Tüm Bel-Sen üyesi emekçiler: Emekçilerden uzak anlayışa karşı sendikamıza sahip çıkacağız
Tüm Bel-Sen üyesi emekçiler: "Grup ve kişisel çıkarlarını sendikal çıkarların önüne koyanlara, siyasi kariyer için sendikaları basamak olarak görenlere karşı sendikamıza sahip çıkmaya devam edeceğiz."
Fotoğraf: Kübra Kırımlı/Evrensel
Birgül YİĞİT KABAKLI
Tüm Bel-Sen Antalya Şube Üst Kurul Delegesi
Tüm Bel-Sen 12. Olağan Genel Kurulu 15-16-17 Aralık 2023 tarihlerinde Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde yapıldı. Belediye emekçilerinin talepleri Genel Kurulda göz ardı edilirken Genel Kurul, eş başkanlık ve kadın meclisi tartışmaları arasına sıkıştırıldı.
Tüzük içerisinde sendikanın organları arasına kadın meclisinin dahil edilmesine ilişkin önerge Genel Kurulda reddedildi. Önerge lehine yapılan konuşmada, salonun büyük çoğunluğunun erkek olması önerge lehine oy kullanmak için bir neden olarak ifade edildi. Ancak kadın meclisi uzun zamandır fiilen toplanırken salonda kadın delegelerin azınlıkta olmasında, kadın meclisinin iş yerlerinden kopuk, kadın emekçilerin taleplerinden uzak bir çalışma yürütmesinin payı yok mudur? Kadın meclisine ilişkin önergeyi reddedenler ‘kadın düşmanı’ olarak nitelendirilirken, eş başkanlık sistemine itiraz edenlere karşı “Faşizme karşı omuz omuza” sloganı atılması sendika içi demokrasinin gelişmesi için alınacak çok uzun bir yol olduğunu gösteriyor. Yine kadın meclisi önergesi reddedilirken bazı erkek delegelerin durumu alkışlarla karşılamasında kadınların içe dönük bir çalışma yürütüyor olmasının da etkisi olsa gerek.
TOPLU SÖZLEŞME ÖNERGESİ OKUNULMAKLA YETİNİLDİ
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nda, sosyal denge tazminatı ödenmesine ilişkin düzenleme aslında belediyelerde toplu sözleşme imzalanmasının engellenmesinden başka bir şey değildir. Sosyal denge sözleşmesinin imzalanması Kanun’un 32’inci maddesinde tamamen belediye başkanının inisiyatifine bırakılmıştır. Sözleşmenin imzalanması tavan tutarın aşılmaması, personel giderlerinin bütçenin yüzde 30’unu geçmemesi gibi hallerde mümkün olabilecektir. Sözleşmenin imzalanmasından sonra bu koşulların oluşması halinde sözleşme kendiliğinden hükümsüz kalır. Emekçilerin taleplerini içermeyen sözleşme toplu sözleşmeye denk düşer mi?
Antalya Muratpaşa Belediyesinde 2014 yılında imzalanan ve her yönüyle örnek olarak kabul edilen toplu sözleşme 2020 yılında Sayıştay kararları gerekçe gösterilerek belediye başkanının tek taraflı iradesi ile feshedildi. Yapılan görüşmede belediye başkanı tavan tutarı savunurken, genel başkanımız da “Arkadaşlarımız kantarın topuzunu kaçırıyorlar, yasayı zorlayacak bir liralık artışlar yapılması gerektiğini” söyleyerek belediye başkanına destek oldu. Toplu sözleşmeli sendika mücadelesinde gelinen nokta bu iken, Tüm Bel-Sen Genel Kurulunda toplu sözleşme hakkının engellenmesine karşı mücadele için verilen önerge maalesef okunulmakla yetinildi. Halbuki sözleşmesiz sendika hakkı özünden yoksundur.
YEREL SEÇİMLER GENEL KURUL GÜNDEMİNE GİREMEDİ
Demokratik ve halkçı yerel yönetimler için mücadeleyi benimseyen sendikamız yerel seçimler öncesinde gerçekleştirdiği Genel Kurulda yerel seçimleri gündemine dahi almadı. Belediyeler sürgün, mobbing ve işten atmaların en yoğun yaşandığı kurumlardan biridir. Belediyelere kayyum ataması elbette kabul edilemez. Kayyum halk iradesinin gasbıdır. Ancak kayyum atanmayan belediyelerde de işler yolunda değildir.
Belediyeler, halkın toplumsal ve sosyal ihtiyaçlarını karşılamak yerine piyasacı ve mega olarak nitelendirilen, maliyetinin halkın sırtına yüklenen projelerle şirket gibi yönetilmektedir. Liyakatin hiçe sayıldığı, atamaların görevde yükselme sınavı ile değil, istisnai atama yolu ile belediye başkan yardımcılığı ya da daire başkanlığı görevleri üzerinden yapıldığı belediyelerden bahsediyoruz. Halkın iradesi ile seçilen belediye başkanı emekçilerin hangi sendikaya üye olacağına karar vermeyi ve bunun için çalışanlara baskı uygulamayı kendisine hak olarak görüyor. Genel Kurulda “Nasıl bir belediye istiyoruz” tartışması yapılmaz iken, Antalya Şubenin bu konuda aynı zamanda CHP genel başkanına mektup olarak da gönderdiği bildiri Genel Kurul salonunda alındığı gibi sandalyeler üzerine bırakıldı, orada kaldı.
Tüm Bel-Sen Genel Başkanlığı koltuğunda oturan birinin kendisine yöneltilen en ağır eleştirilere bile katlanması gerekir. Bu demokratik olmanın da bir gereğidir. Eleştirilere gösterdiğiniz tahammül kadar demokratsınızdır. Ancak Genel Kurulda, kendisine yöneltilen eleştirilerin bir tanesini bile kabul etmeyen, sesini yükselten, kürsüyü yumruklayan zaman zaman salonu terk eden, kendi sülalesine ‘kanı deli’ denildiğini, kendisinin de öyle olduğunu, bundan sonra öyle tavır alacağını söyleyerek külhanbeyi bir ağızla konuşan bir genel başkan vardı. Genel Kurula yansıyan sorunlar maalesef bunlarla da sınırlı değildi.
Umut etmek kazanmanın yarısı ise, umutsuzluk da kaybetmenin yarısıdır. Grup ve kişisel çıkarlarını sendikal çıkarların önüne koyanlara, siyasi kariyer için sendikaları basamak olarak görenlere karşı sendikamıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Haklı taleplerimizden ve mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Umutla ve mücadeleyle kalın...
SENDİKALAR SINIF BİLİNCİNİN OLUŞMASINI DESTEKLEMELİ
Barış SÖZEN
Tüm Bel-Sen İzmir 1 No’lu Şube İş Yeri Temsilcisi
İlk kez katıldığım Genel Kurulun ilk gününden itibaren yapılan konuşmalardan, sendikamız Tüm Bel-Sen’in, sınıf sendikacılığı ekseninden uzaklaşarak daha çok içerisinde siyasi kavgaların verildiği politik bir dernek havasına büründüğü çıkarımını yapmak mümkün. Bu evrilmenin sonucu olarak iş yeri sorunlarından uzaklaşarak bir iktidar kavgasına zemin hazırlandığını Genel Kurul sürecindeki oluşan tartışma ve kavga ortamının doğmasına sebep olduğunu da gördük. Bu iktidar kavgasının emeğin ve emekçinin faydasına olduğunu düşünen erk sahipleri büyük bir hataya düşmektedir. İş yerlerinden başlayarak emekçiler kimin iktidarda olduğundan bağımsız, iktidar sahiplerinin yapmış olduğu eylem ve etkinlikler ekseninde kendilerinin insanca yaşam koşullarının nasıl sağlanacağını daha çok düşünmektedirler.
Genel Kurulda yaptığım konuşmada da belirttiğim üzere emekçiler genel merkezimizden kendilerinin almış olduğu kararların hiçbir engele takılmadan uygulanması ve söz yetki karar emekçide söyleminin boşa düşürülmemesini istiyor. Bizler her emekçinin sınıf mücadelesindeki her görüş ve önerisini çok değerli görüyoruz. Sendikalar sınıf bilincinin oluşmasını desteklemeli ve tüm emekçilerle birlikte hareket etmelidir.
EMEKÇİLERİN TALEPLERİ GENEL KURULDA ‘CILIZ’ KALDI
Evrim Pınar MAK
Tüm Bel-Sen İzmir 1 No’lu Şube Delegesi
Bu Genel Kurulda ne yazık ki emek ve sermaye çelişkisini esas alan sınıf sendikacılığı anlayışı yerine kimlik, kültür sorunlarını esas alan indirgemeci bir sendikal anlayış ön plana çıktı. Oysaki sendika dili, dini, ırkı, düşüncesi, rengi, cinsiyeti ne olursa olsun en geniş cephede emekçilerin bir araya getirildiği ve ortak bir mücadelede birleştiği zemin olmalıdır. Son yıllarda yaşanan salgın hastalıklar afetler vb. nedenlerle yaşanan ekonomik krizin faturası biz emekçilere yüklenmiştir. Yükselen enflasyon ile alım gücü giderek zorlaşmış, çalışanların eline geçen ücretler artan gelir vergisi yüküyle giderek azalmıştır. Ekonomik kriz derinleşince iktidar varlığını koruyabilmek adına sistematik saldırganlığıyla muhalefete ve emek hareketine karşı baskı ve hukuksuzluğunu artırarak devam ettirmektedir. Tam da bu nedenlerden ötürü bir an önce sermaye sınıfı ve onun gerici baskıcı hükumetinin saldırılarına karşı sendikaların birleşik mücadele merkezleri olabilmesi için sınıf sendikacılığını hayata geçirmesi gereklidir.
Sendikal örgütlenme sadece kağıt üzerinde sendikaya üye yapmak değildir, üyelerle sendikal bağların kurulması ve üyelerin aidiyet bağlarının güçlendirilmesi gereklidir. Genel Kurulda bahsedilmesini beklediğim konular bunlardı... Fakat kurulda söz alan delegeler kürsü konuşmalarında bahsi geçen konular üzerinde çok da durmadılar. Bazı delegelerin iş yerine dair talepleri sorunları dile getirilse de çoğu üyenin ideolojik propagandaları nedeniyle bu sesler cılız kaldı. Tüzük değişikliği ve karar önergeleri kısmında ise dehşete kapıldım. Önergeler oylamaya sunulduğunda doğru düzgün dinlenmeden grupçu bakış açısıyla kabul ya da reddediliyordu. Salondaki gerginlik fazlasıyla hissediliyordu. Kendime ‘Biz ne ara birbirimize bu kadar düşman olduk’ diye sordum.
Birbirlerine sesini yükselten tüm arkadaşlarıma; sesimi duyurmak isterdim: Daha dün gibi acısı hâlâ içimizde taptaze duran 10 Ekim Gar Katliamı’nda kadını erkeği, işçisi, memuru, öğrencisi demeden, A veya B partisi diye ayırt etmeksizin emeği demokrasiyi barışı savunmak için yola çıkan 103 canımız yoldaşımız katledilmedi mi? Şimdi bizim birbirimize sımsıkı sarılmaktan başka çaremiz yok. Ya küçük gruplara bölünerek yok olacağız ya da birleşe birleşe kazanacağız...
EMEKÇİLERE AYRIŞMA DEĞİL BİRLİK KAZANDIRACAK
Ersoy YILDIRIM
Tüm Bel-Sen İzmir 1 No’lu Şube Delegesi
Yerel yönetim emekçilerinin haklarının, taleplerinin; işverene karşı nasıl örgütlenip bir bütün olarak mücadele edilmesi, aynı zamanda kazanımlar için nasıl bir hat ortaya konulması gerektiğine dair konuşmalar yapılmasını beklediğim Genel Kurul, grupların birbirilerinin konuşmasını dinlemediği şekilde sürdü. Genel Kurul salonu hiç tam dolu olmadı. Ta ki tüzük değişikliği önerilerine kadar. Tüzük değişikliği sırasında demokrasiden eşitlikten bahseden arkadaşlarımız, evet oyu veren hayır oyu verene, hayır oyu veren evet oyu verene yüzünü çevirip birbirlerini yok saymaya çalıştı. Oysaki çoğumuz her yerde eleştiriye açık olmayı, farklı görüşlere karşı saygılı olmayı konuşuyoruz. Savunmak yetmiyor. Bunu pratiğe dökmenin ne kadar zor olduğuna da şahitlik ettik.
Hükümet ayrıştırma, ötekileştirme, nefret dilini oluşturma üzerine politika güderken bizler sendika olarak emek mücadelesi üzerine daha sağlam adımlar atmalıyız. Hayat şartları her geçen gün zorlaşırken ekonomik krizi bu kadar hissederken, açlık, barınma, hayatta kalma mücadelesi varken kadın meclisi, eş bakanlık tartışmaları, gerçeklikten uzaklaşmaktır.
Grevli toplu sözleşme hakkını istemek, insanları alana çekmek, tepki göstermek, karşı koymak, mücadele etmek, kolektif çalışmak bizim sorumluluğumuzdur. Tabandan yerel yönetim emekçilerinin taleplerini bizler Emek Hareketi olarak dile getirdik. İş yerinde örgütlenmenin, temsilciliğin, şubenin önemi ve buna bağlı olarak kolektif çalışma ile sendikamızın daha etkin ve güçlü olacağına inandığımızı dile getirdik.
Genel merkeze yapılan eleştirileri tek başına başkanın yanıtlaması ise bizim bir bütün olmamız gerekliliğini bir kez daha göstermiş, güç savaşının emek mücadelesinin önüne geçtiğinin apaçık kanıtı olmuştur. Oysaki yerel seçim sonrası, yoksulluk, baskılar daha artacak daha çetin bir mücadele bizi bekliyor olacak. Çünkü toplu sözleşmeler daha önemli olacak. O yüzden de tüm emekçileri yakinen ilgilendirecek, ayrışma değil birlik kazandıracak.