19 Aralık 2023 04:36

Anadolu Isuzu işçisi: Üretimi aksatacak eylemlere ihtiyacımız var

"Bizim daha etkili yöntemlerle işverene karşı örgütlü olduğumuzu göstermemiz gerekiyor. Haftalık 1- 2 saat iş bırakma eylemi işi aksatmıyor"

Ekran görüntüsü Isuzu tanıtım filminden alınmıştır.

Paylaş

Anadolu Isuzu işçisi
Kocaeli

Merhaba, ben MESS grup toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamındaki Anadolu Isuzu’da çalışıyorum. Birleşik Metal-İş’te örgütlüyüz. Üç ayı aşkın süredir TİS sürecindeyiz, sözleşme bitene kadar yüzde 30 zam talep ettik, işveren 4 bin 750 TL brüt teklifi ile karşımıza geldi. Biz de kabul etmedik, bunun sonucunda haftada 1 saatlik iş bırakma eylemleri yapmaya başladık. Fakat iş yerinde taşeron işçiler çalıştığı için yaptığımız bu eylemin işe yaradığı söylenemez. Sendika temsilcileriyle görüşüp yaptığımız eylemin bir karşılığının olmadığını, bizim daha etkili kararlar alıp, işverenin çarkına çomak sokmak istediğimizi söyledik. Geçtiğimiz hafta temsilciler kurulu toplantısı vardı. Temsilci arkadaşlar bu taleplerimizi dile getirdiler ve 1 saatlik iş bırakma eylemi haftalık 2 saate çıkarıldı. Bu yeterli mi? Tabii ki değil ama bir başlangıç. Sendika biziz aslında, biz ne kadar istekli ve örgütlü olursak sendika taleplerimizi yapmak mecburiyetinde kalacaktır. Bizim daha etkili yöntemlerle işverene karşı örgütlü olduğumuzu göstermemiz gerekiyor. Bu üç aylık süreçte daha da kenetlendik, tek hedefimiz genel grev diyerek yola çıktık. Haftalık 1- 2 saat iş bırakma eylemi işi aksatmıyor. Bizim son kontrol ve taşlama bölümünde işi yavaşlatıp, yan panelden çıkardığımız ürün sayısını mümkün olduğunca en aza çekmemiz gerekiyor, böyle yaparsak ancak bir kazanım elde edebiliriz.

TAŞERON FİRMA MÜCADELEYE KET VURUYOR

Sendikalı olmamıza rağmen, iş yerimizde çalışanların yüzde 40’ı taşeron. Eylemlerimiz sadece sendika üyeleri ile sınırlı. Biz eylemdeyken taşeron çalışmaya devam ediyor. Sendikalı bir iş yerinde taşeron olmaması gerekir aslında. Taşeronun olması örgütlü mücadelemizi sekteye uğratıyor maalesef. Biz istediğimiz kadar slogan atıp yürüsek bile işveren üretimini devam ettiriyor. Bu durum bizim için çok can sıkıcı bir durum.

Şubat ayında sendikaya üye olurken, sendika yönetimi bize “Taşeron firmanın TİS sonunda iş yerinden tamamıyla feshedileceğini, kadroya geçmek isteyenlerin kadroya, diğer taşeron çalışanların iş akdinin feshine ve taşeron firmanın iş yerine bir daha girmeyeceğini” söylemişti. Biz taşeron firmanın iş yerinden gittiğinde daha güçlü olacağımızı, taşeron firmanın mücadelemizi yavaşlattığını kendi içimizde konuşuyorduk ki öğrendiğimiz bilgiye göre taşeron firmanın sözleşmesi mart ayına kadar uzatılmış. Tam da MESS sürecinde! Bir de mart ayına kadar işveren alacağı her işçiye karşılık taşeron firmadan bir elemanı işten çıkaracakmış. Herhangi bir iş durdurmaya karşı patron önlemini böyle alıyor. Burada resmen bizimle dalga geçiliyor. Bunu sendikanın kabul ettiğine inanamıyoruz. Bu kabul edilebilir bir durum değil. Biz kesinlikle iş yerinde taşeron firma istemiyoruz. Yarın greve çıktığımızda patron bu kozu kullanacak.

ÖZAK İŞÇİSİ BİZE YOL GÖSTERİYOR

Bıçak kemikte, dayanacak gücümüz yok artık, her ay kredi kartı borcumuz artıyor. Bu bizi psikolojik olarak yıpratıyor. Biz sadece insanca yaşamak ve hakkımız olan ücreti almak istiyoruz, patronlar servetine servet katarken biz açlığa, sefalete mahkum olmak istemiyoruz.

Bize burada nasıl yol alacağımızı gösteren işçi kardeşlerimiz var. Metal işçisi olarak Özak Tekstil işçilerinin direnişini gıptayla izliyor ve bir işçi olarak gurur duyuyorum.

Sermayenin devletin tüm olanaklarını arkasına alıp biz işçilere bu baskıyı yapan patronlar bizi şaşırtmıyor. Aslında bizden çok korkuyorlar çünkü sahip oldukları ne varsa biz işçi sınıfının emeğiyle, bizim sırtımızdan kazandıklarıyla oluyor. Ancak kurdukları imparatorluk elbet bir gün yıkılacak!

Ülkenin geldiği durum ekonomik kriz, açlık, sefalet yetmezmiş gibi bir de sarı sendikacılarla mücadele etmek zorundayız. Daha önce Öz Çelik-İş Sendikasına üye idim. Bu yaşananlara çok uzak değilim.

Bizim mücadeleyi büyütüp tüm ülkede hayatı durdurmamız tek çıkar yol. Urfa’da Özak işçilerinin yaktığı eylem ateşi umarım İstanbul’da da yanar. Bir metal işçisi olarak Özak işçilerinin haklı mücadelesinin yanındayım. Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

ÖNCEKİ HABER

Yetkililerin görevi 'helalliğe' indirgenemez

SONRAKİ HABER

Eğitim Sen: Eğitim sistemi protokoller üzerinden tarikat ve cemaatlere teslim edilemez!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa