AYM kararına rağmen tahliyeler engelleniyor | Hukukun olmadığı yerde gardiyan ne derse o!
AYM'nin iptal ettiği “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” gerekçesiyle cezaevinde olan ve tahliye edilmeleri gereken çok sayıda mahpus “iyi hal” raporu bahanesiyle içerde tutuluyor.

Fotoğraf: Mehmet Kaman/AA
Av. Tugay BEK
Anayasa Mahkemesi (AYM) kararı ile Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 220/6 maddesinde düzenlenen “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi ayrıca örgüte üye olmak suçundan da cezalandırılır” düzenlemesi iptal edildi. AYM iptal gerekçesinde “örgüt adına işlenen suç” kavramının belirsizliğine dikkat çekti.
Ancak düzenlemeyle birlikte “pardon” denilerek salıverilmesi gereken pek çok mahpus Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulları kararlarıyla cezaevlerinde tutuluyor. Bunlardan biri Karabük T Tipi Kapalı Cezaevinde kalan Ahmet Bayna. Yasa dışı örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına eylemde bulunmak suçundan hükümlü. Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi, AYM’nin ilgili yasa maddesini iptal etmesi nedeni ile Bayna hakkında 19 Aralık’ta vermiş olduğu ek karar ile cezanın infazının durdurulmasına karar verdi.
Mahkemenin bu kararının olağan sonucu olarak Bayna’nın derhal tahliye edilmesi gerekmekteydi. Zira bu infazın durdurulması ile birlikte Ahmet Bayna’nın 27 Haziran 2020 tarihinden itibaren şartlı tahliye hakkını elde etmiş olduğu ortaya çıkmıştı. Yani Bayna’nın 3 yıldan daha fazla süre hapis yatmış oldu.
Mahkemenin tahliye yazısı eline ulaşan cezaevi yönetimi, mesai bitmiş olmasına rağmen İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığını toplayarak Ahmet Bayna’nın şartlı tahliyeden faydalanmasını engelleyen bir karar aldı. İdare ve Gözlem Kurulu, Ahmet Bayna’nın gelişim puanının 43.56 olduğunu, iyi halli sayılmak için gerekli olan 45 puanı geçemediğini gerekçe göstererek tahliye etmedi.
Kurul kararının gerekçesinde, Bayna’nın işlediği suçtan pişman olduğunu beyan etmediği, tekrar suç işleme riskinin bu aşamada eldeki veriler ışığında düşük olmadığı ileri sürüldü.
Yani AYM ve ağır ceza mahkemesi kararı ile tahliyesinin önü açılan Ahmet Bayna, Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu kararı ile cezaevinde tutulmuş oldu. Aynı cezaevinde bu şekilde tahliyesi engellenen 11 mahkum daha olduğu bilgisini aldık.
‘KANUNSUZ SUÇ VE CEZA OLMAZ’ DEMİŞTİ
AYM’nin iptal gerekçesini hatırlayalım. AYM TCK’nin 220/6. maddesini neden iptal etmişti? 1215 tarihli Magna Carta’dan hatırladığımız, bizde de Anayasa’nın 32. maddesinde düzenlenen “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” düzenlemesi iptal kararının dayanağıydı. AYM, suçun tanımının belirsiz bırakılamayacağı, hakimlere bu kadar geniş bir takdir yetkisi tanınamayacağı gerekçesi ile maddeyi iptal etmişti.
AYM’nin, geniş ve belirsiz bularak hakimlerin elinden aldığı takdir yetkisi, müdürler, cezaevi hekimi, psikiyatrist, psikolog, öğretmen, teknik personel (elektrikçi bile olabilir) ve gardiyanlardan oluşan Cezaevi İdare ve Gözlem Kurulu tarafından keyfi bir şekilde kullanıldı.
Mahkumlar cezaevi idaresine pişmanlıklarını ifade etmedikleri (Bunu el etek öpmedikleri olarak yorumlayın) sürece uzun yıllar boyu hapis yatabilecek.
‘İYİ HAL’İN KEYFİLİĞİ
Mahkumların cezaevi idaresinin düzenlediği programa katılım ve faaliyetlerle aldıkları sertifikalar, okudukları kitaplar, diğer hükümlüler, tutuklular, görevliler ile kurduğu ilişkiler “iyi hal” kararında etkili oluyor. İdarenin, belirlediği din derslerine katılmayan, idarenin belirlediği dini kitapları okumayan hükümlü iyi hal puanı alamıyor. İyi hal için aranan pişmanlık gösterme son derece belirsiz. “Selahattin Demirtaş’ın tutuklanmasını meşru görüyor musunuz?” sorusunun yanıtı bile “iyi hal” için belirleyici.
Bir şekilde cezaevine giren birisinin ne zaman tahliye olabileceği artık hukukun konusu olmaktan çıktı. Cezaevi müdürü ve onun emrindeki personelden oluşan bir kurul, Anayasa Mahkemesi ve yargılamayı yapan mahkemenin dahi üzerinde bir yetki kullanabiliyor. Bu kararları denetlemekle görevli infaz hakimlikleri ise noter gibi çalışarak kurulların kararlarını tasdik ediyor.
“Türkiye yüzyılında” mahkumların özgürlüğü “Burada devlet de benim, kanun da benim” diyen cezaevi müdürlerinin elinde. Barolar, hukuk örgütleri ve tüm demokrasi güçleri, kendilerinden beklenen rolü oynayıp “Ben bu oyunu bozarım” diyerek öne çıkmalıdır.
Evrensel'i Takip Et