“Kentsel talan” yasası değişikliklerinin bize getirdikleri
İstanbul’da afet gerekçesiyle imara açılmış olan 18 yeşil alan, 8 askeri bölge ve 72 kamu tesisindeyse TOKİ ve Emlak Konut sadece 4 proje üretirken iktidara yakın inşaat şirketleri bu alanlarda 72 far
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
İsmail Bahadır ÖZTÜRK
İTÜ Kent ve Kentlileşme Kulübü
2012 yılında çıkan 6306 sayılı “afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi” hakkındaki kanunla, geçmişte yasal altyapısı kurulmuş olan doymak bilmez rant projeleri kentin ekonomik ve coğrafi sınırına dayandı. 9 Kasım 2023’te 6306 sayılı kanuna yapılan değişikliklerin Resmi Gazete’de yayınlanmasıyla Türkiye tarihinin en büyük kentsel talanına ve mülkiyet gaspına giden yol açıldı. Kağıt üzerinde afet riskli alanlarda dönüşümün sağlanması adına 2012 yılında çıkarılan 6306 sayılı kanunla beraber afet riskli alanların var olan yerleşim alanlarının dışında belirlenecek yerlere taşınacağı yer alıyor.
AFET RİSKİ MÜLKSÜZLEŞTİRME İÇİN BAHANE
TOKİ ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle bu alanların dönüşümümün sağlanması öngörülüyordu. Fakat yasanın yürürlükte olduğu 11 yıllık süre içerisinde İstanbul’da İBB’nin belirlediği riskli alanların sadece %2’si kentsel dönüşüme girdi. İBB tarafından belirlenmiş olan 142 tane riskli alan olmasına rağmen bakanlığın belirlediği 69 riskli alanla İBB’nin belirlediği alanların sadece 2’si örtüşüyor. Yani İstanbul’un gerçeğiyle, bakanlığın riskli alan kavramı örtüşmüyor. Çoğu binanın birinci derece risk taşıdığı Zeytinburnu ilçesinde riskli alan ilan edilen yer, üzerinde tek katlı depoların olduğu Ambarlar bölgesi oldu. Bu bölge, çevresindeki yeşil alanlarla beraber Suudi Al Qemam Holding’e satılarak AVM ve rezidans olarak projelendirildi. Ayrıca Mall of Istanbul’un inşaat sürecinde bakanlık; eğitim tesisi yapılması amacıyla çevrede bulunan şahsa ait mülkleri kamulaştırdı, bu alanı gecekondu bölgesi ilan etti ve plan statüsünü konuttan, konut ve ticarete çevirerek araziyi Torunlar GYO’ya AVM inşasının devamı için peşkeş çekti.
TOKİ, kentsel dönüşüm görevinde temel aktör olarak belirlenmişken ürettikleri konutların sadece %15’i kentsel dönüşümle alakalı ve Emlak Konut’un ürettiği konutların %69’u lüks konut kategorisinde. İstanbul’da afet gerekçesiyle imara açılmış olan 18 yeşil alan, 8 askeri bölge ve 72 kamu tesisindeyse TOKİ ve Emlak Konut sadece 4 proje üretirken iktidara yakın inşaat şirketleri bu alanlarda 72 farklı proje üretiyor. İktidar; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı eliyle kendi zümresine, yerli ve yabancı sermayeye kentsel mekan üzerinden sermaye aktarımı yapma görevini üstlenmiş durumda.
YENİ YASA NE ANLAMA GELİYOR?
6306’ya getirilen köklü değişim yargı usulünü, tespit çalışmalarını, yerel yönetim yetkilerini ve rezerv alanlarını etkiliyor. Yukarıda bahsedildiği üzere rezerv alanlar riskli alanların taşınması adına oluşturulmuş, yerleşim yerlerinin dışındaki, kamuya ait alanlar olarak kurgulanmışken bu tanım değişerek herhangi bir alanın rezerv olarak ilan edilmesi mümkün kılınıyor. Rezerv alan olarak ilan edilmiş bölgelerdeyse mülkiyet hakları askıya alınıyor, yerel yönetimlerin yetkileri bitiyor ve bakanlık takdir ettiği değişiklikleri yapabiliyor. Yeni yasaya göre rezerv olarak ilan edilen alanların 90 gün içinde boşaltılması, boşaltma süreci boyunca elektrik ve suyun kesilebileceği ve boşaltma gerçekleşmediği takdirde kolluk kuvvetleriyle bu boşaltmanın gerçekleştirileceği belirtiliyor. Rezerv ve riskli alan ilanlarına yapılacak itirazların süresi 15 güne düşürülüyor, yürütmenin durdurulmasına dair alınacak kararlara itiraz hakkı kapanıyor, mahkeme süreçleri hızlandırılarak en geç iki ayda bitirilecek şekilde kurgulanıyor. Öncesinde dönüşüm kararları için 2/3 paydaş onay şartı 1/2’ye düşürülüyor. Kentsel dönüşüm masrafının altından kalkamayacak yurttaşlar dönüşüm sonrası konutlara yerleştirilecek ama konutlarının sahibi olmadan, kira bedeli ödemeksizin, ömür boyu yaşama iznine sahip olacak, yani dar gelirli emekçiler bu yasayla direkt olarak mülksüzleştirilecek. Bunun yanı sıra rezerv alanlarında tapu hakkının %30’una bakanlık tarafından inşaat masraflarını karşılamak adına el konulacak.
YASA SERMAYE İÇİN
Rezerv alanların görevi riskli yerleşik alanı risksiz alana taşımakken riskli alanda, riskli yapılaşmaya izin veren bir sermaye aktarım aracı haline gelen rezerv alan konsepti ilk kullanımlarını görmeye başladı. Hatay kent merkezinde 270 hektarlık alan, yeni yasayı dayanak alarak rezerv alan ilan edildi. Hatay’ın depremden en büyük hasarı almış, topografik ve jeolojik durumu en uygunsuz alanının riskli alanların taşınacağı bir alan olması mümkün değildir. Kalyoncuların yönetim kurulu başkanlığı yaptığı Türkiye Tasarım Vakfı’yla beraber GYODER, TOKİ ve bakanlık rezerv alan sınırlarında kalan bölgeleri sicili benzer rant projelerinde kirlenmiş uluslararası ve yerli mimarlık şirketlerine dağıtıyor. Bunlar olup biterken alanda yaşayan 50000 kişinin mülkleri hızla hazineye devrediliyor, sağlam evlerinde oturan vatandaşlar bile kentsel dönüşüm için borçlanmak ya da mülklerini kaybetmek zorunda kalıyor.
İktidarın sermaye odaklarıyla el ele yarattığı bu rant rejimi, gasp politikası ve insanın en temel hakkı olan barınma hakkına karşı başlattığı bu saldırı izole bir politikanın ürünü değildir. Öğrencilerin bir öğünlük yemek hakkı için verdiği mücadele de emekçilerin fabrika ve atölyelerde hakları için verdiği mücadele de kadınların eşit ve özgür yaşam için verdiği mücadele de halkın güvenli ve insanca barınma talepleri de emek ve sermaye düzleminde eşitleniyor. Görüldüğü üzere iktidar sadece kentsel mekanın sömürüsünü değil, tüm sömürü ve saldırı politikalarını aynı anda, aynı şekilde, aynı eksende yürütüyor. Bu amansız sömürü düzeninden tek kurtuluş yolumuz, en temel hak taleplerimiz doğrultusunda bir araya gelmektir. Bu yasa değişikliği bize gösteriyor ki, yarın barınma hakkımızdan olmamak için komşumuzla örgütlenmek zorundayız, ertesi gün mülkiyet hakkımızdan olmamak için mahallelimizle örgütlenmek ve mücadele etmek zorundayız. Bulunduğumuz her alanda; öğrenci kulüplerinde, STK’larda, mahalle derneklerinde, bu yasa değişikliğinin getireceği hak gasplarına karşı bir araya gelmeliyiz ve mücadele etmeliyiz.