Levi's'ın Dakka'dan Urfa'ya uzanan sömürü tezgahı
Özak işçisi, Urfa ve bölge illerinin, global tekstil markaları için ucuz emek cenneti haline getirilmesine karşı verilecek olan mücadelede buz kıran rolü oynuyor.
Fotoğraf: Mazlum Ayçiçek/BİRTEK-SEN
Tugay BEK
Kapitalist merkezlerin dünyaca ünlü tekstil ve konfeksiyon markalarının, emeğin daha ucuz olduğu ülkelerde üretildiği herkesçe bilinmektedir. Dört milyon işçinin istihdam edildiği tekstil sanayi ile özdeşleşen Bangladeş, Gap, Walmart, H&M, Zara, Inditex, Bestseller, Levi's, Marks And Spencer, Primark ve Aldi gibi markaların üretim üssü durumundadır.
Kapitalist ünlü markaların ve onların yerli ortaklarının doyumsuzluğu, Bangladeşli işçileri, 75 dolar düzeyinde bir asgari ücretle çalışmaya zorluyor. Geçinebilmek için fazla çalışmak veya ek iş yapmak zorunda kalan Bangladeşli işçiler için 8 saat iş günü, hafta sonu tatili ve yıllık ücretli izin hakkı hayal durumunda. Bu azgın sömürünün taşeronluğunu üstlenen Bangladeşli tekstil patronları, emperyalist tekellerle olan işbirlikleri ve sadakatlerinin ödülü olarak yılda 55 milyar dolar gibi devasa bir gelir elde ediyor.
Ağır sömürü koşulları karşısında Bangladeşli tekstil işçileri, köklü bir mücadele geleneğine sahipler. En son geçtiğimiz ekim ayı sonunda asgari ücretin 208 dolara çıkartılmasını talep eden grev ve eylemler yaşandı.
Yüzbinlerce tekstil işçisi, iş durdurup, günlerce sokakları doldurdu. Silah kullanmaktan çekinmeyen Bangladeş polisinin müdahalesi sonrası eylemlerde 4 işçi hayatını kaybetti. Eylemci işçilere polisin yanı sıra, patronların beslemesi silahlı, sopalı gruplar da saldırdı.
ÖZAK İŞÇİSİNİN SABRI TAŞTI
Bangladeşli işçilerin eyleminden bir ay sonra, bu kez 5 bin kilometre mesafedeki Urfa’da Levi'sın taşeronluğunu yapan Özak Tekstil işçilerinin eylemi başladı. Mobing ve baskıların son bulması, İnsanca yaşayacak bir ücret verilmesi, sendika seçme özgürlüğüne saygı duyulmasını isteyen işçiler, BİRTEK-SEN’e üye oldu. Beklendiği gibi Özak patronları, işçilerin sendika seçme özgürlüğüne hoşgörü göstermedi.
Taleplerinin kabul edilmesi için kararlı bir şekilde eylemlerini devam ettiren Urfalı işçiler, jandarmanın çok sert müdahalesi ile karşılaştı. TOMA ve cop, gaz bombası ile yapılan beş farklı müdahalede yüzden fazla işçi gözaltına alındı. Cumhuriyet Savcısı, kararlı bir şekilde işçilerin haklarını savunan sendika başkanı Mehmet Türkmen’in tutuklanmasını talep etti. Müftülük, jandarma müdahalesi sonrası camiye sığınan eylemci işçilerin camiye girişini yasaklamak gibi tarihi bir utanca imza attı. İşçilerin BİRTEK-SEN’de örgütlenmesinin karşısında, valilik, jandarma, müftülük, iktidar ortağı partiler, sahibin sesi medya birleşti. Urfalı işçiler, hakları için mücadele ederken, tıpkı Bangladeşli sınıf kardeşleri gibi, uluslararası sermayenin hizmetine adanmış olan müesses nizamının bütün aygıtlarını yekvücut olarak karşılarında buldu.
Siz hala Bangladeşlileştiremediklerimizden misiniz?
Bangladeş’ten, Urfa’ya, kurulan sömürü tezgâhı ve zulmün asıl sorumlusu o çok meşhur tekstil firmalarıdır. Özak’ın tedarikçisi olduğu ABD firması Levi's, üretimin ağırlıklı bir kısmını Bangladeş’te yaptırıyor. Levi's gibi markalar, Özak benzeri taşeronların arkasına gizlenerek, büyük paralar ödeyerek uzun yıllar içinde özenle oluşturdukları ve çok önemsedikleri imajlarını korumaya çalışıyor.
Urfa ve diğer bölge kentleri, arazi tahsisi, teşvik ve imtiyazlarla, tekstil patronları için ‘cazibe merkezi’ haline getiriliyor. Tüm bu bölge, ucuz emek ve yüksek kar vaadi ile kapitalist merkezlerin burnunun dibinde “yerli ve milli Bangladeş” olarak kurgulandı. Doğu ve Güneydoğu İş Adamları Dernekleri Federasyonu (DOGÜNSİFED) Başkanı Tarkan Kadooğlu geçen yıl Dünya Gazetesi’ne vermiş olduğu demeçte "Bölgede işsizliğin yüksek olması, işçilik maliyetlerinin düşük olması açısından avantaj sağlıyor. İstanbul'da bir işçi bin lira maaş alırken, burada 600 liraya aynı iş yapılabiliyor. Dolayısıyla yüzde 30-35 gibi bir avantaj söz konusu" demekten çekinmiyor. Yine aynı haberde İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi "4-5 yıl içinde Marmara, Akdeniz, Ege'de faaliyet gösteren tekstilcilerin yüzde 30'u bu bölgeye gider. Özellikle büyük firmaların desteklediği atölyelerin yatırımlarının bölgeye kayacağını düşünüyoruz" diyor. Bölgede inşa edilen bu kölelik düzeni, ülkenin geri kalan kesimlerindeki işçiler için bir tehdit unsurları olarak kullanılıyor. İstanbul’daki tekstil patronları, ücretlerine zam isteyen işçilerini, fabrikayı kapatıp, üretimi Urfa’ya taşımakla tehdit ediyor. Ucuz emek ve sınırsız sömürü alanı olarak uluslararası sermayeye peşkeş çekilen bölge illerinde, sendikalaşma ve hak arama mücadelesine karşı sistematik özel bir tahammülsüzlük ve güçlü bir direnç var.
ABD firmasına, Urfalı işçileri köle olarak pazarlamayı iş edinen Özak patronu ve yardakçıları, BİRTEK-SEN çatısı altına birleşen işçilerin mücadelesinin “Ülkemizin ve bölgenin kalkınmasını istemeyen ‘dış güçlerin’ bir oyun oyunu olduğu" ezberine sığınıyor.
Özak işçisinin hak mücadelesi, "Bangladeşlileştirme" yolu ile yabancı sermayenin çekilmesi projesine bir direniş olarak görülmeli. Özak işçisi, Urfa ve bölge illerinin, global tekstil markaları için ucuz emek cenneti haline getirilmesine karşı verilecek olan mücadelede buz kıran rolü oynuyor. Burada elde edilecek bir başarı, bölgedeki tüm işçilerin kazanımı olacaktır.
Tekstil işçileri, Dakka’dan, Urfa’ya, sefalet ücretinin kader olarak sunulduğu her yerde ayakta. Levi's ve diğer markaların kurduğu bu sömürü çarkına karşı farklı coğrafyalarda kendi yatağında akan işçi mücadelesi, sanılandan da yakın bir gelecekte "Dünya’nın bütün işçileri bileşin" çağrısına kulak vermek gerektiğini anımsayacaktır.