Bize nasıl bir sendika ve ‘yönetici’ lazım?
Tüm Bel-Sen Antalya Şubesi Başkanı İlhan Karakurt, Tüm Bel-Sen 12. Olağan Genel Kuruluna dair yazdı.
Fotoğraf: Kübra Kırımlı/Evrensel
İlhan KARAKURT
Tüm Bel-Sen Antalya Şubesi Başkanı
Tüm Bel-Sen 12. Olağan Genel Kurulunun; kamu emekçilerinin maaşlarının enflasyon ve pahalılık karşısında eridiği; eğitim, sağlık ve beslenme harcamaları yanında kira ve konut fiyatlarındaki artışlara paralel olarak geçinmekte zorlandığı ve yoksulluk sınırının altında bir ücretle yaşamaya mahkum edildiği koşullarda ve 2024 yılı bütçe görüşmeleri ve yerel seçim çalışmalarının başladığı bir dönemde yapılıyor olması, hepimiz için bu kongreyi ve sonuçlarını daha da önemli hale getiriyordu. Ancak bu kongrenin esas konusu olması gereken belediye ve yerel yönetim emekçilerinin ekonomik, sosyal ve sendikal talepleri maalesef eş başkanlık ve kadın meclisi üzerinden yürütülen tartışmaların gölgesinde kaldı.
Ayrıca, iş kolumuzdaki sendikal bölünmüşlüğün giderilmesi, daha iyi maaş ve çalışma koşullarının sağlanması için diğer işçi ve kamu emekçileri sendikaları ile ortak eylem ve güç birliği yapılması, grevli, toplu sözleşmeli sendika hakkının yasal güvenceye kavuşturulması, demokratik-halkçı ve emekten yana bir belediyecilik talepleri, bu konularda önerge veren Emek Hareketinden arkadaşlar dışında diğer grupların gündeminde hak ettiği karşılığı bulamadı.
KONGRENİN GERÇEK SAHİBİ EMEKÇİLERDİR
Üç yılda bir yapılan kongrenin sadece yasal bir zorunluluk değil, esas olarak da geçmişin muhasebesinin yapılması ve yeni döneme ilişkin mücadele ihtiyaçlarının ele alınması açısından sendikal bir ihtiyaç olduğu açıktır. Dolayısıyla, Tüm Bel-Sen 12. Olağan Kongresinin, sendikal mücadelenin bu ihtiyaçlarına ne kadar cevap verip vermediğini her bir delege ve üyenin sorma ve sorgulamaya hakkı vardır. Çünkü bu kongrenin gerçek sahibi onlardır.
TÜM BEL-SEN’DE BAŞKANLIK SİSTEMİ
Sendikanın merkez yürütme kurulu (MYK); ‘eşitlerin’ birliğini ifade eden 7 kişiden oluşmasına ve genel başkanlık görevinin, genel başkana bir ‘ayrıcalık’, ‘üstünlük’ ve ‘özel statü’ tanımamasına rağmen MYK’nin diğer üyelerini bypass ederek kararlar alması, kürsüyü hep kendi adına kullanması, ‘orantısız’ yetki ile sendikal hukuku çiğnemesi ve grupsal ilişkiler üzerinden şubeleri yönetmeye çalışması, ziyaret ettiği her şubede sendikal birlik ve bütünlüğe zarar veren girişimlerde bulunması, delege ve şube seçimlerine belediye başkan yardımcıları ve milletvekilleri üzerinden müdahale etmesi sebebiyle elbette eleştirilmeyi fazlasıyla hak etmiştir. Dolayısıyla, Sendikal Birlik grubunun iddia ettiği gibi, genel başkanın çok eleştirilmesi, onun çok iş yapmasından değil, hukuksuz-keyfi işlere çok bulaşmasından kaynaklanıyor. Genel başkanın yaptığı tüzük ihlallerini eleştiren Antalya ve diğer şubelerden arkadaşlara karşı öz eleştiri vermek yerine, düşmanca bir tutumla, gerçekleri çarpıtarak, ‘yalana’ başvurması, bu sendikal anlayışın sadece bir ‘suçu’ değil aynı zamanda bir ‘ayıbı’ olarak da kongre tarihine geçmiştir.
ÇARŞAF LİSTE VE SENDİKAL DEMOKRASİ
Sendikal Birlik grubunun, mevcutları içerisinde temsiliyette en demokratiği olarak kabul gören nispi temsil sisteminden vazgeçilerek, yeniden ‘çoğunluk’ sistemine geçilmesini önermesi ve buna gerekçe olarak da “Her grubun gücü oranında yönetimde temsil edilmesinin sendikada muhalefet eksikliğini doğurduğunu, bundan dolayı da yönetimin içinde ‘uyumlu’ çalışmasının sağlanamadığını” ileri sürmesi, özü itibarıyla bu grubun sendikal demokrasi ve mücadeleden neyi-nasıl anladıkları kadar, ‘önceliklerinin’ sendikalarımızı, bir burjuva parlamentosuna çevirmek olduğunu açıktan ‘ikrar’ etmiş oldular.
Yurtsever Hareketin, belediye ve yerel yönetim emekçilerinin en temel sorunlarını gündem yaparak çözüm üretmek yerine, eş başkanlık ve kadın meclisi üzerinden ortaya koyduğu katı tutum, bu grubun da sendikadaki ‘varlık nedeni’ ve ‘önceliklerini’ göstermiştir. Dolayısıyla, her iki grubun da kongredeki ‘öncelikleri’ şeklen değişik gibi gözükse de öz olarak bir madalyonun iki yüzünü temsil ettikleri bir kez daha açığa çıktı. Bu anlayışların, son tahlilde sendikalarımızı getirebilecekleri yerin kamu emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma mevzisi olan bu alanı tahrip ederek emekçilerin bölünmesi ve ayrıştırılması olduğunu- olacağını kongreye katılan her bir delege bizzat yaşadı.
BİR KEZ DAHA SORUYORUZ: SENDİKA NEDİR?
Her şeyden önce sendika, işçi ve kamu emekçilerinin kendi aralarındaki yıkıcı ve bölücü rekabete son vererek, işverene karşı kurdukları birlik, mücadele ve dayanışma örgütü olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Dolayısıyla gerçek bir sınıf örgütü olan sendikalarda, burjuva parlamentosunda olduğu gibi iktidar-muhalefet çatışmasına yer yoktur. Ve sendikalarda, rekabet ve çatışma rolü oynayan siyasi grupların değil, işçi ve kamu emekçilerinin iradesi esas alınır.
İşte, Emek Hareketini diğer sendikal-siyasal gruplardan ayıran en temel özelliği de budur. Sendikalarımızı, iktidar-muhalefet çatışmalarının yaşandığı bir burjuva örgütü haline getirmeye çalışanlar niyetlerini hangi ulvi amaçla, nasıl ifade ederlerse etsinler, bu konudaki her girişimleri ile kamu emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışmasına zarar verdiklerini-vereceklerini bilmeleri gerekir.
Emek Hareketi olarak, kamu emekçilerinin sendikal birlik ve mücadelesine karşı işlenen her suça karşı sessiz kalmayacağımız gibi, her koşulda ve her yerde ‘öncelikli’ olarak kamu emekçilerinin hak ve çıkarlarını esas alan bir sendikal anlayışın Tüm Bel-Sen’de egemen hale gelebilmesi için emekçilerin adına değil, emekçilerle birlikte hareket ederek, sendikalarımızın kamu emekçilerinin söz ve karar sahibi olduğu gerçek bir sınıf örgütü haline getirilmesi-dönüştürülmesi ihtiyacının en temel görev olarak önümüzde durduğunun farkındayız.
ALKIŞLAR EMEK HAREKETİNE, OYLAR GELDİĞİ YERE...
Emek Hareketi, kongredeki konuşmaları ile çok alkış alsa da bunun sandığa oy olarak yansımadığını gördük. Aslında bu durum sendikal ve sınıfsal bir gerçeği yüzümüze çarptı. Sadece kongre salonuyla sınırlı bir çalışma ve beklentinin Emek Hareketi adına kongrelerin niteliği ve sonuçlarını belirlemeye yetmediğini, esas olarak iş yeri, temsilcilik ve şubeler üzerinden büyüyerek güçlü bir potansiyel ve delege sayısını arkamıza alarak belediye ve yerel yönetim emekçileri adına kongreye damgamızı vurabileceğimizi bir kez daha test ettik. Emek Hareketi olarak, Tüm Bel-Sen’in 12. Olağan Kongresinden çıkardığımız bu ‘dersler’ ışığında, belediye ve yerel yönetim emekçilerinin hak ve çıkarlarını esas alarak, grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı başta olmak üzere, demokratik ve laik bir Türkiye’de barış içerisinde kardeşçe yaşama mücadelesinin sorumluluklarını yerine getirmeye devam edeceğiz.