21 Aralık 2023 15:00

Mücadelemizle “Gene geleceğiz!”

Erdal’ın ölümü toplumsal bellekte bir yas olarak kalmayacak, yaşamı gençliğe bir miras olarak kalmaya devam edecek diye düşünüyorum.

Fotoğraf: Damla Kırmızıtaş/Evrensel

Paylaş

Duru

Hacettepe Üniversitesi

 

2023’ün Eylül’ünde Ankara’ya okumaya geldim. Üniversiteler henüz açılmamıştı, yurda yerleştim ve kampüsü, başkenti tanımaya çalıştım.

2016’da ayyuka çıkan ve toplumsal alanlarımızı ağ misali kuşatan devlet baskısının mücadelenin en görünür ölçülerinden olan gençlik hareketinde yarattığı gerileme, gençliğin pandemi ve deprem günlerinde evlerinden, yani kampüslerinden, uzaklaştırılmasıyla da perçinlenmiş ve kısmi direnişler (Boğaziçi örneği) yaşansa da yekten bir toparlanma engellenmişti. Çeşitli kulüplerin kapatılması, kendilerine tahsis edilen mekânların ellerinden alınması ile alanlar kaybedilmişti sözgelimi.

ÜZGÜN OLMAKTANSA ÖFKELİ OLMAYI TERCİH EDENLER

Beni umutsuzluğa değilse de moralsizliğe sevk eden bu görüntülerin ardından güz dönemi başladı.  Tekrar etmeye ne hacet, ağır şeyler yaşandı: Katledilen Zeren, intiharlar ve bunlara karşı çıkarılan örgütlü sese tehditler… Tam bu noktada söylemek gerekir ki, ilk ikisi trajedi olsa da sonuncusu bir şeye delaletti. Eylemler, yeni gelen öğrencilerin atılganlığı bir duvarı zorluyordu. Öğütlenen kader anlatısı, örgütlenen sesle parçalanıyor ve “üzgün olmaktansa öfkeli olmayı tercih eden” gençler yapıyordu bunu. Eylemlilik bir balyoz gibi moralsizliğin üstüne indi. Tabii benimkisine de.

Ve 11 Aralık’ta Erdal’ı andı Emek Gençliği. Birçok öğrenci gibi ben de katıldım. Erdal’ı bugüne kadar ağıtlardan bilmiştim, yoldaşlarından mücadelesini dinledim. Etkinlikte 80’den ilk önce Filistin’e, ardından Urfa’daki tekstil direnişine uzanan bir izlek işlendi. Bu tozları hangi çamurların getirdiğinden bahsedildi. Farklı hayatlardan gelen birçok arkadaşımızın orada olduğunu gözlemledim.

Mikro gündemlerimizin, özgür üniversite mücadelesinin “sınıfın” neresinden geçtiği anlatıldı ve sonuncusunu kavramak eminim herkes için Erdal’ın mücadelesini anlamaktı. Kaybettiğimiz alanların aslında bizim tarafımızdan kazanılmış olduğu ve daha güçlü biçimde yeniden alınabileceği gerçeği daha bir somutlaştı belleğimde. Devletin bir ağı varsa gençliğin de ördüğü başka ağlar vardı.

Aylardan aralık, eylül gibi netameli bir ay. Ancak Türkiye’nin, Ankara’nın yağmur çamurunda yapı yerleri de var. Yapı yerleri, mevsim de gereği çamur kar. Belki yapı yerlerinde zaman zaman ellerimiz kanar. Ama burada sabırla örülmüş yapılar var, her putrelinde gençliğin emeği var, temelleri sağlam. Temellerini Denizler, Erdallar, Mahirler, İbrahimler atmış. Tam da bu sebeple, yapı yerleri yükseldikçe Erdal’ın ölümü toplumsal bellekte bir yas olarak kalmayacak, yaşamı gençliğe bir miras olarak kalmaya devam edecek diye düşünüyorum. Erdal Eren’in mücadelesini ve yoldaşlarının “emeğini” umutla selamlıyorum.

 

“Bir bülbül kulağıma fısıldadı: Gene geleceğiz.

Bülbüller oralarda yaşarlar henüz. Şakırlar yazılarımızda.

Yorulma gönül, dönüşün yollarında çökme sakın.

Gene geleceğiz. Gene.”*

*Filistin Şiiri, Abu Salma, Evrensel Basım Yayın

ÖNCEKİ HABER

Gayrı döner oldum

SONRAKİ HABER

Bu laboratuvarda mücadele aranıyor!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa