AKP’nin maden patronlarına vaadi, dikensiz gül bahçesi
Madenlerde yaşanan katliamların başlıca nedenleri, özelleştirme programları sonucunda kamu madenciliğini ve uzun yıllar sonucu elde edilmiş bilgi birikimini tasfiye eden politikalar.
Fotoğraf: DHA
Deniz İPEK
İş Güvenliği Uzmanı
23 Kasım’da Cengiz Holdinge ait Siirt Şirvan Eti Bakır maden ocağında yer altında tahkimat yapımı esnasında göçük meydana geldi. Göçük altında kalan 2’si mühendis 3 maden işçisi yaşamını yitirmişti. İktidarın kamu ihaleleriyle, yap-işlet-devret projeleriyle, yer altı ve yer üstü kaynaklarına çökerek zenginleşen bir kapitalist Cengiz Holding. Şirketin tüm iş yerlerinde işçiler güvencesiz, sendikasız ve iş cinayetleriyle burun buruna çalışıyor.
Cengiz Holdingin Ciner Holding Park Elektrik Üretim Madencilik Sanayi ve Ticaret AŞ’den aldığı maden ocağında 17 Kasım 2016 yılında şev (eğimli yüzey) kayması sonucu göçük meydana gelmiş 16 işçi yaşamını yitirmişti. Ciner Holdingin 10 Şubat 2011 yılında Maraş Elbistan’da işlettiği kömür madeninde de 11 işçi hayatını kaybetmişti, 2 kişinin cenazelerine ulaşılırken 9 kişinin cenazesi hâlâ göçük altında. Her iki ‘kaza’ da ‘şev’ denilen basamakların projeye uygun açılmamasından olmuştu. Bu basamakların uygun açılmamasının sebebi ise maliyeti düşürmesi.
Madenlerde yaşanan katliamların başlıca nedenleri, özelleştirme programları sonucunda kamu madenciliğini ve uzun yıllar sonucu elde edilmiş bilgi birikimini tasfiye eden politikalar. İşçileri üretim baskısı ile karşı karşıya bırakan taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma ve aşırı yoğun çalışma sistemi, iş cinayetlerine ve meslek hastalıklarına davetiye çıkarıyor. Madencilik alanında işçileri köleleştiren taşeron ve rödovans sistemleri, ihmaller, denetimsizlik, güvencesiz ve kayıt dışı istihdam biçimleri devam ettikçe yeni maden katliamları kaçınılmaz hale geliyor. Kamunun etkili biçimde denetimi sağlanmalı, gerekli yasal düzenlemeler ve teknik tedbirler hayata geçirilmeli.
"ÖNGÖRÜLEMEZ BİR FELAKET DEĞİLDİ; ÖNLENEBİLİRDİ"
Ciner Holdinge ait Siirt’teki maden ocağında 16 kişinin hayatını kaybettiği faciaya ilişkin görülen davada 7 yıl sonra karar çıktı. Davayı karara götüren bilirkişi raporunda, eksik veriler ve bilgilerle hazırlanan maden ocağı planının, işletme tarafından kabul edildiği, planın uygulanmasındaki hatalarınsa maden faciasına götüren hatalar zincirinin ilk halkası olduğu belirtildi. Rapora göre, madenin yamaçlarındaki toprak örtüsünün neden olacağı potansiyel tehlike hesaplanmadı, dahası buna dair hiçbir jeolojik ve madencilik çalışması yapılmadı.
Raporda ‘eksik’ olduğu belirtilen maden ocağı planını hazırlayanlar ile planı kabul eden Park Elektrik ve Madencilik Yönetim Kurulu üyelerinin, 16 işçinin ölümünde ‘kusurlarının’ olduğu ifade edildi. Raporda, Şirvan Park Elektrik Maden Sahası İşletme Müdürü Mehmet Oğuz’un potansiyel tehlikeleri göremediği, tehlikelere karşı çözüm üretmediği belirtildi. Rapora göre Oğuz, kazı basamağının madencilik mesleğinde yasak olan çok büyük bir ‘ters iskarpa’ görevi gördüğünü kavramadı, aksine çalışanların ve taşeronların tüm dikkatini ‘üretime’ odakladı.
Oğuz’un facianın meydana gelmesinde ‘basit taksir’ düzeyinde kusuru olduğu kaydedildi. İşletme Başmühendisi Salman Kazak’ın ise yerine getirmediği görev ve sorumlulukları nedeniyle ‘basit taksir’ düzeyinde sorumlu olduğu belirtildi. Raporda, işletme müdürlüğünde çalışan mühendislerin, taşeron firma çalışanlarının ve hayatını kaybeden işçilerin göçüğün meydana gelmesinde kusurlarının olmadığı vurgulandı. Maden İşleri Genel Müdürlüğüne de (MİGEM) bir kusur atfedilmedi. Rapor geldikten sonra savcı, 4 Temmuz 2022’de, mahkemeye davanın esası hakkındaki görüşünü sundu. Raporu inceleyen savcı 16 kişinin ölümünün önlenebileceğini belirtti. Savcı, rapor incelendiğinde maden sahası dışında başlayan heyelanın gerekli tedbirler alınsaydı önlenebileceğini, olayın ‘öngörülemez bir felaket’ olmadığını vurguladı.
MADEN PATRONLARI SÜPER KÂRLA BÜYÜYOR
Aktif kârlılığı, öz kaynak kârlılığı ve net satış kârlılığı kalemlerine bakıldığında TÜİK ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının sektör bilançolar istatistiklerine göre yılın şampiyonu son dört yıldır olduğu gibi madencilik ve taş ocakçılığı sektörü oldu. Madencilik sektörü 2022 yılında aktif kârlılığını yüzde 24.20’ye, öz kaynak kârlılığını yüzde 47.91’e, net satış kârlılığını ise yüzde 42.59’a yükseltti. Sektördeki 2021 yılına göre 2022’de; işçi alacakları 1.74 kat artarken net kâr 3 kat artmış. Bu oranlar, 17 sektör arasında en yüksek kârlılık oranlarıyla birlikte, bu bağlamda kaydedilen 13 yıllık serinin de en yüksek oranlarını gösteriyor.
MADENCİ KAPİTALİSTLERE YENİ KANUNLA YOL TEMİZLİĞİ
Tek adam yönetimi tarafından hazırlanan 2024 ve 2026 yıllarını kapsayan orta vadeli plan (OVP) ve 12. kalkınma planını, yerli ve yabancı sermayenin önündeki engellerin tümüyle kaldırılmasının planları. OVP’nin madencilik sektöründe sürdürülebilirlik adı altında 2024’ün 3’üncü çeyreğinde yeni bir kanun yapacaklarını belirten AKP hükümeti; yerli yabancı kapitalistlerin önündeki özellikle maden ruhsatları alınırken birçok ‘engel’ (ÇED, orman arazisi, kamu yararı, hazine arazisi) kaldıracağını ve yatırım güvencesi adı altında adeta dikensiz gül bahçesi vadediliyor. 2024-2028 yıllarını kapsayan 12. kalkınma planının 136. sayfasında başlayan ‘madencilik’ bölümündeki amaçta, “…Sektörün yatırım ortamının iyileştirilmesi…” vurgusu dikkat çekiyor. Sektör denilenin yerli ve yabancı sermaye grupları olduğunu bilmeyen yok.
“Politika ve tedbirler” bölümünde de “…Arama faaliyetleri kamu yararına faaliyet olarak tanımlanacaktır” vurgusu zaten niyeti ortaya çıkarmaktadır. “Kamu yararı” kavramının sözlük anlamı, “Devletin ve toplumun yararı” anlamındadır. Kamu yararı kapsamında tarım arazilerinin, ormanların, derelerin, maden şirketleri tarafından istendiği gibi talan edilmesinin önü açılıyor. Yani tarım arazilerini, ormanı, dereyi koruyanlarla maden işletmesini karşı karşıya getirip ‘kamu yararı’ üzerinden yapılacak değerlendirmede yargı ‘yasa ve yönetmeliklere’ göre maden şirketleri lehine karar vermek zorunda kalacaktır. Maden şirketlerine sarsılmaz, delinmez bir yelek giydiriliyor.
İSG KANUNU YİNE ERTELENİYOR
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda alınan son karar ile kamu kurumları ve 50’den az sayıda çalışanı olan az tehlikeli sınıfta yer alan iş yerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetlerinin uygulanması için 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’ndaki iş güvenliği uzmanı ve iş yeri hekimi çalıştırma zorunluluğu toplamda 12 yıl erteleniyor. İşçilerin sağlığı ve güvenliği orta vadeli programın finansal hedeflerine bırakıldı. AKP yıllarında 32 binden fazla işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirirken 2 bin 42 maden işçisi de iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.