Delinin (!) vaadi yatsıya kadar mı yanar?*
Milei, darbeyle başa gelmese de zamanında darbeyle başa gelenlerden çok daha radikal ve halk düşmanı uygulamaları açıkça dile getirebiliyor.
Fotoğraf: Pixabay
Rıza MUTLU
Boğaziçi Üniversitesi
Arjantin’de 20 Kasım’da yapılan seçimlerde kullanılan oyların yüzde elli beşiyle aşırı sağcı aday Javier Milei seçildi. Ülkede uzun süredir devam eden derin ekonomik krizi çeşitli radikal uygulamalarla çözeceğini vaat etti. Peki, Milei kimdir? Vaatlerindeki aşırı uygulamalar neler ve Arjantin’i önümüzdeki yıllarda neler bekliyor?
Milei kendini anarko-kapitalist ve liberteryen olarak tanımlıyor. Arjantin’de uzun yıllardır süregelen merkez sol ve merkez sağ ittifakların iktidarı el değiştirmesi süreci sonrasında, Milei özellikle genç Arjantinlilere üçüncü bir yolu gösterdi ve popülerleşti. Her ne kadar ekonomik açıdan merkez bankasını kapatma, ulusal para birimi Peso’yu kaldırma, Arjantin bütçesinde yıllık 5 milyar doları bulduğu tahmin edilen sosyal yardımları kesme gibi söylemlerle “özgürleşmeyi” vaat etse de sosyal açıdan tam tersi vaatleri var. Örneğin kürtajı yasaklayacağını ve Kadın Bakanlığını kaldıracağını vaat etti. İttifakının adayları arasında da merkez sağın ve Arjantin’de yapılan askeri darbelerin savunucuları var. Dış siyaset alanındaysa Amerika’nın çıkarlarının yanında olmayan herhangi bir görüşü yok. Öyle ki, seçildikten sonra yapacağı ilk ziyaretin İsrail’e olacağını söyledi. Mitinglerine de Arjantin bayrağından çok Amerika ve İsrail bayraklarıyla çıktı. Ancak Milei’nin meclislerde çoğunluğa sahip olmaması, bu uygulamaları gerçekleştirmesi önündeki en büyük engellerden biri.
MİLEİ NEYİ TEMSİL EDİYOR?
Bu açıdan Milei dünya genelinde 1974 krizi sonrası başlayan, Amerika eliyle tüm dünyada sivil hükümetlerin darbeyle indirildiği ve darbeciler tarafından neo-liberal ekonomik programların uygulamaya konulduğu o kanlı dönemden bir parça gibi gözüküyor. Arjantin, bu dönemi ilk defa yaşamayacak çünkü daha önce de askeri cuntalar tarafından ve Milei kadar radikal olmasa da benzer uygulamaları vaat edenler tarafından yönetilmiş bir ülke.
Milei’nin vaatleri arasında son cuntada kan dökmüş, çocuk kaçırmış cuntacıları affetmek var. “Eğer devlet ile mafya arasında bir seçim yapmak zorunda kalsaydım, mafyayı seçerdim. Çünkü mafyanın kodları vardır, mafya uyum sağlar, mafya yalan söylemez. Ve hepsinden önemlisi, mafya rekabet eder” söylemi misyonunu açık bir şekilde ortaya koyuyor. Siyasete girdiğinden beri halk düşmanı açıklamalarla ve vaatleriyle Arjantin’de toplumsal hareketlerle elde edilmiş tüm kazanımlarını yok edeceği ve ülkeyi çeteleşmiş sermayeye temin edeceği imasında bulunuyor. Söylemleriyle dış siyasette Amerika’nın bir aparatı olacağı görülebiliyor. Her ne kadar darbeyle başa gelmemiş olsa da darbecilerden eksik olan doğrudan kan dökme özelliğini, çocuk satışını ve organ satışını yasallaştırma vaatleriyle yaratması olası olan bir toplumsal çöküşle kapatacağa benziyor.
ARJANTİN’İ YEKTEN SERMAYEYE TESLİM ETME ÇABASI
Arjantin’de bulunan antiemperyalist ve antifaşist kitle hareketi geleneğinin, Milei’nin uygulamalarına karşı nasıl pozisyon alacağını süreçte görüyor olacağız. Çünkü yıllarca emperyalizmle ve cuntalarla mücadele etmiş bu gelenek, kendini güçlü sendikal ve sosyal örgütlenmelerle Arjantin siyasetinde önemli bir noktaya evirmiş durumda. Bu örgütlerin Milei’yi zaman kaybetmeden radikal vaatlerini uygulama konusunda uyardığını da gördük. Bu da Arjantin’de eski bir dinamiğin tekrar kurulmasına sebep olabilir. Milei yanındaki merkez sağcılar ve cunta savunucuları, Arjantin’i sermayeye teslim ederken buna karşı çıkacak kitle hareketine de karşı kendisinin de dillendirdiği bir acımasız şiddet uygulamasına başvurabilir.
Özetle, Milei kapitalist çevrelere tam hizmet anlayışıyla politikalar geliştiren bir aşırı sağcı. Darbeyle başa gelmese de zamanında darbeyle başa gelenlerden çok daha radikal ve halk düşmanı uygulamaları açıkça dile getirebilecek kadar da popüler. Meclisteki problemlerini aşsa dahi sokakta, daha büyük ve etkin bir kuvvetle karşılaşacak olması ihtimali, Arjantin’in önümüzdeki dört yıl çalkantılı bir süreçten geçeceğini söylüyor.