07 Aralık 2023 23:08

Bireysel kurtuluşta “halka arz” dönemi

“Kasa her zaman kazanır” cümlesi tüm bu bahis bataklığında tekrar tekrar dönüp dolaşıp geldiğimiz bir gerçeklik. Peki, Kasa kim ya da kimin?

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Deniz GÖKMEN

Dokuz Eylül Üniversitesi

 

Son süreçte geleceksizliğin kıskacında yaşayan gençliğin, yaygın bir düzeyde eğilimi, üniversite öğrencisinden, genç işçisine, işsizinden, mezununa parayı bir yerlerden hızlıca kazanma ve bu köhnemiş ekonomik durumdan kendini kurtarmak diyebiliriz. Bunun çeşitli yönleriyle halka arz gibi yöntemlerle hayat bulması bir yana, en sıkıntılı tarafı ise kumar bataklığı. Halka arzların çoğunda yüksek miktarda yatırım yapanların, sermayedarların paralarını katladığı gerçeği önümüzde duruyor.* Son zamanlarda oldukça popüler olan, bahis siteleri ve içerisindeki “casino” oyunları gençliği ve hatta ülkemizin büyük bir bölümünü şimdiden sarmalamış durumda. Otobüste, kantinde, metroda ve nice yerlerde karşımıza çıkan, bu oyunları oynayan insanlar. Ve buradan parayı hızlıca büyütebilme hayalleri hatta şansın yaver giderse “köşeyi dönebilme” hayalleri…

KIT KANAAT YAŞAMA KOLAY PARA HAYALİ

Türkiye’de yaklaşık 5 milyon kişinin sitelerden online bahis oynadıkları iddia ediliyor. Bu, özellikle slot oyunları gibi paranın hızlı kazanılabildiği bir sistemde işliyor. Hepsi karmaşık yazılımlardan oluşan oyunlarda kazanma ihtimalinin yüzdesi ise hatırı sayılamayacak kadar az. Bu oyunların gençlik üzerindeki yansıması ise şöyle gerçekleşiyor: Kısa günün kârı kazanma hedefi güdülüyor, iki gün sonra bitecek olan paranın bitmemesi için, birkaç arkadaş birlikte para koyup oynuyor ve kazanırlarsa kazanç bölüşülüyor. Ama bu meselenin bağımlılık boyutunu inceleme işi bir yana dursun toplamda kaybeden tarafında oynayanların olduğu günün sonunda yüzleştiğimiz en gerçek şeylerden birisi oluyor. Kazanların ise o güne kadar verdikleri parayı da hesap edince aslında zararda olduğunu sıkça gözlemleyebiliyoruz. Hiç kazananın olmadığını söyleyemeyiz, ama toplamda kazanılan paranın birilerinin kaybettiği paradan geldiğini düşünecek olursak kazanma ihtimalinin düşüklüğü akıllarda kendini buluyor. Bu girdabın pekişmesindeki önemli noktalardan birisi de sosyal aktivite imkânımız oldukça daralmış olmasıdır. Bu durum kendini bu imkânı yaratabilmek için bahis oynamada gösteriyor.

Burada esas olarak şu özellik bizim konumuz, gençlik geçinemediği bir ekonomik yaşantıda bu gibi bataklıklara saplanmaya müsait bir durumda. Ki sermayenin düzenli bir propagandası halinde süregelen girişimcilik, kısa yoldan para kazanma, kendi işini kurma safsataları bunların hepsine temel açan bir yerde duruyor. Toplamda büyük bir kazançla iş kurma hayalini güden gencin sayısı azımsanacak düzeyde değil. Gazeteci Murat Ağırel bahis siteleriyle ilgili yaptığı araştırmada, Türkiye’deki bahis hacminin yaklaşık 750 milyar TL olduğunu ifade ediyor. Bu bize şu gerçekliği gösteriyor. Bizim hayallerimize, geleceğimize hatta bu ekonomik durumda günümüzü kurtarmaya dair attığımız tüm bu adımlar yine birilerinin zenginleşmesine sebep oluyor. Son zamanlarda gündeme gelen Polat çiftinin kara para aklama suçu, bazı sosyal medya fenomenlerinin bu suçlardan soruşturulması gibi olaylar, bir zamanlar zenginliğine hayran kalınan ve öyle bir hayatı hedefleyen gençlerin önüne gün gibi seriliyor. Bu olayların toplamı sebepsiz zenginleşme, yani usulsüz ve kara para aklayan bir zenginleşme, bahis sitelerinin paralarını aklayanlar olarak karşımıza geliyor. Bu gibi hayatların, toplamda kapitalist sistem çarklarında hiç eksik olmayan bir şey olduğunu unutmamak gerekir. Bu hayatların hepsi gençliği esir almaya çalışan rekabet ve bireyci düşüncelerin pekiştirilmesi için yaygın bir propaganda aracı olarak önümüze servis ediliyor. Ve ne hikmetse ucundan önünde sonunda kara para aklama, sebepsiz zenginleşme vs. gibi şeyler karşımıza çıkıyor. Ve bir şekliyle bu insanlara göz yumulduğunu gözlüyoruz. Ama esas karşımızda olan şey toplamda sistemin kendisi. Bu sistemin kendisi milyonlarca yoksul emekçinin içinden bir miktar zenginleşmiş insanları karşımıza geleceğini kurtarmanın formülü olarak koyuyor. Bu gibi masalların gerçek hayattaki yerini ise günlük yaşantımızda içeceğimiz bir kahvenin fiyatını düşünürken, yiyeceğimiz bir yemeğin fiyatını hesap ederken görüyoruz.

Ülkenin ekonomik gidişatı işçi emekçiler ve onların genç kuşakları olan bizleri derinden etkiliyor. Bu durum da çoğu üniversite öğrencisi en az 5-6 kişilik odalı yurtlara, fahiş kira fiyatlarına, o da olmazsa tarikat yurtlarına zaruri bir şekilde giriyor. Ve bu gidişat bizlere barınmadan beslenmeye, sosyal aktivitelerimizden okul ihtiyaçlarımıza kadar kıt kanaat geçindiğimiz hatta geçinemediğimiz bir süreci yaşatıyor. Daha bu dönemin başında farklı farklı üniversitelerden öğrenciler fahiş oranda yemekhane zamlarıyla dönemi açtı. Birbirinden daha kötü koşullarıyla rekabet eden yurtlarımızda hayatını sürdürmeye başladı. Bu kötü girdabın içerisinde sosyal yaşantımızın önceki yıllara göre dibe doğru bir seyir izlediğini hepimiz yaşayarak görüyoruz. Ki bundan daha kötüsü de müdahale edemediğimiz koşulda gelecek dönemde bizleri bekliyor olacak.

BİZ KAYBEDERKEN KİM KAZANACAK?

Yaygın ve bilinen bir söylem olarak “Kasa her zaman kazanır” cümlesi tüm bu bahis bataklığında tekrar tekrar dönüp dolaşıp geldiğimiz bir gerçeklik. Bizim yaşayamadığımız hayatların sorumluları olarak karşımızda kendisini gösterenlerin her daim kazandığını bir süreci devam ettirmiş oluyoruz. Kendimizi kurtarmak için girdiğimiz bu kumar bataklığında, bu sistemin temsilcileri ve bu bataklığın pekiştiricileri yani “kasa” her zaman kazanacaktır. Bir tarafta bozuk asansörlerle hayatları tehlikede yaşam süren KYK’da kalan öğrenciler, çeşitli sebeplerle intihar eden gençler, sistemin üretim çarkları arasında ezilen genç işçiler, işsiz olduğu için bulduğu 5 kuruşla gününü ve yarınını kurtarmaya çabalayan gençler diğer tarafta ise bizim üstümüzden milyarlar kazananlar ve bu hayatı bizlerin önünde sergilemeyi hedefleyen egemenler. Toplamda bahis meselesinin ayrım noktası buradadır. Bizim yarınımızı bahis oynamak mı kurtaracak, bireysel bir şekilde buradan çıkmanın yollarını aramak mı? Cevap Türkiye gençliğinin yaşadığı her dönemde yaşanan farklı farklı zorluklar ve bu zorlukları aşma biçimlerinde. Mücadeleler sonucu alınan haklar, kazanılan talepler ve bir geleceğin mümkün olduğunu, yan yana geldiğimizdeki gücün, kendimizi kurtarabilmek adına da en büyük güç olduğunu görmemiz gerekir. Geleceğimizle kumar oynarcasına oynayan egemenlere karşı mı duracağız, yoksa onların alan açtığı bu bataklıklara mı gireceğiz? Geleceğimizi kurabilmek için bataklığı kurutmak gerekir. Bataklıkları açılan kanallar vasıtasıyla kuruturlar. Bizde bu bataklığa karşı bir yol açmak zorundayız, yani birlikte hareket etmek, birlikte adım atmak ve birlikte mücadele etmek zorundayız.

*Bülent Falakaoğlu: https://www.evrensel.net/yazi/93916/sasa-iscisi-borsada-vuruldu

ÖNCEKİ HABER

KYK eylemleri bize neler kazandırdı? Şimdi neye ihtiyacımız var?

SONRAKİ HABER

Kadına şiddete karşı kadınlarla mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa