ATK’den bir yılda iki ayrı karar: Yetkisi bağımsız hekimlere verilmeli
ATK’nin Makbule Özer hakkında bir yılda iki ayrı karar verdiğine dikkati çeken Av. Çiftçiler, “Suç grubuna ve ilişki ağına bakarak karar veriyor. Yetkisi hastane ve bağımsız hekimlere verilmeli" dedi.
Fotoğraf: MA
Van’ın Edremit (Artemêt) ilçesinde “terör örgütüne yardım etmek" iddiasıyla mahkemenin verdiği 2 yıl 1 aylık hapis cezası sonrası 9 Mayıs 2022’de tutuklanan 81 yaşındaki Makbule Özer, cezasının bir yıl ertelenmesi üzerine 7 Eylül 2022’de tahliye edildi. Bir yıl aradan sonra Adli Tıp Kurumu (ATK), Özer hakkında “Cezaevinde kalabilir” şeklinde ikinci bir rapor düzenledi. Kamuoyundan yükselen tepkiler sonrası Van Cumhuriyet Başsavcılığı, dosyayı yeniden ATK’ye göndererek, değerlendirilmesi talebinde bulundu.
81 yaşındaki Özer’in sağlık sorunları ve ATK’nin çelişkili kararlarını değerlendiren avukat Erhan Çiftçiler, “ATK, kişi ölüme yaklaşmadığı sürece veya ölümün gerçekleşmesine yakın bir zaman gelmediği sürece insanları cezaevinde tutuyor” dedi.
YÜZDE 90 ‘CEZAEVİNDE KALABİLİR’ RAPORU
ATK’nin hiçbir zaman adil ve objektif değerlendirme yapmadığını ifade eden Çiftçiler, “Bir kişi hastalığından dolayı tahliye talebinde bulunacaksa, ilk olarak ATK’den rapor alması gerekiyor. ATK bu durumda kişinin cezaevinde kalıp kalamayacağına bakar. Ama maalesef ATK hiçbir zaman bu başvuruları objektif olarak değerlendirmiyor. ATK, ‘suç’ türüne göre rapor verebiliyor. Son olarak Makbule Özer davasında da ATK geçen yıl ‘cezaevinde kalamaz’ raporu verdi ama bu yıl ‘kalabilir’ raporu verdi. Hastalığı ilerlemesi, yine cezaevinde birçok sorun yaşamasına rağmen bu raporu verebildi. İki raporu alıp karşılaştırdığınızda tıbbi anlamda da bir farklılık yok, sadece sonuç kısmında ‘kalabilir’ deniliyor. Daha önce Aysel Tuğluk için de aynı raporu verdi ve daha sonra raporunu değiştirmek zorunda kaldı. Cezaevinde kalan hasta tutsakların yüzde 90’ına ‘cezaevinde kalabilir’ raporu veriliyor. ‘Cezaevinde kalamaz’ dediği kişiler de maalesef çıktıktan sonra hayatlarını kaybediyor” dedi.
"HASTA TUTUKLULAR S TİPİ'NDE KALAMAZ"
Yaşlı, kanser hastası ve günlük ihtiyaçlarını gideremeyecek tutsaklara da yine adil olmayan raporlar verildiğini dile getiren Çiftçiler, “ATK’nin burada gözden kaçırdığı nokta, cezaevlerinin şartlarıdır. İlgili hekimler gidip cezaevinde inceleme yaparsa, bu raporların büyük bir bölümü değişir. Yüksek Güvenlikli, S Tipi ya da diğer cezaevlerinde kalan insanların nasıl şartlar altında kaldıklarını görmeleri gerekiyor. Örneğin ağır hasta tutsaklar kaç saat havalandırmaya çıkıyor, ne kadar güneş alabiliyor, hijyen ve oda durumu nedir, bunu incelemesi gerekiyor. ATK’ye göre biri yürüyebiliyor ve su içebiliyorsa, cezaevinde kalmasında bir mahsur yok. Türkiye’deki cezaevlerinin koşulları birbirinden çok farklıdır. Mesela tecrit cezaevi dediğimiz S tipi cezaevleri var. Yaşlı ve hasta olan bir insanın S tipi ya da M tipindeki yaşamı bambaşkadır. S tipinde kalan tutuklu tek başına kalıyor. Birkaç kişi koğuşta varsa en azından o tutuklu bir şekilde hayatını arkadaşlarının yardımıyla sürdürüyor. Ama S tiplerinde öyle bir durum söz konusu değil. Hasta bir tutuklunun S Tipi cezaevlerinde kalması mümkün değildir” diye konuştu.
"SUÇ GRUBUNA GÖRE KARAR VERİYOR"
“ATK, kişi ölüme yaklaşmadığı sürece veya ölümün gerçekleşmesine yakın bir zamana gelmediği sürece kişiyi cezaevinde tutuyor” diyen Çiftçiler, bu açıdan ATK’nin kararlarını hukuki olarak değerlendirmenin mümkün olmadığını söyledi. Çiftçiler, “ATK, kişinin suç grubuna, ilişki ağına ve toplumda nasıl ele alındığına bakarak karar veriyor. ATK bir tutuklu için ‘cezaevinde kalabilir’ raporu veriyor ve kısa süre sonra bu insanın cenazesi çıkıyor. Bunun sorumluluğu kimde? Mahkemeler de ATK’nin raporuna bağlı kalmaktadır. Makbule Özer için ‘cezaevinde kalamaz’ raporu verilseydi, konutta infaz ya da başka bir yol bulabilirdi ama şuan savcılıkların absürt rapordan sonra yapacakları hiçbir şey kalmıyor. Bir de ATK’nin kararlarında bir yönlendirme söz konusudur. Makbule Özer için R Tipi cezaevine gönderilmesinin uygun olduğunu söylüyor ama Türkiye’de 4 yerde bu tip cezaevleri var. Makbule annenin burada gözaltına alındığını düşünün. Bu anne ring aracına bindirilerek en yakın kent olan Elazığ’a götürülecekti. ATK hangi cezaevlerinde rehabilitasyon olup olmadığından da bihaber durumdadır. Rapor hazırlanırken kişinin bulunduğu yer, ikametgahı ve cezaevi koşullarını objektif değerlendirmesi gerekiyor” diye belirtti.
"DAHA ÇOK İNSANIN ÖLÜMÜNE YOL AÇACAK"
ATK’nin kararlarıyla birçok insanın yaşamını yitirmesine neden olacağını söyleyen Çiftçiler, şöyle devam etti: “ATK’nin yapısının mutlak suretle gözden geçirilmesi gerekiyor. Burada bir tıp fakültesi var ve bu fakülte cezaevlerine giderek hasta tutsaklarla ilgili rapor hazırlayabilmelidir. Bu yetki hastanelere ve bağımsız hekimlere verilmeli. Bunların yanı sıra Cezaevi Gözlem Kurullarının da aynı şekilde bir infaz kurumana dönüştüğünü görüyoruz. Türkiye’de maalesef infaz sistemi çökmüş durumda. İnfaz yasası yamalı bir bohçaya dönüştürüldü. Burada artık net bir uygulanabilirlik kalmamıştır. İdare Gözlem Kurulları yargı fonksiyonun gaspına yol açıyor. Adli bir suçtan biri 6 yıl ceza alıyor. Bu kişi 6 ay da kalabilir, 6 yıl da kalabilir. Mahkemelerin artık bir işlevi kalmamıştır. Mahkeme kararlarının uygulanabilir bir durumu ülkede yoktur. Bu kurulların tüm değerlendirmeleri sübjektiftir. Orada kalan bir tutsağa ‘sen hangi siyasi partiye oy veriyorsun’ diye sorulabilir mi? Burada ikili ceza söz konusudur.” (MA)