Ekonomiyi asgari ücretle anlamak
Asgari ücret, ne kadar olmalı? Kaç olursa olsun zaten tüketim ürünlerine zam gelmeyecek mi? Resmi enflasyonun bile altında zamlanma ihtimali var mı?
Fotoğraf: Pixabay
Batuhan ENGİNER
İTÜ Ekonomi Bölümü
Kasım 2023 itibariyle bekâr bir çalışanın aylık yaşama maliyeti 18.239 TL‘ye ulaştı.
Genç işçilerin hepsinin, henüz çalışmıyor da olsalar ekonomiye ilgi duyan veya ailesi asgari ücret alan gençlerin de çoğunun kısmının bileceği üzere; yeni yılla birlikte asgari ücret de zamlanacak. Aslında, asgari ücret almamasına rağmen asgari ücretteki değişimleri en çok takip eden insanlar muhtemelen Türkiye’dedir. Çünkü ülkemizde asgari ücret 2 işçinin 1’ine reva görülür. Hatta, asgari ücretin miktarı, Türkiye’de diğer her ülkede olduğundan daha sıkı bağlarla bağlıdır “emeğin fiyatı”na. Çünkü ücretlere yapılan zamlar, asgari ücrete göre belirlenir. Peki bu kadar önemliyse bu asgari ücret, ne kadar olmalı? Kaç olursa olsun zaten tüketim ürünlerine zam gelmeyecek mi? Resmi enflasyonun bile altında zamlanma ihtimali var mı?
Bunların hepsi cevaplanması gereken sorular. Ama önce 2023 yılının bütününü düşünelim, ardından Asgari Ücreti Tespit Komisyonu’nu ve 2024 ücretini konuşabiliriz. 2023’te asgari ücrete iki zam gerçekleşmişti. Biri Ocak, diğeri Temmuz ayında. Fakat hem Ocak’taki hem de Temmuz’daki zamda aynı hile yapılmıştı! İşçilere bir anda açlık sınırını ucu ucuna aşacak bir mebla vadediyorlar. Sayıyı duyanlar, yaşam koşullarında belirgin bir iyileşme ile karşılaşmayı ummaya başlamışken, kimse henüz yeni/zamlı ücretlerini bile almamışken bir anda bir pahalılık dalgası baş gösteriyor. Açlık sınırı da yıldırım hızıyla yükseliyor ve asgari ücret tekrar açlık sınırının altına düşüyor. Örneğin, 2023’ün 1 Ocak’ında asgari ücretliler ilk defa 8506 TL maaşlarını aldılar. Fakat aynı ay bitmeden açlık sınırı, bir anda yaklaşık 700 TL artarak 8864 TL olmuş! Aynısı Temmuz’da da olmuş. İnsan, aklıyla alay edildiğini düşünmeden edemiyor.
“Biz göreve geldiğimizde, on beş sene önce, Türkiye’de olağanüstü hâl vardı. Ama bütün fabrikalar hep grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi, grev tehdid olan yere biz OHAL’den istifade anında müdahale ediyoruz. […] Bunun için kullanıyoruz biz OHAL’i.” Bunlar Erdoğan’ın 2017’den kalan sözleri. Ama Mayıs’ta seçime günler kala lâf “işçi kardeşlerimiz”e gelmişti yine. O kadar sözün ve rekor artışın ardından Temmuz’da ilk zamlı asgari ücret de 11.402 TL yatmıştı. Fakat, yine, daha harcayacak vakit olmadan açlık sınırının altına düşmüştü. İşte Erdoğan’ın sözümona işçileri enflasyona ezdirmeme politikası.
BU ZAMDA DA AYNI HİLEYİ YAPACAKLAR MI?
Güncel tartışmalarımıza ve zamma dönelim. Asgari Ücreti Tespit Komisyonu geçtiğimiz 11 Aralık ve 18 Aralık günlerinde toplandı. 11 Aralık’taki toplantının detaylarından emin olmasak da vergi dilimlerinin konuşulduğunu biliyoruz. Burada işçilerin 5 kişilik TÜRK-İŞ heyetin 4 kişisini oluşturması (bu sayı göstermelik olsa bile) Türkiye’de işçilerin vergide adalet, zamların durdurulması ve insanca yaşanacak ücret talebinin yavaşça yaygınlaşması, oturması ile alakalıdır. Bir anda ne TÜRK-İŞ işçilerin temsiliyetinin önünü kesen sendika bürokrasisinden kopmuş ne de patronların devleti işçi ile iş vereni eşit görmeye başlamamıştır.
Geçmişe bakacak olursak AKP şu ana değin açlık sınırı ve asgari ücret oyununu iyi oynamışa benziyor. TCMB 2024 için yıllık enflasyon hedefini %36 olarak da güncelledi. 2023 Kasım’ının açlık sınırıysa 14 bin TL civarlarında. Hem iktidarın kesintisiz bir biçimde sürdürdüğü patronları destekleyen politika beyanları hem de geçmiş zamlara bakacak olursak, yine açlık sınırının biraz üstünde bir ücretle karşılaşacağız gibi duruyor. Ancak Erdoğan ve Şimşek, bu gerçeği zaten memur maaşlarına olacak zamların da Orta Vadeli Program kapsamında gerçek değil fakat “hedef” enflasyon oranında yapılacağını ilan etmişti. Bu sebeple AKP kendi sözünü çiğnemediği takdirde %36’dan fazlasını beklemek için bir nedenimiz olmaz. İşçiler onlara kendi sözlerini çiğnemek için bir “neden” vermedikçe.
İŞÇİLER NE TALEP ETMELİ?
Bu biçimiyle işçilerin politik gücünün çok zayıf olduğu ve ekonomik olarak oldukça zorlandıkları böylesine bir dönemde şu ana kadar sürüp gitmiş olan açlık sınırı-asgari ücret konsensusu aslında yalnızca bir “güçler dengesi”ni veya birinin öbürüne baskın gelemiyor oluşunu ifade etmiyor. İnsanların ihtiyaçları, liberallerin iddialarının sandığının aksine sabit ve lineer iki çizgiden ibaret değildir. Taleplerin esneyebilmesi söz konusudur. Örneğin, beyaz eşya da bir ihtiyaçtır ancak kriz zamanı almadan, eski beyaz eşyanız ile idare edebilirsiniz fakat kriz geçene kadar yemek yememek, su içmemek, kiranızı ödememek gibi bir seçeneğiniz yoktur. Burada beyaz eşya “esnekliği yüksek talep” iken diğerleri bunun tam tersidir. Bu asgari ücret zamları, bir insanın pek çok farklı tüketimini temsil eden bir alışveriş torbasıyla ölçülüyor. Bu torbada ekmek de var telefon da futbol maçı bileti de. Ücret zammı, bu mal ve hizmetlerin enflasyonunun ortalaması düzeyinde yapılıyor. Hâlbuki, sağdaki grafik de göstermektedir: Gıda enflasyonu ortalama enflasyonun üstündedir. Bakarsanız kimi dönemlerde 10 puan daha yüksek! Bu diğer mallar 10 birim zamlanırken, gıdanın 11 birim zamlanması demek. Bu neredeyse zammınızı eksik almak demek.
Asgari ücrete ve bu ücretle aile geçindirmeye çalışanların yaşamına bir bakacak olursak, diyebileceğimiz tek şey, AKP’li laf cambazlarının, mesela Şireci işçilerinin direnişine gelip onlara “Bunların tüm suçlusu enflasyon. Sabredin” diyen Antep Belediye Başkanı’nın yaptığının alenen insan kandırmak olduğudur. Çünkü asgari ücretle geçinen birinin bekleyeceği, geri adım atacağı bir şey kalmamıştır. Yemek yemek için mi sabredecek? Burada tekrar görüyoruz. Tıpkı yukarıda maaşlar henüz yatmadan gelen, halk ağzında fırsatçılık dediğimiz, zamları konuşurken de gördüğümüz gibi: Asıl ihtiyaç raflardaki zamların durdurulmasıdır.
KAYNAKÇA:
TÜRK-İŞ Ocak, Temmuz ve Kasım 2023 Açlık ve Yoksulluk Sınırı