17 Aralık 2023 23:05

"Vakıf Üniversitelerinde sorun alanları ve olanaklar" paneli

Buse Kaymaz, Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği'nin (ÜNİVDER) "Vakıf Üniversitelerinde Sorun Alanları ve Olanaklar" başlıklı panelini yazdı.

"Vakıf Üniversitelerinde sorun alanları ve olanaklar" paneli

Fotoğraf: Nisa Sude Demirel/Evrensel

Buse KAYMAZ

Geçtiğimiz günlerde Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER) tarafından düzenlenen "Vakıf Üniversitelerinde Sorun Alanları ve Olanaklar" başlıklı panel, çalışma koşullarındaki eşitsizliğe ışık tutarak, Türkiye ve dünya genelinde üniversite genişlemesini, neoliberalleşmeyi ve mücadeleleri gündeme taşıdı. Panelde 3 akademisyen sunum yaptı, sonrasında da forum gerçekleştirildi. Panel konuşmalarının başlıkları şöyleydi:

  • ÜNİVDER Yönetim Kurulu Başkanı H.Deniz Yükseker: Vakıf Üniversiteleri Yükseköğretim Sisteminin neresinde?
  • Abdullah Gül Üniversitesi’nden Dr. Evren Dinçer: Küresel Güneyde Üniversite Genişlemesi ve Özel Üniversiteler
  • Koç Üniversitesi Araştırma Görevlisi Deniz Sert: Dünyadan Örneklerle Üniversitelerde Emek Hareketi

VAKIF ÜNİVERSİTELERİ

Panelin ilk konuşmacısı Deniz Yükseker vakıf üniversitelerinin yükseköğretim sistemi içindeki konumunu ve temel sorunlarını detaylı bir şekilde ele aldı. Yükseker'in sunumunda öne çıkan önemli veriler arasında, vakıf üniversitelerinde devlet üniversitelerine göre daha az öğretim görevlisi olması dikkat çekiciyidi. Öğretim görevlisi başına düşen öğrenci sayısı devlet üniversitelerinde 12,1 iken, vakıf üniversitelerinde bu sayı 24,6 oldu. Yükseker temel sorunların başında neoliberalleşmenin geldiğini belirtirken, yapısal sorunlar kapsamında yükseköğretimin ticarileşmesiyle akademik karar verme mekanizmalarının etkinliğini yitirdiğinden bahsetti.  Yükseker'in sunumundaki tespitlerden bazıları şöyle oldu:

Öğretim elemanlarının özlük haklarına müdahil olan hukuki belirsizlik, keyfi işten çıkarmalar, ücret düşüklüğü ve ifade özgürlüğündeki kısıtlamalar, öğretim elemanlarının karşılaştığı temel sorunların başında gelirken çalışma koşullarının ağırlaşması ve emek denetiminin arttırılması da öğretim elemanlarının özlük haklarına müdahale olarak tanımlandı.

Vakıf üniversitesi öğrencilerine yansıyan sorunların başında öğrencilerin "müşteri" olarak görülmesi yer aldı.

YÖK’ün baraj puanlarını kaldırmasıyla eksi puanlar alan öğrencilerin vakıf üniversitelerinin bazı bölümlerine rahatlıkla yerleşebildiği ve bu bölümlerde akademisyen kadroların bu öğrencileri mezun etmekle yükümlü olması öğrenci ve öğretim elemanı arasında ölçme-değerlendirme pazarlık konusu oldu.

Yükseker, Vakıf üniversitelerinde toplu işten çıkarma ve maaş ödememe gibi hukuksuz yaptırımların YÖK tarafından kulak arkası yapıldığını vurgulayarak "YÖK üniversitelerde denetim yapıyor (dış denetim) ve bağımsız akreditasyon kuruluşları denetim yapıyor. Fakat üniversitelerin iç denetimi yok, ancak iç denetim, akademik özerklikle sağlanabilir" dedi.

DÜNYA VE TÜRKİYE'DE AKADEMİNİN DÖNÜŞÜMÜ

İkinci olarak söz alan panelist Dr. Evren Dinçer, son 20 yılda dünya ve Türkiye'deki akademinin dönüşümüne dair sunumunu gerçekleştirdi. Türkiye’deki durumun nicel genişleme, özelleştirme, uluslararasılaştırma ve ölçüt paradigması bakımından biricik olmadığını ifade eden Dinçer, dünya çapında akademinin konumlanışına dair çeşitli modellerden bahsetti. Amerika tipi eğitimin piyasalaşmasında öğrencilerin kredilerle 20 yıla kadar borçlu hale getirilmesinin ön plana çıktığını kaydeden Dinçer, Japonya ve Avrupa'nın da benzer bir akademi görünümü verdiğini belirtti. National Science Foundation gibi kurumların bunun taşıyıcısı olduğunu, Amerika’nın bu kredilere ayırdığı tutarın 1.6 trilyon dolar olduğunu belirten Dinçer bu rakamın Türkiye’nin GSMH’sinin yaklaşık 4 katı olduğuna dikkat çekti.

Eğitimin uluslararasılaştırma modelleri için ön plana çıkan örneklerden birinin kampüs ihraç edilmesi olduğunu ifade eden Dinçer, bu konuda da ana taşıyıcıların vakıf üniversiteleri olduğunu vurguladı. Hollanda ve Fransa gibi ülkelerde, akademik eğitimin uluslarasılaşmasının bu ülkelerin eski kolonyal özellikleriyle mümkün olduğunu ifade etti. 

Türkiye’ye en çok benzeyen yapılar olarak; Brezilya, Meksika, Vietnam gibi ülkelerin eğitim piyasasındaki nicel büyümenin bir arayış içerisinde olduğu ve sonuçları itibariyle de ortaklaştığı yanlara sahip olduklarını ifade eden Dinçer, bu ülkelerdeki örgün eğitimin genişleme oranının yüzde 100’e vardığını ve bununla birlikte orta sınıflara yönelik kolektif bir endişede ortaklaşıldığının altını çizdi. Dinçer, Türkiye’yi diğer örneklerden ayıranın ise bölgesel bir değişimden ziyade tek merkezli İstanbul eksantirik bir sürecin yoğun olarak takip edilmesi tespitini yaptı.

EMEK HAREKETİ

Araştırma Görevlisi Deniz Sert de 2021-2023 yılları arasında dünyada ve Türkiye'de üniversitelerde gerçekleşen emek hareketlerine dair sunum gerçekleştirdi. Teorik çerçevede dünya çapındaki eylemlerden B. Silver, İtalya’daki grevlerden Franzosi ve ABD’deki grevlerden Malsano’dan yararlandığını bahsetti. Sert, dünyadaki eğitimin niteliksel değişimini Türkiye’de Koç Üniversitesi’yle baştan sona izlenebileceğini de ifade etti.

Sunumunda makro göstergeler ve eylemler arasındaki ilişkinin uluslararası çapta benzeştiğini; düşük büyüme, yüksek enflasyon ve emek payında gerilemeyle eylemlerin yaşanmasının denk düştüğünü ifade etti. Ancak küresel çaptaki bu benzeşmenin, emeğin örgütlülük durumunda ve talepler bakımından çeşitli farklılıklar barındırdığının altını çizdi. Amerika, Fransa ve Almanya örneğinde akademik çalışanların başlıca taleplerinin ekonomik talepler olduğunu, bir diğer talebin de toplu iş sözleşmelerinin olduğunu ifade etti. Kadroların sendikalı olma durumuyla bağlantılı olarak bu süreçlerden kazanımla çıkabildiğini belirten Sert, Türkiye’deki akademik çalışanların mücadelesinin ise sendika, yetki ve iş kolu farklılıklarıyla yıpratıldığını ve öğrenci mücadelelerinin çok gerisinde seyrettiğini söyledi.

VÜDAM, Eğitim Sen 6 nolu Şubesi, Öğretmen Sendikası, İşçi Mahallesi’nin katkılarıyla forumda çözümler tartışıldı ve birlikte hareket alanlarına ilişkin tartışmalar sürdürüldü. Forumda gelen soru ve önerilerle birlikte şu tespitler öne çıktı:

  • Vakıf üniversitelerinde hem işçi hem öğrenci hem de akademik kadro olarak birlikte hareket edilebilecek alanlar oluşturulması,
  • VÜDAM'ın (Vakıf Üniversiteleri Dayanışma Meclisi) öncü olduğu vakıf üniversiteleri arasında dayanışma ve iletişim ağının daha da genişletilmesi ve üniversiteler arasında düzenli toplantılar alınması,
  • Bu sempozyumda vakıf üniversitelerinın 75’inden 46’sının İstanbul'da bulunmasının üniversitelere dair bir hareketlenme olacaksa İstanbul merkezli olacağının aşikar olduğunu gösterdiği,
  • Vakıf üniversitelerinde sorunun sadece ücret eşitsizliği olmadığı, akademik özerklik, özlük ve özgürlük sorunlarının da ön planda tutulması ve bu konuda dayanışma sağlanması,
  • Mücadele açısından hukuki belirsizliklerde sıkışmamak adına vakıf üniversitesinde yaşanmış davalara ilişkin veri toplanıp emsal kararların takip edilmesi ve hukuki anlamda genişleme ve dayanışmanın artılması

Evrensel'i Takip Et