28 Aralık 2023 04:53

F-16'ya karşılık NATO'ya İsveç üyeliği | Ahmet Murat Aytaç: Bağımlılığı derinleştirir

Siyaset Bilimci Dr. Ahmet Murat Aytaç: "Böylesi bir dış politika bağımlılık ilişkilerini ortadan kaldırmaktan çok derinleştiren, geliştiren bir sonuç üretiyor."

F-16'ya karşılık NATO'ya İsveç üyeliği | Ahmet Murat Aytaç: Bağımlılığı derinleştirir

Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB

Şerif KARATAŞ
İstanbul

İsveç'in savaş örgütü NATO'ya kabulüne ilişkin teklif Meclis Dışişleri Komisyonunda kabul edildi. Erdoğan yönetimi bu konuyu da ABD ile F-16’lar konusunda pazarlık konusuna çevirdi. Siyaset Bilimci Dr. Ahmet Murat Aytaç “Böylesi bir dış politika bağımlılık ilişkilerini ortadan kaldırmaktan çok derinleştiren, geliştiren bir sonuç üretiyor. Bence kendi esaretinin koşullarını mükemmelleştiren böylesi bir siyasete bağımsız bir çizgi diyemeyiz” dedi.

MUHALEFET ÜÇE BÖLÜNDÜ

İsveç’in NATO’ya katılım protokolünün uygun bulunduğuna ilişkin teklifinin oy çokluğuyla kabul edildiği TBMM Dışişleri Komisyonundaki oylamada AKP, CHP ve MHP, teklifin kabulü yönünde oy kullandı. İyi Parti ve Saadet Partisi “hayır” oyu kullanırken, DEM Parti oylamaya katılmadı. Komisyonda grubu olan partilerin milletvekilleri yer alıyor.

BU POLİTİKA BAĞIMSIZ MI FIRSATÇI MI?

Peki İsveç’in NATO üyeliğinin Türkiye için anlamı nedir? Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Murat Aytaç gazetemize değerlendirdi. İktidarın bir süredir “Türkiye ekseni” adı altında bağımsız ve ayağını Türkiye topraklarına basan bir dış politika stratejisi izlendiği iddiasında olduğuna vurgu yapan Aytaç, “Dış politikada, pandemi sonrasında uluslararası ilişkilerde belirsizliğin artması ve bundan dolayı açığa çıkan krizleri Türkiye lehine fırsatlara dönüştürme anlayışı hakim. Dış politikada bağımsız çizgi derken kastedilen, Türkiye’yi orta ölçekte etkili bir güce dönüştürme amacına hizmet edecek böylesi bir fırsatçılık. Mevcut bağımlılık ilişkilerini hegemonik güçlerin gövdesinden böylesi anlık fırsatlarla koparılan parçalarla çözülebilecek, dönüştürülebilecek bir durum olarak görmek meseleyi anlamamaktır” ifadelerini kullandı.

Ahmet Murat Aytaç

Fotoğraf, Ahmet Murat Aytaç'ın Twitter hesabından alınmıştır. 

İsveç’in NATO üyeliği karşılığında ABD’nin F-16 yaptırımını aşma fırsatçılığının buna en belirgin örnek olduğunu anlatan Aytaç’a göre, “Bu yaptırım Erdoğan’ın silah alımı konusunda Rusya ile geliştirdiği ilişkilere bir tepki olarak ABD tarafından uygulamaya konmuştu. Görünüşte NATO dışı bir alternatif arayışına uygulanan bir cezaydı. Fakat şimdi Türkiye NATO’nun küresel yayılışının önündeki engelleri kaldırması, ABD’nin askeri etkisinin kapsamının genişlemesine verdiği destek karşılığında bu yaptırımdan azade tutuluyor. Yani küresel sistemdeki bağımlılık ilişkilerini merkezinde gelişmiş kapitalist metropollerin olduğu bir iktidar düzeneği olarak işletmeyi mümkün kılan “zor aygıtı” olarak NATO’yu daha da güçlendirdiği için küçük bir ödül veriliyor. Böylesi bir dış politika bağımlılık ilişkilerini ortadan kaldırmaktan çok derinleştiren, geliştiren bir sonuç üretiyor. Bence kendi esaretinin koşullarını mükemmelleştiren böylesi bir siyasete bağımsız bir çizgi diyemeyiz.”

FİLİSTİN’DE TEŞHİR OLAN PARADOKS

Bu çizginin paradoksal sonuçlarının en son Erdoğan yönetiminin Filistin tutumunda görüldüğünü belirten Aytaç, “Filistin’de çözümsüzlüğün devamına ve giderek derinleşmesine yol açan dengelerde belirleyici rol oynayan güçler, yukarıda işaret ettiğim uluslararası iktidar şebekesinin merkezinde yer alıyorlar. Siz bir yandan bu merkezin siyasi gücünü ve askeri etkisini arttıran yapının bir parçası olmaya devam ediyor, hatta İsveç’in NATO üyeliğinde görüldüğü üzere alanını genişletiyorsunuz, diğer yandan da bu gücünün yol açtığı ve daha da ilerlettiği bir sorunda kendinizi çözüm odağı olarak sunuyorsunuz” diye konuştu.

Aytaç ayrıca iktidarın dış politika çizgisinin ezilen dünya halklarının ortak yararını ve bununla bağlantılı olarak Türkiye’deki emekçi sınıfların huzur ve güvenliğini geliştirmeyi değil, AKP’nin içerideki iktidarını tahkim etmek, bir dünya lideri olarak takdim edilen Erdoğan’ın içerideki imajını güçlendirmek gibi bir etkisi olduğuna dikkat çekti.

"KISA HAFIZALI DIŞ POLİTİKA"

Böylesi bir tutarsızlığın doğal ve mantıki sonucunun, uluslararası ilişkilerde bütünlüklü ve istikrarlı bağlar kurma arayışından vazgeçmek olduğuna işaret eden Aytaç, şöyle devam etti:

“Böyle bakarsanız dış politikada süreyi değil anı gözeten, bir andaki davranışının etkisiyle sonraki durumda izlenen siyaseti iptal eden, kısa hafızalı bir dış politika anlayışına mahkûm kalırsınız. Sonuçta ikili ilişkilerin ötesine geçemeyen, 'al takke ver külah' mantığı çerçevesinde işlem temelli yürütülen, anlık gelişmelerin etkisiyle hızlıca yön değiştiren, istikrarsız bir dış politika ortaya çıkıyor. Böylesi bir politikalar toplamının sonuçlarını birbirine bağlayacak bir zemin bulamadıkları için de 'Biz her durumda Türkiye’nin kazançlı çıkmasını sağlıyoruz' anlamında, sanki ortada bir strateji varmış gibi, yaptıkları işe 'Türkiye ekseni' adını takıyorlar.”

EMEKÇİLER İÇİN DEĞİL, AKP İKTİDARININ TAHKİMİ İÇİN

Aytaç, iktidarın politika çizgisinin, ezilen dünya halklarının ortak yararını ve bununla bağlantılı olarak Türkiye’deki emekçi sınıfların huzur ve güvenliğini geliştirme değil; AKP’nin içerdeki iktidarını tahkim etme, "dünya lideri" olarak takdim edilen Erdoğan’ın içerdeki imajını güçlendirme etkisi olduğuna dikkat çekti.

Aytaç, “İktidar mahfilleri için bu etki, iktidarın uzun süredir yürüttüğü ekonomik ve toplumsal politikalarda karşılaştığı başarısızlığı açıklamak bakımından hayati bir önem taşıyor. Depremden ekonomik krize kadar her alanda yaşanan yönetim başarısızlığını yükselen bir dünya gücü olarak Türkiye’nin önünü kesmek isteyen dış güçlerin etkisine bağlayan söylemleri bu çerçevede düşünmek gerekiyor” dedi.

Evrensel'i Takip Et