Tahran’ın karanlık dehlizlerinde bir denizaltı: Kritik Bölge
İranlı yönetmen Ali Ahmadzadeh'in "Kritik Bölge" (Critical Zone) filmi, izleyicinin kendi yolunu bulması gereken görsel-işitsel bir deneyim, kahramanla birlikte yeraltına yapılan bir yolculuktur.
Kritik Bölge filminden bir sahne
Matthias Kyska
İstanbul
Locarno Film Festivali’nde bu yıl Altın Leopar ödülünü kazanan İranlı Yönetmen Ali Ahmadzadeh’in “Kritik Bölge” (Critical Zone) filmi, Asghar Farhadi ya da Jafar Panahi gibi tanınmış yönetmenlerin filmlerinden açıkça ayrılan, ülkesine özgü bir portre sunuyor izleyiciye.
Film daha ilk anlardan itibaren bizi Tahran’ın derinliklerinde, uyuşturucunun büyük ölçekte ithal edildiği ve satıcılara dağıtıldığı gizemli bir dünyaya götürüyor. Müşterilerine hizmet etmek için geceleri kayıp bir ruh gibi sokaklarda dolaşan yalnız bir uyuşturucu satıcısı olan Amir’in macerası burada başlıyor. Sadece karanlıkta bize sunulan şehir, zaman zaman ışıkların serpiştirildiği opak bir okyanus gibi görünüyor. Bu atmosfer, Amir’in araba yolculukları sırasında bize sürekli olarak denizaltı sonar sistemlerinin sesini sunan etkileyici ses tasarımıyla pekiştiriliyor -Amir’in bu kasvetli dünyadaki tek yöneliminin bir metaforu. Aynı zamanda, navigasyon sisteminin sürekli sesi onun yönsüzlüğünü ve bağımlılığını vurgular.
Amir’in hayatında görünen tek insanlar, iletişimini kaybetmiş gibi göründüğü ama ayrılamadığı kız arkadaşı, müşterileri ve havaalanından aldığı bir uyuşturucu tedarikçisidir. Bu insanlar, Amir’in kendisinin de bir hayalet gibi yaşadığı gündelik hayatındaki geçici görüntüler gibi, neredeyse hayalet gibi görünürler.
‘İRAN’IN KASVETLİ BİR RESMİ’
Amir ve Tahran’ın bu tuhaf imgesi üzerinden İran’daki mevcut duruma dair içgörü kazanmaya çalışırsak, rejimin baskısına karşı direnişin ancak uyuşturucu hezeyanı içinde mümkün olduğu sonucuna varabiliriz. Bu, siyasi alandan geri çekilme ve rejime teslimiyet olarak yorumlanabilir -genç nüfusun apolitik özneler olarak uyuşturucu sarhoşluğuna sığındığı bir İran’ın kasvetli bir resmi.
Ancak filmin bazı noktalarında, özellikle de Amir’in neredeyse bir mucize gerçekleştirdiği filmin sonunda, durumun tamamen umutsuz olmadığı ima ediliyor. Halkın eleştirel ruhu, rejimin kötülendiği, cinselliğin ima edildiği, alkol tüketildiği ve İran’a yönelik yaptırımların konu edildiği birkaç coşkulu hezeyan anında da ortaya çıkıyor.
‘YERALTINA YAPILAN BİR YOLCULUK’
“Kritik Bölge” biçimsel olarak deneysel yapısıyla öne çıkıyor ve izleyiciye ne İran’a dair gerçekçi, toplumsal açıdan eleştirel bir perspektif (Saeed Roustaee’nin “Leyla’nın Kardeşleri” filmi gibi) ne de eleştirel metaforlarla kodlanmış bir gerçeklik sunuyor. Bunun yerine film, izleyicinin kendi yolunu bulması gereken görsel-işitsel bir deneyim, kahramanla birlikte yeraltına yapılan bir yolculuktur.
Yönetmene göre film, profesyonel olmayan oyuncularla son derece zor koşullar altında çekilmiş. Filme çekim izni verilmediği için kameranın sık sık gizlenmesi ya da alternatif yöntemler bulunması gerekmiş. Locarno Festivali temmuz ayında Ali Ahmadzadeh, filmin yarışmaya aday gösterildiğini açıkladığında, İranlı yetkililer Ahmadzadeh’i filmi geri çekmeye zorladılar. Ahmadzadeh büyük bir psikolojik baskıya rağmen pes etmedi ancak festivale bizzat katılamadı. Bu durumun acısı, filminin sonunda ana ödülü kazanmasıyla daha da arttı. Yine de, İranlı yönetmenlerle dayanışmanın bir jesti olarak da görülebilecek olan bu ödül, filmin daha fazla tanınmasına yardımcı olacaktır.