04 Mart 2013 05:42

Neden ‘baba’ denir arabesk sanatçılarına...

Hiç düşündünüz mü, neden “baba” denir arabesk sanatçılarına? Müslüm Gürses’in ölümüne kadar ben de düşünmemiştim. Sonra eski şarkılarının sözlerine göz gezdirince, eskiden seslendirdiği şarkıları dinleyince anladım...Bir şarkısının sözleri aynen şöyle: &ld

Neden ‘baba’ denir arabesk sanatçılarına...
Paylaş
Ahmet Emre

Bir şarkısının sözleri aynen şöyle: “Hayatta bu ilk aşkım kaderle ilk oyunum/ Kırılmış bir dal gibi büküldü kaldı boynum/ Çok yalnızım ama çok nasıl şey anlayamam/ Öldün mü hiç soran yok ben böyle yaşayamam/ Dünyada sanki bir ben, birde bitmeyen çilem/ Gözyaşı seli basmış hala dolmuyor neden”

“Damar” adıyla literatüre geçen şarkılara ses veren Müslüm Gürses’in şarkılarına dikkat ettiğinizde, yaşamın çilesinden, yalnızlıktan dem vuran şarkılarla karşılaşırsınız. Bu acı ile örülmüş şarkıları seslendiren Gürses’in hayatı ise seslendirdiği şarkıların aksine, sıfırdan yükselen, başarılı olan, bir çok seveni bulunan bir insanın masalı gibidir.

Fakir bir ailenin oğlu olan Gürses, küçük yaştan itibaren çalışan, terzi çıraklığı, kunduracılık gibi işlere yapan herhangi bir Anadolu çocuğundan biridir. 1967’de Adana Aile Çay Bahçesi’nde düzenlenen yarışmaya katılıp birinci olması sonrasında, Çukurova Radyosu’nda türküler seslendirmeye başlaması, 1968 yılında ilk 45’liğini yapmasıyla birçok gencin rüyalarını süsleyen bir hayata adım atar.

Bu Anadolu çocuğunun sevenlerinde yarattığı etki, sosyologların incelediği önemli bir sosyal konu olmuştur. (Örneğin: Caner Işık ve Nuran Erol’ün kaleme aldığı “Arabeskin Anlam Dünyası ve Müslüm Gürses Örneği” 2002 Bağlam Yayıncılık) Çünkü, birçok sanatçının seveni vardır, ama Müslüm Gürses’in sevenleri, acılı sözlere ve onun acılı sesine, kendini jiletleyerek daha acı katan özel bir kitledir. Daha sonraları bu kitle küsmüştür babasına. Çünkü Müslüm Gürses, 90’lı yılların başında patlayan pop furyasıyla, değişime ayak uydurur gibi görünmüştür onların gözlerine.

Gürses’in 90’ların sonlarına doğru çıkardığı albümlerle eski ilgiyi görememiş, hatta lüks bir teknenin güvertesinde göründüğü klibi hayranlarının büyük tepkisini çekmiştir.

Bu yıllar, Gürses’in yeni bir hayran kitlesi kazandığı yıllardır. Arabeske tukaka gözüyle bakan, daha yüksek gelir sahibi insanlar, Müslüm Gürses’in acılı sesini keşfetmiş, popüler şarkıları onun sesinden dinlemenin yeni hazzını keşfetmişlerdir.

Müzik açısından bakıldığında Müslüm Gürses, XX. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan müzikteki arayışların özetidir.

Modernleşmenin yarattığı, köyden kente göç etmiş, ezilmiş, varoşlarda yaşayan yeni insan tipinin duygularını anlatan Arabesk müziği ile yola çıkar Müslüm Gürses. Daha sonra arabesk müziğin öğeleri ile yeniden yapılanan 90’ların pop müziğine kendine has sesini ve yorumunu katar. Gürses’in, Teoma’nın “Paramparça” veya Bülent Ortaçgil’in “Sensiz Olmaz” şarkılarını seslendirişi, aslında bu şarkıların nasıl ince bir arabesk duygusu taşıdığının göstergesidir. Bu açıdan bakıldığında, Müslüm Gürses, Arabesk’in, en alttan en üst tabakaya kadar, yaşadığımız toplumun büyük bir kesiminin duygusu olduğunu bize gösteren bir sanatçıdır.

Peki, neden “baba” denir arabesk sanatçılarına ve “baba” lakabını en çok hak edenlerden bir neden Müslüm Gürses’tir? Biraz düşünürsek aslında cevap çok kolayca akla geliyor.

Müslüm Gürses, sesindeki eziklik, sözlerindeki isyan edişle milyonların dili olduğundan “baba”dır. Bu topraklarda kendini, öksüz, yetim hisseden insanların sesi olmuştur.

Hem, halkın dillendiremediği, içine attığı sessiz isyanına sahip çıkan, çocuklarının dertlerini seslendiren bir kişi “baba”dan başka kim olabilir ki?

ÖNCEKİ HABER

AİBÜ’de harç kargaşası

SONRAKİ HABER

Savaşı gençler durduracak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa