Tahliye olan gazeteci Abdurrahman Gök, Evrensel'e konuştu: Cezaevinde umudu artıran dayanışmadır
Gök, “Bırakılmama sevindim ama hâlâ cezaevinde olan gazeteci arkadaşlarımız var. Onlar da ancak bırakılırsa mutluluğum artar” diyerek Dicle Müftüoğlu ve Sedat Yılmaz’ın davasına katılım çağrısı yaptı.
Fotoğraf: MA
Gözde TÜZER
İstanbul
Diyarbakır’da 5 Aralık’ta görülen ikinci duruşmasında tahliye edilen Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök, Evrensel'e konuştu. Gök “Bırakılmama sevindim ancak cezaevinde hâlâ gazeteci arkadaşlarımız var, onlar da bırakılırsa mutluluğum artar” dedi ve Sedat Yılmaz ile Dicle Müftüoğlu’nun davasına katılım çağrısı yaptı. Cezaevinde yaşanan hak ihlallerine de değinen Gök “Cezaevinde umudu artıran dayanışmadır” ifadelerini kullandı.
Diyarbakır’da 25 Nisan’da tutuklanan Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Abdurrahman Gök, hakkında “terör örgütü üyesi olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamalarıyla açılan davanın ikinci duruşmasında 5 Aralık’ta yurt dışı çıkış yasağı şartıyla tahliye edildi.
TUTUKLU GAZETECİLERİN DAVASINA ÇAĞRI YAPTI
Tahliyesi sonrası gazetemize konuşan Abdurrahman Gök, “Bırakılmama sevindim ama hâlâ cezaevinde olan gazeteci arkadaşlarımız var. Onlar da ancak bırakılırsa mutluluğum artar. O yüzden tek düşüncem 2 gün sonra (7 Aralık’ta) Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesinde ilk duruşması görülecek olan çalışma arkadaşım Dicle Müftüoğlu. Onun da serbest bırakılması. 14 Aralık’ta da yine çalışma arkadaşım Sedat Yılmaz’ın Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşması var. Umarım onlar da bırakılır, bütün tutuklu gazeteciler bir an önce özgürlüklerine kavuşurlar. O zaman insan daha fazla mutlu olur” dedi.
"NE İÇİN TUTUKLANDIĞIMI BİLİYORDUM"
2017 Newroz'unda öldürülen Kemal Kurkut'un fotoğrafı nedeniyle 2017’den beri üzerinde ciddi bir yargı ve polis baskısı olduğunu belirten Gazeteci Gök, uzun tutukluluk sürelerine de değindi:
“Ben 8 aydır haksız ve hukuksuz bir şekilde tutuklu olduğumu bildiğim için vicdanım rahattı. Ne için tutuklandığımı biliyordum. Bunu zaten sizin gazetenize de verdiğim söyleşilerde ifade etmiştim. Devlet; Kemal Kurkut fotoğrafının intikamını alabilmek için 2017’den beri benim üzerimde ciddi bir baskı uyguladı. Bir yargı ve polis tacizi baskısı var. Bu mahkemede, benim 8 ay önce gözaltına alınıp tutuklanmam da bunun içindi.”
Gök, tutuklanma sebeplerinden biri olan açık tanık Ümit Akbıyık’ın söylediklerine savcının ve mahkemenin de inanmadığını vurgulayarak “Bu mahkemede de ispatlanmış oldu. Çünkü polis tarafından tanık diye üretilen şahsın yalan söylediğine savcı bile ikna oldu ve hemen tahliyemi talep etti. Mahkeme de sorduğu sorularla gerçeği beyan etmediğine ikna oldu. Tahliye ettiler. Ancak 8 ay tutuklu kaldım” diye konuştu.
"TUTUKLULAR TAHLİYE GÜNLERİNDE BİLE SEVİNEMİYOR"
Peki cezaevindeki koşullar nasıldı? Gök tutuklu bulunduğu Diyarbakır 1 No’lu Cezaevinde de birçok hukuksuzluğa tanık olduğunu aktardı ve şöyle devam etti:
“Cezaevinde cezaları tamamlanmasına rağmen tutuklular tahliye edilip edilmeyeceği umudunu taşıyamıyorlar. Çünkü Ceza İnfaz ve Gözetleme Kurumu var. Bu kurum infazları tamamlanmış tutukluları bir hafta öncesinden alıp dinliyor ve bırakıp bırakmayacağına karar vermediği için tahliye günleri geldiğinde tutuklular sevinemiyorlar. Akşama kadar beklemek zorunda kalıyorlar. Umarım bu hukuksuzluklar biter.”
"İÇERİDE DE, DIŞARIDA DA GAZETECİYİM"
Gazeteciler için dayanışmanın önemini vurgulayan gazeteci Abdurrahman Gök “Cezaevinde umudu artıran dayanışmadır” dedi ve ekledi: “Ben gazeteciyim. İçeride de gazeteciydim, dışarıda da gazeteciyim. Dayanışma gazeteciler için en azından hakikate sadık kalması açısından çok önemli. Benim için gösterilen dayanışmanın bütün tutuklu gazeteciler için gösterilmesini isterim ve buna sevinirim. Gazetecinin hakikate olan bağlılık inancını artıran da o dayanışmadır.”
Gök sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ben de ciddi bir dayanışma gördüm. O yüzden teşekkür ediyorum. Sizden de, sizin gazetenizden de, arkadaşlarınızdan da ciddi bir dayanışma gördüm. Bütün dayanışma gösteren gazeteci meslek örgütlerine, isimsiz mektup gönderenlere teşekkürler. Düşünün; deprem bölgesinde uzun süre kaldım. Birçok mektup geliyordu. ‘Maraşlı bir depremzede’, ‘Pazarcıklı bir depremzede’ diye. Burada olduğumu duyan böyle mesajlar ve mektuplar gönderiyordu. Bunların tamamı ciddi güç verdi. Ne mutlu ki gazetecilik yapıyorum, ne mutlu ki mağdur olan insanlara mikrofonumu uzatabiliyorum ve ne mutlu ki vicdanıma kulak veriyorum.”