Kan atlayamadım diyen şair: Umut Ozan
Şair duygularını, ümitlerini, yani insana dair ne varsa işlediği konuları sesçil biçimde dillendirmiş. Baştan sona kısa ve uzun şiirleri sessizce okumak olanaksız.

Umut Ozan'ın Kan Atlayamadım kitabının kapağı
Tacim ÇİÇEK
Klaros Yayınlarından, Mart 2023’te çıkan Kan Atlayamadım adlı şiir kitabının şairi Umut Ozan’ın asıl adı Bayram Yağ. 1977’de Bozova’da dünyaya gelmiş. İlk, orta ve lise öğrenimini Mersin’de bitirmiş. 2005’te Gaziosmanpaşa Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünden mezun olmuş. 2010’da da Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tezsiz yüksek lisansını tamamlamış. Tarih öğretmeni olarak Mersin’de görevini sürdürüyor.
Öğrenciliğinden beri kopamadığı okuma tutkusunun yanında şiirler de yazmış. İlkin çevresindekilerden de gizlemiş bunu. Sonunda yapıp edilenin bir biçimde görünür olmak gibi bir eğilimi de olduğundan direnci kırılmış. Böylece yazdığı şiirleri ilkin çevresindekilerle paylaşmış. Nahif ve içten dizeler, okuyanı etkileyince başkalarıyla da paylaşmak kaçınılmaz olmuş. Evrensel Gazetesi Kitap Eki’nde, Dersim’de İklim’de, Güney Dergisi2nde ve Esmer’de şiirleri yayımlanmış. Dergilerde yayımlananlara yenilerini ekleyerek ilk şiir kitabını çıkartmış.
ŞİİRİNDE MÜZİKALİTEYİ SAĞLIYOR
Kendisi de şair olan Hicran Aslan, kitabın arka kapaktaki kısa tanıtım yazısında, "Minimal bir göle dönüştürdüğü hayatına, yıllar geçtikçe yalınlaşan taşlar sektiriyor yazarken" diyor onun için. Ve ekliyor, "Harflerin uçuşunu nasıl şarkı mırıldanır gibi organize ettiğini görüyoruz şiirlerinde" Gerçekten de şair duygularını, ümitlerini, yani insana dair ne varsa işlediği konuları sesçil biçimde dillendirmiş. Baştan sona kısa ve uzun şiirleri sessizce okumak olanaksız. En azından mırıldanır eline alan... Bu dilin berraklığından kaynaklı olduğu gibi, şiirin olmazsa olmazı müzikaliteyi eskilerin uyaklarıyla olmasa da sağlamış olmasının da sonucu. Birkaç nazire şiir dışında da en azından şiirlerinde Ahmed Arif’ten Enver Gökçe’ye, Hasan Hüseyin’den Nâzım Hikmet’e, Özdemir Asaf’tan Ahmet Haşim’e, Orhan Veli’den Edip Cansever’e renkler, tınılar, söylemler gördüm okuduğumda. Bu, şairin şiir belleğinin derinliğinin de bir göstergesi. Onları soğurduğunun ve özümsediğinin de kanıtı…
ASIL DERDİ ANLAMAK VE ANLAŞILMAK
‘Sanma bıkarım / seni düşlerimde taşımaktan / hem ben hiç yorulmam / güneş ardından koşmaktan’ veya ‘konar / kanamış kuş dalına / katar katar olur / eflatun çığlıklar / yangında benekli / kelebeğine uzanır / sevdalı cesur bir yiğit / gülüşü küllerde kalır / kurumuş gül yanağıma / kar tanecikleri dağılır’ da olduğu gibi arı, duru ve sade bir dilden yanadır. Aynı dilde bile anlaşabilmenin olanaksız olduğu bu zorlu süreçte şairin öylesine içten bir dile ve söyleme gereksinim duyması boşuna değil. Anlaşılmak, anlamaktır asıl derdi ve asıl derdimiz de bu olmalı bence.
76 şiirin yer aldığı 94 sayfalık kitabın has şiir okurunun keyifle okuyacağı kıvamda olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca, zaten şiir konusunda birçok tanım yapabilmek olası ama aynı şiir tanımında buluşabilmek, anlaşabilmek de olanaksız; işte bu yüzden şiir de şair de parmak izi gibi özel ve özgün bence.
Evrensel'i Takip Et