17 Aralık 2023 05:05

Asgari ücret ve kadın emeği

Melda YAMAN

Pandemide olduğu gibi bugün de yapısal bir toplumsal yeniden üretim krizini - kapitalist yaşamın krizini yaşıyoruz. Aylardır iktisadi daralmayla birlikte yükselen fiyatlarla, gerileyen ücretlerle boğuşuyoruz. Bugün, ucuz ve doğal gıda, karşılanabilir ve uygun kiralık konut, kamusal kreş ve yaşlı bakım kurumları, ücretsiz sağlık ve eğitim hizmeti, hijyenik ped ve çocuk bezi vb. talepleri, acil talepler olarak öne çıkıyor. Bunlar sınıfsal olduğu kadar feminist talepler de.

Asgari ücret tartışması bu taleplerin merkezinde yer alıyor. Türkiye işçi sınıfının hayli geniş bir kesimini ilgilendiren asgari ücretin bütün bu talepleri hesaba katarak belirlenmesi şart. Kadınlar açısından bakıldığında ise asgari ücret, hem kadınların büyük bölümü asgari ücretle çalıştığı için hem de ücret düzeyi kadınların hane içindeki bakım ve yeniden üretimle ilgili iş yükünü belirlediği için kritik önem taşıyor.

***

Her daim olduğu gibi bu zor koşularda da kadınların haneyi ayakta tutması, temel ihtiyaçları karşılaması bekleniyor. Kadınlar, ücretli bir işte çalışsın yahut çalışmasın, hanenin bakım ve yeniden üretim yükünü yüklenmek zorunda bırakılıyorlar. Pek iyi bildiğimiz üzere, kadınların ücretli bir işe katılımı da, hane içindeki bu iş yüküyle koşullanıyor: Küçük çocuğu olan, hane içinde bir engelli yakını bulunan, bakım bekleyen bir yaşlısı olan kadınların ücretli bir işe girmesi çok zor. Kadınların önce bu bakım işini organize etmesi, ya akraba, eş-dosttan destek alması ya da ücretli bakım hizmeti satın alması gerekiyor. Örneğin, küçük çocuğu olan bir kadının ücretli işe katılabilmesi için, ücreti kreş fiyatının üzerinde olmalı. Düşünün, kadınların istihdama katılım oranı yüzde 32.8 (erkeklerinse yüzde 70.3). Yani, on kadından sadece üç tanesi ya ücretli bir işte çalışıyor ya da iş arıyor. Üç yaşından küçük çocuğu olan 26-49 yaş aralığındaki kadınlarda istihdama katılma oranı yüzde 26’ya düşüyor (erkeklerde ise yüzde 89.1). Sadece bu iki veri bile kadın istihdamının vahametini ortaya koyuyor.

İstihdama katılan kadınların bir kısmı da işsiz; unutmayalım kadınların işsizlik oranı (yüzde 14.7), erkeklerin işsizlik oranının (yüzde 10.7) neredeyse 1.4 katı. Çalışabilecek durumda olan ama istihdam dışında kalan diğer kadınlarla (yaklaşık yüzde 70) birlikte bu kadınlar, sermaye için geniş bir yedek sanayi ordusu oluşturuyor. Tabii aynı zamanda gelir getiren bir işleri olmadığından, yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için bir erkeğin, yani kocanın, erkek sevgilinin, yahut babanın gelirine ihtiyaç duyuyor. Bu da kuşkusuz kadınların erkeklere bağımlılığını perçinleyerek, ataerkil yapıyı güçlendirici bir etkide bulunuyor.

***

İşte tam bu koşullarda önümüzdeki yıl için asgari ücreti belirlemek üzere komisyon toplanmaya başladı. Asgari ücret bugün Türkiye işçi sınıfının önemli bir bölümünü ilgilendiriyor zira DİSK-AR’ın asgari ücret raporu asgari ücret civarında bir ücretle çalışanların oranının yüzde 50’lerde olduğunu gösteriyor.1 Ayrıca, pek çok araştırmacının altını çizdiği gibi, Türkiye’de tüm ücretler giderek asgari ücrete yakınsıyor. “Beyaz yakalı” olarak adlandırılan genç mühendis, avukat, büro çalışanlarının önemli bir bölümü de asgari ücretle çalışıyor. Öte yandan, DİSK-AR raporunda belirtildiği üzere, asgari ücretin altında ücretle çalışanların oranı yüzde 33.8’e yükselmiş durumda. Göçmen ve mülteci emeğinin genellikle asgari ücretin altında ücretlendirildiğini de unutmamak gerek.

Türk-İş, bu yılki görüşmelere dört asgari ücretli işçi ile katılıyor. Görüşmelere katılan işçilerden ikisi kadın; biri AVM çalışanı diğeri ise bir kamu hastanesinde taşeron işçi. Gerek kadın işçilerin katılımı gerekse bu işçilerin kadınların ağırlıklı hizmet verdiği emek alanlarından seçilmiş olması çok önemli. Ama keşke Türk-İş işçilerin aktif katılımını sağlasaydı, onlara daha fazla söz hakkı tanısaydı. Zira asgari ücretle çalışmanın güçlüğünü, ağır çalışma koşullarını, kadınların karşılaştığı özgül sömürü ve tahakküm biçimlerini kadınların kendisinden daha iyi kim bilebilir, kim daha iyi anlatabilir? DİSK-AR raporuna göre erkeklere kıyasla kadınların daha büyük bir kesimi, yaklaşık yüzde 60’ı asgari ücretle çalışıyor. Kadınların ücretlerinin erkeklerinkinden daha düşük olduğunu, ücret makasının kimi kesimlerde yüzde 40’lara dayandığını biliyoruz.2

Asgari ücretin kadın işçiler açısından iki önemli sorun alanı oluşturduğunu görmek gerek. İlkin, ücretli çalışan kadınların büyük bölümü asgari ücretle çalışıyor. Bu, kadın işçilerin önemli bir bölümünün dar gelirli olduğunu gösteriyor. İkincisi, kadınların önemli bir kesimi asgari ücretin de altında çalıştırılıyor. Başta tekstil sanayi ve bakım hizmetleri olmak üzere kadınlar pek çok alanda kayıt dışı biçimde, çok düşük ücretlerle çalıştırılıyor. Bu da kadın istihdamının daha güvencesiz, daha kırılgan bir yapıda olduğunu ortaya koyuyor. Dahası, özellikle iktisadi daralma dönemlerinde düşük ücretli kadın işçiler sermaye için ciddi bir emek havuzu oluşturuyor. Hane gelirinin reel olarak gerilediği, hane üyelerinin işsiz kaldığı kriz dönemleri, kadınları son çare olarak istihdama itebiliyor. Bu durumda o zamana kadar ücretli bir işte çalışmamış kadınlar bile, çok ucuza, olumsuz koşullarda çalışmayı kabul edebiliyor. Üstelik, 2008-2009 krizinde yaşandığı gibi, kriz koşullarında, kimi sektörlerde, erkek işçiler daha ucuza çalışacak kadın işçilerle ikame edilebiliyor. Ucuz kadın emeğinin istihdama katılmasının, emek gücünün ortalama fiyatını, yani ortalama ücretleri düşürücü etkide bulunabileceğini not etmekte fayda var.

Kadın işçilerin temsiliyetinin bir başka kritik önemi daha var. Ücretin hanenin ihtiyaçlarının ne kadarını karşılayabildiğini, asgari ücretin ne denli yetersiz olduğunu en iyi kadınlar bilir. Çünkü, hanenin, ücretin satın almaya yetmediği ihtiyaçlarını, kadınlar emekleriyle karşılamak durumunda kalıyorlar: Daha fazla yemek pişiriyor, daha fazla temizlik yapıyor, daha fazla bakım hizmeti veriyorlar. Özellikle iktisadi krizler bu anlamda kritik. Kadınlar bu dönemlerde hanelerin ayakta kalması için türlü stratejiler geliştirmek zorunda kalıyor. Bugün de hane gelirleri hızla reel olarak gerilerken, kadınlar ucuz gıda ve ihtiyaç nesnelerini bulmak için market market gezmekten evde konserve yapmaya çeşitli çareler üretmeye çalışıyor. Mesela 2001 krizinin ardından yapılan bir araştırmada bebek bezi tüketiminin azaldığı, yoksul hanelerde kadınların eski usullere döndüğü bulgulanmıştı. Bugün de genç kadınların hijyenik ped almaya para ayıramadığını, genç kızların ve genç kadınların adet dönemlerinde okula/ üniversiteye gitmediğini duyuyoruz.

Dolayısıyla asgari ücretin belirlenmesi özünde politik bir mesele. Asgari ücret düzeyini tartışırken, işçi sınıfının en alt kesimlerini oluşturan hayli geniş bir işçi kitlesinin, özellikle de kadın işçilerin daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kaldığını unutmamak gerek. Ücret meselesi, bu nedenle, aynı zamanda kadın mücadelesinin/feminist mücadelenin de gündeminde yer alan bir mesele. İnsan onuruna yakışır bir asgari ücret düzeyinin ancak ve ancak, işçi sınıfının tüm kesimlerinin, mülteciler, göçmenler, Kürt işçiler ve kadın işçilerle birlikte vereceği sınıf mücadelesinin yanı sıra her alanda toplumsal cinsiyet eşitliğini hedefleyen kadın mücadelesi/feminist mücadele ile belirlenebileceğini unutmayalım.

_________________

[1] DİSK-AR, Asgari Ücret Araştırması 2024, 1 Aralık 2023.

[2] Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), Cinsiyete Dayalı Ücret Farkının Ölçümü: Türkiye Uygulaması, 2020.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et