Meslektaşlarını iş cinayetlerinde kaybeden kuryeler: Sadece paket değil can da taşıyoruz
Taleplerini ve çalışma koşullarını konuştuğumuz kuryeler “Artık bir arkadaşımızı daha kaybetmeyeceğiz, güvenli çalışma koşulları istiyoruz” diyor.
Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel
Nisa Sude DEMİREL
İstanbul
Somali Cumhurbaşkanının oğlu Hasan Şeyh Mahmud, motokurye Yunus Emre Göçer’e çarparak ölümüne neden oldu. Göçer’in meslektaşları Göçer’in cenazesinde bir araya geldi. Meslekleri hâlâ tam olarak tanımlanmayan, tehlikeli meslek kategorisine alınmayan motokuryeler bir cenaze aracını daha motosikletleriyle takip etti. Bir sonraki gün aynı tehlikeli koşullarda işine devam etti. Göçer’in cenazesine gelen, taleplerini ve çalışma koşullarını konuştuğumuz kuryeler “Artık bir arkadaşımızı daha kaybetmeyeceğiz, güvenli çalışma koşulları istiyoruz” diyor.
"KAÇ CAN DAHA YİTECEK?"
1 Aralık’ta Somali Cumhurbaşkanının oğlu Mahmud’a ait aracın arkadan çarpmasıyla hastaneye kaldırılan, 6 günlük yaşam mücadelesinin ardından 6 Aralık’ta hayatını kaybeden Göçer için onlarca kurye Maltepe Cemevi’nde toplandı. Çoğunun dilinde katıldığı onlarca motokurye cenazesi varken cenaze sırasında da herkes aynı soruyu soruyor: “Daha kaç canımızı yitireceğiz?”
Cemevinin bahçesinde en çok konuşulan konu ise çalışma koşulları ve mesleklerinin tehlikeli meslekler grubuna alınmaması. Motokurye derneklerinden aldıkları haberle cenazeye gelen Yusuf ve Engin de bunları anlatıyor konuştuğumuzda. İstanbul Adliyesi önündeki eylemde “Sadece paket değil, can da taşıyoruz” dövizlerini onlar hazırlamış. Yusuf, “Farkındalık oluştursun diye hazırladık ama maalesef çok çabuk unutuluyoruz. Bir kurye kazası oluyor mesela, bir hafta sonra herkes unutuyor. Çarpan şoföre gözaltı bile uygulanmadı mesela. Bizim canımızın değeri bu kadar işte” diyor. Engin ise şöyle ekliyor: Bu ülkede işçinin değeri ne kadarsa bizim canımızın değeri de o işte, başka bir durum yok. Mesleğimiz tanımlanmıyor, tehlikeli iş kategorisine alınmıyor.
"KURYELİK ŞİRKETLERE BULUNMAZ NİMET"
Bağcılar Motorlu Kuryeler Derneği Başkanı Yasin Kölge de yaklaşık 10 senedir motokuryelik yapıyor. Daha öncesinde kasaplık yaparken geçim derdiyle evrak kuryeliğine başlayan Kölge, daha sonrasında Yemeksepeti, Trendyol, Getir, Vigo gibi firmalarda çalışmış. Kölge, çalışma koşullarını sorduğumuzda “Elbette her işin zorluğu var ama benim gözümde kuryelik başka bir dünya. Her işte aksaklık olur ama bizim meslekte bunları toprak örter” diyor. Önce esnaf kuryelik sisteminden bahsetmeye başlayan Kölge, esnaf kuryeliği “Bence bu kapitalizmin artık son sürümü. Bu uygulamayla işçinin sahip olduğu sosyal haklar da elinden alınıyor. Kendi işinin ‘patronusun’ güya da çalışma saatine, izin gününe patron karar veriyor, kovuluyorsun. Bu nasıl patronluk? Firmalara bulunmaz nimet bu” diye anlatıyor.
"HAKLARIMI BIRAK, MESLEĞİM BİLE TANINMIYOR"
Kuryeliğin bir meslek tanımı olmadığını, “yardımcı taşıyıcılık” olarak geçtiğinin de altını çizen Kölge, “Bankaya kredi çekmeye gidiyorum örneğin, mesleğimi söylüyorum sistemde çıkmıyor. Sosyal haklarımızı tanımıyor, mesleğimizi de tanımıyor. Küçümsemiyorum elbette ama bloggerların bile mesleği yüksek tehlikeli iş kategorisindeyken bizim mesleğimizin adının olmaması büyük rezillik” diyor.
Kölge bir başka sık görülen problemin ise bölgeye göre uygulanan fiyat farkları olduğunu söylüyor. Vigo’da çalışırken bu nedenle eylemler yaptıklarını anlatan Kölge, Beşiktaş ve Güngören arasında ücretlerde 12-15 bin lira bandında fiyat değişikliği olduğunu ifade ediyor: “Beşiktaş’ta kurye bulmakta zorlanıyorlar. Güngören’de ekonomik olarak koşullar daha zor olduğundan bir sürü kurye var. Bana ‘Okumamış adam’ diyor, birkaç bin lira daha az veriyor. Beşiktaş’takine verebiliyorsa bana da verebilir aynı parayı ama neden kârından kıssın ki?”
"KIŞIN HAYATİ TEHLİKEMİZ İKİ KATINA ÇIKIYOR"
Kölge’yle aralık ayına girerken kış mevsimindeki çalışma koşullarını da konuşuyoruz, köprüden geçerken aşırı rüzgara maruz kalan kurye görüntülerini hatırlıyoruz. Kışın 5 saatlik sürüşün yazın 24 saat sürüşe bedel olduğunu söyleyen Kölge, “Çalışma koşullarımızın zorluğu iki kat artıyor. Rüzgar, soğuk, yağmur, kar tehlikeyi artırıyor. Valilik de çoğu zaman motorlu kurye yasağı getirmiyor zaten. Üstüne çoğunluğumuz esnaf kuryeyiz; hasar, kaza, masraf bizim üstümüze. Patronun bir sorumluluğu da yok. Ölsek ailemize kalacak bir maaşımız bile yok” diyor.
Kış koşullarıyla beraber kuryeler için riski artıran bir başka konu ise hız baskısı ve uygulamalardaki hız puanlaması. Kazaların çoğunun hız baskısı sebebiyle gerçekleştiğinin altını çizen Kölge, “Müşteri mağazayı yorumluyor, kuryeyi yorumluyor ama Yemeksepeti’ni yorumlayamıyor mesela bize verdiği düşük ücretler yüzünden. Puan düşük olunca iş kaybı ihtimali artıyor, bu da hız baskısını artırıyor. Çoğu kurye bir paket daha taşıyabilmek, evine ekmek götürebilmek, işinden olmamak için hızlı kullanmaya mecbur kalıyor” diye anlatıyor. Uygulama kullanıcılarını da puanlama sistemlerini kullanmamaya çağırıyor.
"BİRLİKTEN KUVVET DOĞUYOR"
Kuryelerin meslek tanımlanması, esnaf kuryelerin çalışma sistemleri nedeniyle sendikalaşmak, örgütlü şekilde hakkını aramakta da sorun yaşayan kuryeler çareyi dernekleşmekte buluyor. Türkiye’de 70’e yakın motokurye derneği olduğunu anlatan Kölge kuryelerin mücadelesini şöyle anlatıyor: Çoğu dernek çok faal değil çünkü bir direnişte göze batan derneğin üyeleri işten çıkarılıyor, büyük firmalarda iş bulamıyor. Bu da bir korkuyu doğuruyor haliyle. Ancak örneğin bir süre önceki bir Getir kuryeleri eyleminde oturma eylemi örgütlenmiş, bu güçle firma ücretlerde artışa zorlanmıştı. Bu örnek kazanımlardan yalnızca biri, tüm bu çalışma koşullarına karşı birliğimizden kuvvet doğuyor.