22 Aralık 2023 11:59

Görünüşte protest özünde düzen yanlısı, Milei örneği

Yoz biz demokrasi, meşruiyet krizine girdiğinde görünüşte “değişimci” aktörlerini devreye sokar. Milei ve daha nicesini birleştiren, emek düşmanlığı, piyasacılığın gizlenmesidir.

Fotoğraf: Alba Movimientos kitle örgütünün twitter hesabından

Paylaş

Arda

ODTÜ

 

Tarihsel süreçte burjuva demokrasisinin krizleri, sosyal fenomenler arasında tanıklık ettiğimiz olaylardır. Bu krizler, neo-liberalizmin temsil ettiği kurgusal yapıyla bağlantılı olarak, sömürüyü gizlemeye yönelik araçsallaştırılmış demokrasi anlayışıyla ilişkilendirilebilir. Demokrasi; birey özelinde ve bireyin parçası olduğu sınıf ve sınıfsal ilişkilerden izole edilerek karakterize edilemez, edilmemelidir. Gerçek anlamda demokrasi, herhangi bir kesimin diğerini tahakküm altına almadığı, sınıfsız ve sömürüsüz bir toplumdan ayrı düşünülemez. Ancak neo-liberalizm, tekelci sermaye için istikrar arayışında olurken, halk kitleleri için kemer sıkma politikalarıyla egemen sınıfların hakimiyetini pekiştirerek sömürüyü ve eşitsizliği derinleştirmekten kaçınmaz. Bu çelişki, kriz dönemlerinde net bir şekilde ortaya çıkar ve krizin doğurduğu politik iklimi kullanarak populist hareketlerin güçlenmesine ve bazen iktidarlara gelmesine sebebiyet verir. Arjantin'de Javier Milei'nin genel seçimleri kazanması da sözü geçen duruma bir örnek teşkil etmektedir.

ORGAN TİCARETÇİSİ NASIL SEÇİLDİ?

Arjantin’de seçimler, uzun süredir devam eden yüksek enflasyon ve ekonomik buhranın gölgesinde gerçekleşti. Seçim sandığından; populizmle maskelenmiş sermaye yandaşlığı, işçi düşmanlığı, cinsiyet eşitsizliği ve sosyal kutuplaşma çıkmıştır. Sağın manipülasyonlarına maruz kalan Arjantin halkını zor günlerin beklediği aşikardır. Milei'nin programındaki vaatler vergi yükünün işveren yararına hafifletilmesi, kamu harcamalarının kısılması, emeklilerin yararlandığı fonların azaltılması gibi sermayeyi kuvvetlendirecek reformları içerirken, aynı zamanda  Arjantin Merkez Bankasının kapatılması ve dolarizasyon da denilen ABD dolarına geçilmesi gibi küresel sermayeye göz kırpan amerikancılığı da içermektedir. Milei sık sık bir Trump destekçisi olduğunu dile getirirken bunun bir gereği olarak siyasal programını da Amerikan yardakçılığı üzerine planlamış görünüyor. Arjantin halkının bağımsızlığı ve egemenliği göz önünde bulundurulduğunda bu seçim sonucunun ne denli tehlikeli olduğu da anlaşılabilir. Milei’nin Amerikancılık ve piyasacılıkla bezenmiş aşırı sağcı görüşleri bunlarla sınırlı kalmaz; iklim krizinin inkarı, kürtaj karşıtlığı, silahların serbestleştirilmesi gibi bilim, kadın ve doğa karşıtlığına işaret eden tehditleri de barındırmaktadır. Muhafazakar olmayan her türlü harekete karşı nefret örgütlemek ve düşmanlaştırmak da Milei’nin politik ajandasında yer alıyor. Tüm bu politik program açıkça göstermektedir ki; Milei kötü ekonominin acı reçetesinin emekçi kitlelere yüklemekten imtina etmezken halkın asıl gündemini sosyal kutuplaşma ekseninde ele alıp manipulatif söylemlerle emek sömürüsünü saklamaya odaklanmıştır. Buna ek olarak, kürtaj karşıtlığı üzerinden cinsiyet eşitsizliğini tırmandırmak ve varolan eşitliksizci cinsiyet algısını güçlendirmeye hevesli olduğunu da söylemek gerekir. Karşısında kurulacak sol bir muhalefeti dağıtmak için her türlü insanlık dışı yönteme girişeceğini gösteren, “Solcular ölebilir” söylemine de parantez açmak gerekir. Solun varolan çarpık sosyal düzeni değiştirerek eşitlikçi bir anlayışla yenisini inşa etmek üzerine normatif bir gayesi olduğunu es geçmemek yerinde olacaktır. Bu bağlamda, eşitsizlikçi sosyal düzenin korunması ve bu sosyal düzenin yeniden üretimini sağlayan; egemen fikir, değer ve inançların korunması bağlamında modern kapitalist devletlerin başvurduğu aygıtlar da gözönüne alınmalıdır. Hem doğrudan devletin baskı aygıtları(hükümet, kolluk kuvvetleri, mahkemeler, ve dahası) hem de dolaylı olarak ideolojik aygıtları(eğitim sistemi, medya,vb.)  mevcut güç ilişkilerinin korunması ve yeniden üretimi için devrimci örgütlenme ve düşünceleri baskılamaktadır.* Milei vakasındaki gibi radikal sağ görüşlerin yükselişini yalnızca solun yetersizliği, yokluğu, boşluğu şeklinde tek bir nedene bağlamak da kabaca yapılmış alelade bir değerlendirmedir. Çok paradoksal bir şekilde, bu çıplak çıkarım da burjuva ideolojisinin yeniden üretimine sebebiyet verir. Sağ hükümetlerin suçları, Sol muhalefetlerin etkisizliğine dem vurarak, temize çıkarılır. Bu süreçlerle egemen ideoloji döngüsel ve otomatik olarak tekrar ve tekrar üretilir.

Bu seçim sonuçları, Arjantin siyasi ikliminde uzun süredir hakim olan ana akım sağ Macrismo ve sol populist Kirchnerizm siyasi mücadelesine son vererek, yeni populist ekstrem sağ kanadın palazlanmasına işaret etmektedir. Milei'nin zaferi, Arjantin'in ekonomik sorunlarına karşı duyulan rahatsızlığın, mevcut hükümetin başarısızlığına yönelik öfkenin ve siyasete karşı hoşnutsuzluğun bir tezahürü olarak değerlendirilebilir. Sağ populist hareketler tutamayacağı sözleri vermek, piyasacı politikaları yeniden tesis etmek, iç pazarı uluslararası ve yerel sermaye için istikrarlılaştırmak, giderleri ücretli işçinin sırtına yüklemek, insan haklarını baltalamak üzerine uzmanlaşmış görünüşte sistem karşıtı özünde çürümüş sistemin yeniden üreticilerinden başka bir şey değillerdir. Milei örneği de tüm bunlarla bir paralellik oluşturmaktadır. Milei'nin hararetli, kışkırtıcı ve harekete geçirici söylemleri umutsuzluğa düşen kitleleri kandırmak üzerine yoğunlaşan içi çoğu zaman politik yanlışçı ve kutuplaşmayı tırmandırıcı öğelerle doldurulmuş bir nitelik taşır. Unutulmamalıdır ki sağ populizmin söylemlerininin kapsamını kitlelerin problemleri değil retoriğin sınırları belirlemektedir. Özellikle emekçi kitlelerin bu denli zararlı politik hareketlerin peşinden gitmesi sadece bunlarla açıklanamaz olsa gerek. Ana akım partilerin kitleler üzerindeki etkisinin ve sahiciliğinin cılızlaşmaya başladığı noktada işçi sınıfı partilerinin kitlelere başka bir alternatifin olduğunu kanıksatma girişimlerinin bir karşılık bulamaması özeleştiriden gerektirir elbette. Milei'nin oyların yarısını dahi alamamış olması ve bunun Milei karşısında sağlam bir sol sokak muhalefetini doğurabilme ihtimalinin varlığı bir noktaya kadar umutlarımızı taze tutuyor. Şu bilinmelidir ki; Milei özelinde ele aldığımız sağ populizm tehditi şahsi bir meseleden çok toplumsal bir problemdir. Milei, Meloni, Orban, Bolsonaro, Trump ve daha nicesini ortak paydada birleştiren zihniyet emek düşmanlığı, piyasacılık ve bilim inkarcılığının söyleme dayanan bir perdelemeyle gizlenmesine ilişkindir. Kapitalizm ve yozlaştırdığı demokrasi anlayışı meşruiyet krizine girdiğinde görünüşte protest ve siyaset karşıtı özünde sermayenin işbirlikçisi ve politik kutuplaştırıcı aktörlerini devreye sokar. Bu kutuplaştırıcı nitelik sınıf içi tartışmaları yoğunlaştırırken sınıflar arasındaki asimetrik güç ilişkilerini gündemden uzaklaştırır. Yalnızca Arjantin’de değil sağ populizmin yükselişe geçtiği her yerde; insanların sosyal hayattaki memnuniyetsizliklerinden doğan; siyasete, siyasi kurumlara, siyasi aktörlere karşı geliştirdikleri öfkeyi, asıl muhattabına, kapitalist sisteme yönlendirecek olan sol hareketlere büyük bir görev düşmektedir. Bu mücadele sadece fiziksel eylemlilik anlamında değil bu fiziksel eylemliliğe sıkı sıkıya bağlı olan düşünsel ve kültürel anlamda da yükseltilmelidir.

 

*Althusser, L, (1970). İdeoloji ve Devletin İdeolojik Aygıtları

ÖNCEKİ HABER

Boşandığı erkeğin ailesinden şiddet gören kadın: Devletin beni korumasını istiyorum

SONRAKİ HABER

Depremde 14 kişinin öldüğü Arıkan Otel davasında 22 yıl 6 aya kadar hapis istemi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa