17 Aralık 2023 04:15

Ford’da 100 yıllık iki ruh: Ranttan kâra yoğun sömürü ve mücadele

3 kıtaya yayılan bunca varlığın hayatta kalması için canlı emeği vampir gibi emmesi; bunca varlık için bunca yokluk yaratması gerekir. Üretimin ihtiyaçlarına yanıt veren yeni bir insan yaratılmalıdır.

Ford’da 100 yıllık iki ruh: Ranttan kâra yoğun sömürü ve mücadele

Vehbi Koç, 7 Aralık 1989'da yılın en başarılı vakfı seçilen Vehbi Koç Vakfı'nın ödülünü Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan almıştı. Özal, 80 darbesi sırasında Koç’un kurucusu olduğu MESS’in başkanıydı ve 83 yılında Başbakan oldu. Fotoğraf: Ecvet Atik/AA

Uğur ZENGİN

Türkiye’nin en zengini olan Koç ailesi (kurumsallaşmış adıyla Koç Holding) kişileşmiş sermayedir. Ranttan kâra geçişin dinamo olduğu bu hikayenin bugününü biliyor ve yaşıyoruz. Ülkedeki her 100 liranın 10’u onlara aittir. Ülke patronlarının yaptığı tüm ihracatın yüzde 15’i onların kasasını doldurur. Bu topraklarda dünyanın ilk milyoneriyle ilişki kuran da, kurdukları ilişkiyi askeri darbelerle derinleştirenler de onlardır. Sivil-askeri-sendikal bürokraside onların izi vardır.

Ülkenin 2 büyük kanlı darbe, 2 askeri muhtıra gördüğü, emekçilerin 6 büyük ekonomik kriz yaşadığı 30 yılda -ki bu Holdingin ilk 30 yılına tekabül eder- holdingin sermayesi 40 bin kat büyümüştür. Aynı dönemde Türk lirası 4 bin kat değer kaybederken kârla katlanan Koç Holding, bugün küresel bir sermaye imparatorluğu.

***

Ekonomist’in hazırladığı listeye göre 6 milyar dolardan fazla serveti olan bu aile için yerkürede her gün 150 binden fazla işçi çalışıyor ve onlara kazandırıyor. Türkiye’den Pakistan’a, Pakistan’dan Bangladeş’e, Bangladeş’ten Romanya’ya, Rusya’ya, Çin’e, Tayland’a, Güney Afrika’ya, Mısır’a…

3 kıtaya yayılan bunca varlığın hayatta kalması için canlı emeği vampir gibi emmesi; bunca varlık için bunca yokluk yaratması gerekir. Bir inşa süreci. Emek gücü, teknoloji ve siyaset sermaye birikiminin emrine amade kılınmalıdır. Üretimin ihtiyaçlarına yanıt veren yeni bir insan yaratılmalıdır. Saç telinden ayak tırnağına kadar… Ama nasıl?

Koç’un en büyük öğretmenlerinden biri, dünyanın ilk milyonerinin kurduğu Ford Motor Company oldu. Ford’un ilk yıllarında standart bir Ford işçisi yaratılmak isteniyordu. Ford, işçiler için kriterler belirledi: İşçi sıkı çalışmalı, disiplinli olmalı, gösterişten kaçınmalı, tutumlu olmalı ve “Amerikanizm” değerlerine sıkı sıkıya bağlı olmalıydı. Kısa vadede Ford’un yaratmak istediği model, 8 bin kilometre ötedeki ‘Bolşevik’ hareketin etkisiyle tarihin çöplüğüne atıldı. Ford bu kez ‘Özel Hizmet’ kurdu. ‘Özel Hizmet’in fedaileri İşçileri tehdit ve taciz ediyordu. 1920-30’lu yıllarda işçiler kaybetti, 1929 Buhranı’nın ardından 2 yılda işçi ücretleri yüzde 34 düştü. 1932’deki büyük ‘Açlık Yürüyüşü’nde işçilere polis ve Ford’un özel fedaileri, göz yaşartıcı gaz, tazyikli su ve gerçek kurşunlarla saldırdı. Ford öğrendi ve öğretti. Birikim için emeğin itaati şarttı.

Ford lisansını alan, 1960’da Türkiye’deki montaj fabrikası Otosan’ı inşa eden ve üretim için kalifiye işçi arayan Vehbi Koç’a ABD’li mühendisler tam da bu yüzden itiraz ediyordu: “Amerikalılar da, İngilizler de dediler ki; montaj işçiniz dahi varsa, bizim için makbul değillerdir! Çünkü bunlar kendi piyasalarında kazandıkları bilgilerin en doğru olduğunu zannederler!.. Bize sıfırdan adamlar eğitmek gerekir!..”*

Fabrika inşaatında göze giren inşaat işçileri mavi elbiselerle montaj hattına çekildi. Otosan’ın ilk kamyonunu inşaattan montaj hattına geçen 52 işçi banttan indirdi. Sadece 14 yıl sonra sayıları 4 bine çıktı.

FORD-OTOSAN’IN SERMAYESİ DEVLETTEN

Otosan’ın mayası, devlet sermayesi oldu. İlk fabrikanın temeli, devlet eliyle halktan Koç’a yapılan 250 bin dolarlık sermaye transferiyle atıldı. Fabrika asgari üretimini 1800 kamyona çıkarsın diye memleketin milyonlarca dolarlık kromu ve pamuğu ABD ile Avrupa’ya satıldı.**

AMERİKANİST YA DA KANUNLARA KARŞI HÜRMETKAR OLMAK…

İşçi hareketinin yükseldiği yıllarda Türk Silahlı Kuvvetleri, 12 Mart 1971’de muhtıra yayımladı. Ardından 1. Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı 1973’te işçilere “Komünistler işçilerimizi nasıl aldatıyorlar?​” başlıklı broşürle sesleniyordu: “Türk işçisi memleketimizin genel şartlarına uygun olarak yeterli öğrenimden geçmemekle beraber, kuvvetli bir sağduyuya sahiptir. Temelde milliyetçi, Atatürkçü ve geleneklerine bağlıdır. Kanunlara karşı hürmetkârdır”.

Bir adım geri çekilelim ve bakalım. 27 Mayıs 1960’da Koç’un temsil ettiği sınıfın hegemonyası için gerekli yolları açan askeri yönetime 26 kilo altın ve gayrimenkul bağışlayan Koç Holding Patronu Vehbi Koç’un aklı, “İşçiler için hak değil itaat!” diyen bu metinde ‘iktidar’ olabilir miydi? İçtiği sigaranın tane fiyatını dahi hesap eden bir ‘akıllı cimri’ neden en büyük bağışı yapmıştı?

Bu kez bir adım ileri atalım. Binlerce Koç işçisi grevdeyken patlayan 12 Eylül 1980 darbesinin ardından sadece 1 yıl 1 ay ve 15 gün sonra Ford ile Otosan protokol imzaladı. Ford, Otosan’a 53 yıllık ilişkinin ardından 12 milyon dolarla ortak oldu.

ALTIN YUMURTLAYAN BİNLERCE ‘TAVUK’

Ford-Otosan ortaklığı, bugün bu şirket bünyesinde çalışan her bir işçiyi -deyim yerindeyse- birer altın yumurtlayan tavuğa çevirdi.

Otosan’ın ilk üretim kapasitesi başlangıçta her gün 8 adet kamyon, 4 adet otomobildi.

Ford Otosan, 1989’da 6 bin 140 otomobil, 2 bin 719 kamyon, 2 bin 364 kamyonet üretti. ’89’da 11 bin 223 olan üretim adedi 2023 yılının ilk 9 ayında 40 kat artarak 444 bin 504 oldu.

Başlangıçta günde 8 kamyon, 4 otomobil üretme hedefiyle yola çıkan şirket bugün günde 1070 ticari araç, 54 kamyon ve 523 otomobil üretiyor.

Şirketin 9 aylık net kârı 25 milyar 94 milyon lira. Darbecilere takdim edilen 26 kilogram altını hatırlatarak altını çizelim: Bu kâr 13 ton 220 kilogram altın demek.

Koç Holdingin karnesini de ekleyelim: Koç Holdingin net kârı 9 ayda 19.1 ton altına tekabül ediyor, bunun 13 tondan fazlası Ford-Otosan işçisinin emeğinin eseri.

***

Ford Otosan’da işçi ücretleri yoksulluk sınırının yarısı dahi etmezken, Ford-Otosan’ın 2022’deki tek yıllık kârı işçilerin 7.5 yıllık ücretini ödemeye yetiyor. Ford-Otosan işçisi ne yapıyor olabilir? İşçi anlatımı, ücret-kâr tablosunu berraklaştırıyor.

Ford İşçi Bültenine yazan bir işçi, “Ford Otosan çalışanlarının çay kartlarına yüklenen para ile makineden ürün alıp dışarıda, markette paraya çeviriyorum. Evin temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorum” diyordu.

Bir işçi eşi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) yazdığı şikayeti yineliyordu: “Eşimi göremiyorum, eşim fazla mesailerden eve gelmiyor. Haftalık izninde dahi fazla mesaiye gidiyor. Eşimi görmüyorum, vakit geçiremiyoruz. Bunlar asker değil, esir değil.”

İşçiler bugün esirdir. Sermayenin emek gücü ya da bizzat işçi üzerinde kurduğu egemenlik, onu üretim bandının parçası haline getiriyor, hem bedenini hem zihnini esir alıyor. Yarım yüzyıldan fazla süredir ranttan kâra geçen Türkiye’nin en büyük sermaye grubunun zenginliğini bu esaret yaratıyor.

***

Kendisine emek gücünü satmaktan başka yol bırakılmayanlar, bir yandan sermayenin ihtiyaçlarına göre yontulup ‘yeni bir insan olarak’ kâr üretirken diğer yandan ‘takas usulü’yle elde edeceği 3-5 liranın derdine düşüyor ya da fazla mesailer ile emek gücünü daha çok satmanın yollarını arıyor. Bugün bunun çözüm olmadığı açık.

Bugün, bir yandan iktidar grevleri yasaklarken diğer yandan fabrikalarda sendikal bürokrasi, patronun ruhuyla kol kola geziyor. İşçilerin taleplerinin ve hareketinin önündeki en büyük engel onlar oluyor. Eziyor ve bastırıyor. Resmi enflasyon dahi yüzde 70’lere dayanmışsa, MESS grup toplu iş sözleşmesi kapsamında teklif edilen yüzde 35 zammın yetersiz olduğu gün gibi ortadaysa, işçiler bir hayat yaşamak istiyorsa, işçilerin hep kendinden başka işçiyi parmakla göstermesi, “Önce o yapsın! O yapmaz demesi” yetmiyor. Bekledikçe kaybediyor. Tarih, yapılacaksa her zaman hep birlikte yapılacağını defalarca gösterdi. İster ABD’deki milyardere karşı, ister Türkiye’deki…

______________________

* Koç Holding öğrendiğini Eskişehir’de kurduğu Arçelik fabrikasında da uyguladı. Tarım işçileri dizildi ve “elleri küçük” olanlar seçildi. Birkaç yıllık işçileşmenin ardından “küçük eller” bu kez grev pankartı tutuyordu.

** Yılmaz Çetiner tarafından hazırlanan “Otomobilin Öyküsü” kitabından yararlanıldı.

Evrensel'i Takip Et