Gemi sökümünde asbest yanında radyasyon, kimyasal ve nice zararlar var
Türkiye'de gemi sökümünü ve 'ölüm gemilerini' konuştuğumuz Gemi Sökümü Önleme Girişimi Sözcüsü Kimya Mühendisi Ertuğrul Barka, gemi sökümündeki tek riskin asbest olmadığını belirtti.
Arşiv fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel
Ramis SAĞLAM
İzmir
Türkiye’de gemi sökümü yasal olarak 1977 yılından beri sadece Aliağa'da yapılıyor. Aliağa’daki gemi söküm tesislerinde gemi söküm uzmanları tarafından “vahşi” olarak adlandırılan “baştankara” ve “kıçtankara” yöntemleri uygulanıyor.
Dünyada 2013-2021 Ağustos tarihleri arasında geri dönüşüme tabi tutulan gemi sayısı en fazla 2014 yılında 1139 olarak kaydedilirken, 2014 yılından sonra en çok gemi sökümü 1012 gemi ile 2016 yılında gerçekleştirildi. Yasal yoldan sökülmeyip, batırılanlar ya da dünyanın “Gemi Mezarlığı” olarak bilinen Moritanya’da çürümeye terk edilen gemiler bu sayıları kapsamıyor.
Gas Free raporu olduğu söylenen bir geminin sökümü sırasında gaz patlamasıyla ölen 7 işçinin halen akıllarda olduğunu söyleyen Tehlikeli Gemi Sökümü Önleme Girişimi Sözcüsü Kimya Mühendisi Ertuğrul Barka ile gemi sökümlerindeki tehlikeli atıkları ve işletmeleri konuştuk.
“İŞÇİ VE HALK SAĞLIĞI HİÇE SAYILIYOR”
Gemi söküm şirketlerince kâr maksimizasyonu amaçlandığı için ekolojik önlemler gibi işçi ve halk sağlıkları, iş güvenliği önlemlerinin de göz ardı edildiğini söyleyen Barka, gemi sökümünde yasal süreçlere uyulmadığını ifade etti.
Sökülecek bazı gemilerin bütün olarak tehlikeli atık şeklinde görülmesi gerektiğini dile getiren Barka, “Özellikle nükleer denemelerde kullanılmış, nükleer silahlarla donatılmış gemiler bu sınıftadırlar. Söküme Türkiye'ye gelen gemilere, kaynak ülkelerde sorun olan tehlikeli atıkların yüklenme olasılığı yüksektir. Ciddi önlemler alınmalı, bu gemilerin denetimleri çok sıkı ve uzmanlarınca yapılmalıdır. Özellikle nükleer atıklar konusuna yoğunlaşılmalıdır” dedi.
TEHLİKELİ ATIKLAR VE ASBEST
Türkiye'de gemi sökümü denince akıllara öncelikle tehlikeli atık olarak asbest geldiğini, bunun böyle olmadığını ısrarla söylediklerini vurgulayan Barka, “Tributiltinler, ağır metaller, ağır yağlar, radyoaktivite gibi diğer tehlikeli atıklar da söz konusudur. Heteroatom veya ornatik taşımayan ve kaynaşık aromatik halkalar içeren kimyasal bileşiklerden söz edilmez. PAH'lar yağ, kömür ve katran bırakıntılarında bulunur ve fosil veya biyoyakıtların yakılmasında yan ürün olarak ortaya çıkar. Karbon, hidrojen ve klor atomlarından oluşan insan yapımı organik kimyasallar grubudur ve renksizdirler” bilgisini paylaştı.
“GEMİ SÖKÜM YÖNETMELİĞİ DEĞİŞMELİ”
Gemi Söküm Yönetmeliği’nin değişmesi gerektiğini belirten Barka, denetimle yetkilendirilenlerin konuya yabancı ve yetersiz kişiler olduğunu iddia etti. Yeni bir denetim mekanizması kurulması gerektiğini savunan Barka, “Denetimler yetkin kişi ve kurumlarca yapılmalıdır. Havuzlarda kuru söküm yöntemiyle ve sadece son yirmi yılında Türk bandıralı olan gemilerinin sökümüne izin verilmelidir. Sökümler işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri bilime ve tekniğine uygun alınarak gerçekleştirilmelidir. Gemi sökümü sırasında oluşan tehlikeli atıklar için ekolojik önlemler tam ve kusursuz olarak alınarak zararsız hale getirilmeleri uzmanlarınca gerçekleştirilmelidir” diye konuştu.
GEMİ SÖKÜMÜNDE STANDARDİZASYON
Denizcilik sektöründe denetim ve gözetim yapan bağımsız “klas” ya da “loyd” kuruluşlarının ortak tespitinde bir geminin seyrüsefer ömrü 20 yıl olarak saptandı. Ancak, Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün (IMO) belirlediği hedef standartlara uygun olarak ortak yapı kuralları ile seyrüsefer ömürleri 25 yıla çıkarıldı.
Sökülen gemilerin kullanılabilir parçalarının ve çeşitli elemanlarının yeni gemi yapımında kullanıldığı söyleyen Barka, “Bazı parçalar da aksesuar ve dekorasyon amaçlı ticaretleri yapılır. Geri kalan kısımları ise demir çelik endüstrisinde elektrikli ark ocaklarında (EAO) ergitilerek demir çelik kütüklerine dönüştürülür” dedi.
“CİDDİ EKOLOJİK YIKIMLARA NEDEN OLUYOR”
Bangladeş, Hindistan ve Pakistan gemi söküm metodu olarak en ilkel yöntem olan plajda sökümü kullanıldığını belirten Barka, “Gemi sökümde, kumsalda söküm, baştankara, kıçtankara, rıhtımda söküm, kuru havuzlarda söküm yöntemleri kullanılıyor. Bangladeş, Hindistan ve Pakistan gemi söküm metodu olarak en ilkel yöntem olan plajda sökümü kullanırken, Aliağa'daki gemi sökümünde baştankara ve kıçtankara yöntemleri kullanılıyor. Bu yöntem gerek plajda söküm gerekse baştankara ve kıçtankara yöntemleri ciddi ekolojik yıkımlara neden olmaktadır” diye konuştu.
GEMİ SÖKÜMDE RADYASYON TEHLİKESİ
Aliağa’da sadece tehlikeli atık madde ve asbestli gemi söküm yapılmadı. Sökülmek üzere İzmir’e getirilen Angola bandıralı, Kuito isimli yüzer petrol rafinerisinin ve radyoaktif madde yüklü olduğu söküldükten sonra anlaşıldı. Radyasyon denetimi yapılmadan sökülen geminin, gemi söküm firmasının günlük denetim yapması için sözleşme yaptığı firmanın noter tasdikli ihtarnamesiyle ortaya çıktı.
Gemide radyoaktif madde bulunduğunu sökülmeden önce Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İzmir Şubesi açıklama yapmıştı. Geminin Türkiye karasularına girmeden durdurulması ve denetlenmesi uyarısı gerektiği belirtilmiş, İzmir Barosu Kent ve Çevre Komisyonu ile birlikte Çevre Mühendisleri Odası geri dönüşümün iptali istemiyle açtığı davayı gören İzmir 3. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermişti.
Dönemin Aliağa Kaymakamı Bayram Yılmaz, 2015 yılında gemide radyoaktif madde olduğuna dair herhangi bir belgenin mevcut olmadığını Kuito’nun ülke için büyük bir ekonomik kazanç olduğunu söylemişti. Kuito Felaket’inden 7 yıl sonra bu sefer Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Grieg Green’in hazırladığı rapora dayanarak Sao Paulo Gemisi’nde sadece 9,6 ton asbest olduğunu söyleyerek asbesti küçümsemiş sonradan doğru olmayan raporla kamuoyunu maniple etmişti.