteceğini bilmez konuma sokulmuştur.

İşin ekonomik boyutu şöyle dursun bakın çevrenize ülke genelinde üretici tüccar ve ihracatçıların insafına terk edilerek sahipsiz bırakılmışlardır. Bu durum apaçık devletin ya da yönetici iktidarların sermayeden yana taraf olarak çiftçiye ve tarıma bakış açısını ortaya koymaktadır. Sonuçta ülke genelinde üreticiler kendi aralarında örgütlenerek birlik olmanın yollarını aramalıdır. Özellikle kooperatifleşmenin önemini kavramalı bu yolda adımlar atmalıdır. Kendisine destek olmak yerine köstek olan yöneticilere bel bağlamak yerine onlarla yollarını ayırmalıdır.


GEÇEN SENE 5 LİRA, BU SENE 2 LİRA

Cemal KAPLAN
Narenciye Üreticisi/Dörtyol

Çocukluğumdan beri tarımla uğraşıyorum. Dörtyol da bir portakal bahçem var. Kendim yetiştirdim. Geçmişle kıyasladığımda bu yıl umduğumuzu bulamadık. Fiyatlar geçen yılın çok çok altında. Mandalinanın fiyatı en fazla iki lira. Peki bu üreticinin maliyeti ne kadar onu düşünen var mı? Girdi fiyatlarına baktığımızda yüzde 200 zam geldiğini görmekteyiz. Bu durumda geçen yıl en düşük narenciye fiyatı 5 lirayken bu yıl en az on lira olması gerekmiyor mu? Çoğu üretici mandalinanın kilosunu 1 liradan verdi. Peki bu zararla gelecek yıl nasıl üretimi gerçekleştireceğiz. Seneye dair de bir umudumuz kalmadı. Yüz binlerce ton narenciye dalında çürüyecek. Çiftçinin lehine hiçbir girişimin ve gelişmenin olmaması ne acı. Biz üretiyoruz ancak ürettiğimiz iç piyasada tüketilemiyor ihraç edilmiyor.

Ürettiğimiz ürünün ihracatı olmaması bizleri ne hale getirdi. Sonumuzun ne olacağını bilmiyorum. Sesimiz ne kadar duyurulur. Şimdiye kadar hiç duymadılar.


HÜKÜMETİN YANLIŞ DIŞ POLİTİKASI DA ÜRETİCİYİ VURUYOR

Ali KARAKAYA
Narenciye Üreticisi/Erzin

Narenciye üreticisinin içinde bulunduğu durum hükümetin üreticiden yana bir tarım politikasının olmamasından kaynaklanıyor. Hangi alanda hangi tür tarımın yapılması narenciyenin nerelere dikileceğinin belirlenmemesi, buğday, pamuk, mısır, soya gibi tarım alanlarına kontrolsüz narenciye dikimi yapılması, tarım müdürlüklerindeki ziraat mühendislerinin masa başında evrak memuru haline getirilmesi hükümetin tarıma vermiş olduğu değeri göstermektedir. Üretilen narenciyenin devlet satış garantisi olmayışından üretici aracı ve tüccarın insafına bırakılmıştır.

Hükümetin sermayeye para aktarmak için uyguladığı enflasyonist politikalar, yanlış kur politikası ve izlenen yanlış dış politikalar narenciyeyi de vurdu. Gübre, ilaç, mazot, sulama suyu, işçilik maliyetleri iki, üçe katlandı. Üretici borç yükü altında bırakılmıştır.

Artan narenciye üretimine pazar bulunamaması mevcut ihracatın hükümetin yanlış dış politikası nedeniyle birçok pazarını kaybetmesi üreticiyi olumsuz etkiledi. Mevcut pazarları kaybetmesi ve diğer ülkelerle rekabet edememesi, iç pazarda üretilen ürünün artan maliyetler sebebiyle tüketiciye ulaşamaması sadece üreticiyi değil halkı da vurdu.

Tüccarın üreticiden ucuza alıp pahalı satmak istemesi gibi nedenler ürünün ağaç başında kalmasına sebep oluyor.

Gübre, ilaç, mazot, sulama suyu üreticiye yarı fiyatına verilmelidir. Üretici desteklenmelidir. İç piyasada aracı ortadan kaldırılıp üretici ürettiği ürünü kendi adına satabileceği birlikleri, kooperatifleri olmalıdır. Üretici pazarlarında öğretici direk tüketiciye ulaşmalıdır. Ürüne sahip çıkmak emeğe sahip çıkmak demektir. Emek en yüce değerdir.


NARENCİYE ÜRETİCİSİ YOK EDİLİYOR

Hakan KARACA
Narenciye Üreticisi/Dörtyol

Narenciye üreticisi sahipsiz. Narenciye üreticisi yok oluyor. Kendimi bildim bileli bitki tarımı ile uğraşıyorum. Böyle bir sahipsizlik böyle bir tarım politikası görmedik. Şu anda bir TL’ye kadar düştü narenciye. Üretici olarak çok zor durumdayız bize kim sahip çıkacak. Narenciyeye taban fiyat verilmesi gerekir. Gübre ilaç ve akaryakıt maliyetlerinin fazla olması bizleri çok zor durumda bırakıyor. Aracı, tefeci, tüccarlarda bu durumu fırsat bilip ucuza kapatıyorlar ve çok kazanıyorlar. Narenciye üreticisi ürününü 1 TL’ye satamıyor tüketici ise 10 liradan aşağı yiyemiyor. Gelinen nokta da ilaç, gübre ve akaryakıt paralarını ödeyemiyoruz. Bu politika tarımı yok ediyor, narenciye üreticisinin ipini çekiyor. Yetkililer zaman geçmeden gerekli önlemleri alarak sorunlarımıza çözüm bulmalıdır. Öncelikle ihracatçıya değil ürüne/üreticiye destek verilmelidir. Üreticiden direk tüketiciye ulaşılmasının koşulları yaratılmalıdır. Tüm üreticiler olarak bir araya gelerek sorunlarımızı konuşmalı ve çözüm yolları üretmeliyiz.


ÜRETİCİ, ARACININ TÜCCARIN-İHRACATÇININ ELİNDEN KURTULMALI

Mehmet EKİZ
Narenciye Üreticisi/Erzin

Bu yıl narenciye geçmiş yıllara göre iki kat kadar ürün verdi. Ürün fazla olunca maliyetin çok altında fiyata gider oldu. Bu yıl narenciye her ne kadar fazla tutmuşsa da ürün toplanmasında işçilik sorunu oluştu. Ancak bu sorun geçmiş yıllarda da vardı. Fakat piyasa koşulları geçmiş yıllara göre daha kötü olduğu için bu yıl işçilik sorunu daha çok hissedilir oldu. Narenciye üreticisi tüccarın iyi niyetine bağlı yaşıyor. Tüccar, işçi sorununu fiyat belirlemede kendisi için bir avantaj olarak kullandı. Ürün mevsimsel olduğundan ve hızlıca toplanması gerektiğinden dolayı bunu da ürünü ucuza almanın imkanına çevirdi. Kısaca mesele işçi sorunu olarak görünse se aslında sorun bu değil. Sorun üreticinin emeğinin karşılığını alamaması tüccarın her durumu kendi lehine kullanmasıdır. Üretici kendisini aracının, tüccarın, ihracatçının pençesinden kurtarmalı, bunun için de birlik olmalı kendi kooperatiflerini kurmalı, ürününe ucuz girdi sağlamalı, ürettiğini tüketiciye direk ulaştırmalıdır. Ürettiğimiz ürüne sadece narenciye olarak bakılmamalı, endüstriyel yan sanayi de de değerlendirilmelidir.


BÖYLE DEVAM EDERSE YA BAHÇEYİ SATACAĞIZ YA AĞAÇLARI SÖKECEĞİZ

Fahri DÖNEN
Narenciye üreticisi/Erzin

Merhaba Evrensel gazetesi okuyucuları. Ben Erzin’de narenciye üretimi yapan bir çiftçiyim. Biz narenciye üreticilerinin dertleri saymakla bitmez. Öncelikle Devletin her bölgede düzenli bir şekilde kimin ne ekeceğini hangi bölgede hangi ürünleri yetiştirileceğini ayrı ayrı planlanması gerekir. Bölgemizde narenciye çok dikildi ve üretim, tüketimin üç-dört katı oldu. Devletin tarım arazilerini denetleme ona göre ürün ektirmesi gerekmektedir. Geçmiş yıllarda buğday, pamuk, yer fıstığı ve susam ekerdik. Bu ürünlerde bizlere para kazandırmadığı için narenciyeye yönelmek zorunda kaldık. Geçmişte zorunlu olarak başladığımız narenciye başta para kazandırırken son yıllarda maliyetleri karşılamaz oldu. İlaç, gübre, mazot, işçilik gibi maliyetler geçen yıldan bu yana üç dört kat arttı. Geçen yıl narenciyemizi 5 ile 8 TL arasında satarken bu yıl bir liraya satmaya çalışıyoruz. Ürünlerimizi satamazsak da mecburen toplatmak zorundayız. Çünkü ağacın başında kalırsa önümüzdeki yıl rekolte düşer, ağacın altına düşenler asitli olduğu için ağaca zarar verir. Böyle devam ederse ya bahçelerimizi satacağız ya da ağaçlarımızı sökmek zorunda kalacağız. Hükümet, hiçbir zaman çiftçinin, üreticinin yanında yer almadı. Üreticiler bir araya gelir, örgütlenir ve kooperatifleşirsek ancak ayakta kalabiliriz.


SADECE NARENCİYE DEĞİL DOĞA VE İNSAN YAŞAMI TEHLİKEDE

Ümit Arif ÖZSOY
Çevrecilerin Gönüllü Avukatı/Erzin

Üzerinde yaşadığımız Çukurova Seyhan havzasının ve havzanın uzantısı Erzin Dörtyol ovaları ülkemizin hatta dünyanın sayılı tarım alanlarından biridir. Çukurova ve Seyhan havzasının içinde bulunduğu Doğu Akdeniz Bölgesinde lisanslama inşaatı devam eden bir kısmının ise ÇED faaliyetleri devam etmekte olan Termik Santraller, Polipren tesisleri planlanmaktadır. Ülkemizde gerek sanayi planlamaları gerekse Termik Santraller bilimsel bir planlamadan geçmeden, çevreye, insana etkileri tarafsız şekilde değerlendirilmeden, projelerin uzun vadede yol açacağı sosyal ekonomik sonuçları göz önüne alınmadan; sadece rant yaratma ve yandaşa sermaye biriktirme aracı olarak kullanılmaktadır.

Bu anlayışla dünyanın en verimli tarım alanlarına polipropilen tesisi kurulabilmekte termik santraller yapılabilmekte, yine bu anlayışla havza planlaması yapılmadan, su kaynaklarının tümü hesapsız şekilde HES’lerle borulara tıkılabilmekte, su ticarileştirilmektedir.

Erzin, Dörtyol havzasının bu kez de karşı karşıya olduğu sorun kirletici polipropilen tesisleri yani plastik hammadde sanayisidir.

Ülkenin tarım bakımından narenciye yönünden çok önemli ve özel bölgesi olan Erzin-Dörtyol bölgesi plastik tesislerin dayatılması ile karşı karşıyadır. Yörede yaşayan insanların görüşü alınmadan tarıma etkileri düşünülmeden, bağımsız bilim insanlarının görüşü alınmadan, plastik sanayine ilişkin projelerin dayatılması aynı zamanda demokrasi sorunu olarak da karşımıza çıkmaktadır. Ülkemizde bu tip projeler, çoğu kez torba yasalarla, Cumhurbaşkanı kararnameleri ile yargıdan kaçırılmakta veya yargı kararları yerine getirilmemektedir.

Çevre sorunu, yaşam sorunu olduğu kadar aynı zamanda bir hukuk devleti olup olmama sorunu halini almıştır. Biliyoruz ki, Anayasa ile teminat altına alınan en temel haklardan biri sağlıklı temiz bir çevrede yaşama hakkıdır. Erzin yöresinde açtığımız ve tüm baskılara rağmen olumlu sonuçlandırdığımız davalarda birçok mahkeme kararında bölgenin bu tip yatırımlara uygun olmadığı tarımsal ve ekolojik açıdan çok önemli olduğu vurgulanmıştır. Kirletici plastik sanayi yatırımlarında çevresel faktörlerin ciddi bilimsel olarak göz önüne alınması etkili bir hukuk denetiminden geçirilmesi, yargı kararlarının uygulanması, kamu/insan/doğa yararı odaklı hareket edilmelidir. Bölgede yaşayan vatandaşların sivil toplum örgütlerinin de görüşlerinin göz önüne alınarak şekillendirilmesi gerekmektedir. Bölge halkıyla verdiğimiz yaşam ve çevre mücadelesine devam edeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Pekintaş patronu, vergi kaçırma iddiasıyla şikayet edildi

SONRAKİ HABER

EMEP Ankara İl Kongresi: Bu gidişatı işçi sınıfı değiştirebilir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa