09 Aralık 2023 04:15

‘Cazın yolunu aydınlatan ışık’ Don Cherry ve o ışığı sahneye taşıyanlar

Okay Temiz’in ‘O hepimizin yolunu aydınlatan bir ışıktı’ diyerek Don Cherry’i selamladığı konserde, dönemin çağdaşlarının caz pratiklerinin sınırsızlaştığı benzersiz bir sahneyle karşılaştık.

Fotoğraf: Ece Akın/Evrensel

Paylaş

Ece AKIN
İstanbul

Beykoz Kundura, 1 Aralık’ta eski Sümerbank fabrikasından arda kalanları yine cazla buluştururken dinleyiciler de bu sayede benzersiz bir sahneyle buluşmuş oldu. Bu sefer tekil notaların hakimiyeti ve salt enstrüman takibinden uzaklara taşınmış bir öngörü ve başkaldırı sunan hem kreatif düşünseliyse hem de serbest caz hafızasına kendiliğindenlikle dolu çalımıyla değil kendine yer bulmak, konumlandığı o yeri kıymetli hale getirmiş Don Cherry’e bir övgüyle karşılaştık.

Güney Afrika’dan Ortadoğu’ya, Güney Asya’dan Amerika’ya yerel müziklerden ilhamlarıyla kendi çizgisini hem yaratmış hem icra etmiş hem de bu çizgiyi müziğinde fütursuzca geçişkenleştirip dönüştürmüş bir Müzisyen Cherry. Spesifik bir kategorizasyona gitmeden kısaca caz, füzyon, doğaçlamanın sayısız sahasında işitsel ve iletişimsel üretimleriyle bir flanör olarak adlandırmanın da tutarsız olmayacağını söyleyebiliriz kendisi hakkında. Keza Afro-Amerikan cazcının hayatı boyunca temas ettiği her bir tonun alametifarikası, dünya düzleminden yaratımlarının madden ve manen gezinmesine olanak tanımış diskografisindeki özgün duyusal görüşlerinin bir çıktısı aynı anlamda.

1971’DE KAYDEDİLEN SET

Okay Temiz’in “O hepimizin yolunu aydınlatan bir ışıktı” diyerek Don Cherry’i selamladığı konsere gelmek gerekirse, dönemin çağdaşlarının caz pratiklerinin günümüzde ve Türkiye sınırları içerisinde sınırsızlaştığı benzersiz bir sahneyle karşılaştık. Davul ve perküsyonda Okay Temiz ve klavyede oğlu Tomi Temiz, piyanoda Harold Svennsson, basta Ozan Musluoğlu, saksafonda Çağdaş Oruç ve trompette Can Ömer Uygan’ın bulunduğu ekip, birliktelikle ve hassasiyetli bir uyumla enfes bir sahne sundu. 1971’de OTRF’de (Office de Radiodiffusion Télévision Française) kaydedilen setin bu sene bir kere daha basılan plağının lansman konseri müzisyenleri ve dinleyicileri heyecanla ağırlarken Temiz ve Cherry’nin caz görüsünü yaşatmak için ideal kişiler ve yer bu konserde titizlikle bizlere ulaşmış oldu.

Bu aşamada OTRF’ye kısa da olsa değinmek gerekli, zira 1960’lardan itibaren tarihi eser ve konserlerin kayıt altına alındığı Paris’in o meşhur stüdyosundan Nathan Davis’den John Coltrane’e, Wes Montgomery’den Thelonious Monk’a, Kenny Dorham’dan Eric Dolphy’e kadar sayısız caz ustası geçmiş, stüdyo da tabiri caizse bir caz mabedi haline gelmiştir. 1971’deyse Don Cherry Trio’ya konser kaydı için kapılarını açarak, Okay Temiz ile birlikte Basçı Johnny Dyani’nin bir arada bulunduğu üçlünün kaydettiği albümle dinleyicilere ulaşmasının ilk aşamasını oluşturmuştur.

PLAK 67 ÜLKEDE YAYIMLANDI

Üç müzisyenin iki mikrofonla o gün uzun uzadıya çaldığı o setin dönemindeki ilk durağı Japonya oluyor. Yakın tarihe kadar kaydın izi ne yazık ki kaybedilmişken Haluk Damar ve Erinç Güzel’in kurduğu Caz Plak ve orijinal setin materyallerini özenle işleyen Mert Üçer sayesinde neyse ki yeniden canlanıyor. Trionun emsalsiz tınıları caz belleğinde yeniden ve bu sefer özlemle dökümleniyor. İstanbul dahil olmak üzere Paris ve Tokyo’ya her bir yer için özel olarak bir araya getirilmiş edisyonlarla 67 ülkede bir daha yayımlanan plak, 1 Aralık günü bu çetrefilli sürecin ve gayretin sonucu olarak albümün lansman konserinde övgüyle ve tutkuyla melodilerde, bu vesileyle, günümüzle de buluşmuş oldu. Söz konusu setin geçen ay yeniden basılan plağının ilk yarısından sonra ikinci yarısının da hazırlıklarına başlanmış bile. Haluk Damar’ın konserin hemen öncesinde ifade ettiği bu haberle birlikte avangardın kaybolmuş haritasını yeniden çizmek üzere verilen bu gayret ve emeğin altını da defalarca çizmekte fayda var.

AVANGARDIN HAŞARILIĞI

Dizginleşen ve dinginleşen çok seslilik Kundura Sahnesinde koşuştururken mekanın içindeki buğulu dalgalanmalar ve loş ışık eş zamanlı olarak süzüldü konser boyunca. Dinleyicilerin ve sanatçıların karşılıklı ve dinamik izolasyonu iki saate yakın bir süre duyumsala temas etti, diyelim ki her bir enstrümanın kendilerine ayrılmış yükselişlerinden harmoni içerisinde diğerleriyle bütünleşmeye çekinmezken yönünü sesin geldiği tarafa çeviren bizler de kulaklarımızı o süzülmelere teslim etmekten çekinmedik. Perküsyonun, saksafonun ve trompetin hırçın dokunuşlarından tuşluların vuruşlarına, her biri bir diğerine, doğal bir akışla geçti, gitti.

Don Cherry Trio’ya selamla ses(lendirme)lerini ve avangardın haşarı dokunaklılığını sahnede kolektif şekilde örenlerden bize kalansa yolun bizi nereye götürdüğüne pek de aldırış göstermeme becerisine tutunarak kendimizi notalara ve bir o kadar da “notasızlığa” teslim etmek kalıyor çünkü sahnede yalnızca dinletiye değil aynı zamanda emsalsiz bir anlatıya tanık olduk o gün. Ve o gün Paris’te, geçen haftaysa Beykoz Kundura’daki deneyimin sırtını yaslamış olduğu bütün çabalar ve onların arasından süzülen işitselin dinleyicilerle kavuşmasının daimi olmasını diliyorum.

ÖNCEKİ HABER

Batan Kafkametler gemisinin yükü ekosistemi tehdit ediyor

SONRAKİ HABER

Diyanet de dil seçeneklerinde Kürtçeye yer vermedi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa