İşçilerden asgari ücret tepkisi: Günlerimiz yine hesap yapmakla geçecek
17 bin 2 lira olarak açıklanan yeni asgari ücret, asgari ücretlileri memnun etmedi. Fahiş zamları hatırlatan işçiler, “Hesap yapmadığımız bir an bile yok” diyor.
Fotoğraf:Harun Özalp/AA
Hilal TOK
İstanbul
İstanbul’un Pendik ilçesine bağlı Esenyalı’da işçiler gece vardiyası için duraklarda servis bekliyor. Akşam soğuğunda bekleyen işçilerin yüzleri asık. Bir dükkanın önündeki merdivenlerde plastik işçisi iki kadın... Birbirleriyle sohbet ederken parmaklarıyla hesap yapıyorlar. “17 bin lira ile nasıl geçineceğiz? Bugün kasaba gittim, kıymanın fiyatını sordum, 400 lira dedi, şok oldum” diyen kadının ilkokula giden iki çocuğu var. Çocuklarının bile hesap yapar duruma geldiğini, eşi de çalışmasına rağmen geçinemediklerini anlatıyor: “Esenyalı’da 15 bin liradan aşağıya kira yok. Ev aldık, kredi borcunu ödüyoruz. Aldığım sadece çocukların eğitim masrafına gidiyor. Ben okuyamadım, çocuklarım okusun uğraşındayım. Eşim bir taraftan ben bir taraftan, hayat bizim için çok zor.”
“İşçiyi enflasyona ezdirmedik” diyen çalışma bakanına tepkili: “Öyle bir şey yok. Onlar 17 bin lira ile geçinsinler de görelim. Benim hesabımda şu an 600 lira var, ayın 8’ine kadar idare etmem gerek bununla.”
Yanındaki kadın da keyifsiz. “Böyle yan yana oturunca birbirimize marketlerde şu indirimdeymiş bu indirimdeymiş deyip hesap yapıyoruz, hayatımız hesap yaparak geçiyor” diyor. Servis geliyor, yetişmeye çalışırken sesleniyor: “Doğal gaz bin 400 lira gelmiş…”
"BOĞAZIMIZDAN KISIYORUZ"
Mutlu Akü’de çalışan genç işçinin servisi erken geliyor. Giderayak, “Evimize iki asgari ücret giriyor, beş kız kardeşimize bakıyoruz. Fazla mesailer yaparak asgari ücretin üzerine çıkmaya çalışıyoruz, buna rağmen geçinemiyoruz. Her şeye zam yaparken hiç düşünmüyorlar ama söz konusu ücretimiz olunca bir ay düşünüp, vere vere de bunu veriyorlar” diyor.
Durakta bekleyen bir Konveyör işçisi yeni asgari ücreti bizden öğreniyor: “Evliyim, iki çocuğum var, asgari ücretliyim. Ev borcumuz var, onu ödemek için işe girdim ben de. Bari 20 yapsalardı. Çocuklarım için üzülüyorum, onların geleceklerini parlak göremiyorum.”
49 yaşındaki Yemekhane İşçisi Ayşe Taşçı, emekli olamadığını, çalışmak zorunda olduğunu anlatıyor: “Asgari ücretliyim ben de. Evim kira, 6 bin 500’ü kiraya gidiyor. Yetmiyor ama kime ne diyeceğim? Kızım işsiz, eşim de tersane işçisi. Benim aldığım kiraya, faturaya gidiyor. Sebze meyve, söylemesi ayıptır bir iki tane alıyoruz, kısıyoruz boğazımızdan. Başkasının yanında söylesen gülerler, hemen ‘Telefonunuz pahalı’ derler. E telefon da olmasın mı?”
"AYNI AİLEDEN DEĞİLİZ"
Bir otelde güvenlik görevlisi olarak çalışan Ali, “İnsanca bir yaşam için gerekli koşullar yaratılmalı önce. Barınma hakkımız, yeme içme hakkımız güvenceli olmalı. Bu koşulları insanlar kendiliğinden yaratamaz, devlet yaratmalı” diyor. Sadece şikayet etmekle bu durumun değişmeyeceğini söylüyor: “Şimdi bu asgari ücret iki üç ay sonra eriyecek. AKP’lisi de MHP’lisi de CHP’lisi de bugün bu ücretlere tepkili ama aralarındaki kutuplaşmadan bir birliktelik sağlayamıyorlar. Biz sınıf olarak aynı yerdeyiz. Yan yana gelmemiz, ses çıkarmamız lazım, tek çare o.”
TİSK başkanının sözlerini hatırlatıyor: “Aile dediler, ailede kutuplaşma olmaz dediler. Yalan bu, aynı aileden değiliz.”
"ÇOCUKLARIMI BİRBİRİNE EMANET EDİYORUM"
Eşinin emekli olmasına rağmen çalıştığını belirten Özlem, “Hadi üç maaşla benim yine tencerem kaynıyor ama tenceresini kaynatamayan o kadar çok arkadaşım var ki. Üstelik bu kez yılda bir zam. Herhalde seneye çöpleri karıştırır hale gelir asgari ücretli. Açıklamada, ‘işveren, işçi aile’ dediler. Ya benim patronum babam da olsa kendini düşünür sadece. Ben bu saatte iki çocuğu eve koyup kapıları üzerine kilitleyip işe gidiyorum. Birbirlerine emanet ediyorum çocukları. Geçen hastalandı çocuğum, araba tutup iş yerinden hastaneye yetiştirdim çocuğu. Bu ailede neden sadece işçi fedakarlık yapıyor?” diyor.
Sahibi dünyanın en zengin kişisi olan Amazon’un deposunda çalışan bir işçi de “Kara kara düşünüyoruz, ne yapacağız? Türk-İş yine oyun sergiledi, hepsi kendi menfaatini düşünüyor, işçiyi düşünen olsaydı işçi şu an bu halde olmazdı. Aile demişler, hep palavra… Hepsini görüyoruz, kör değiliz! Ben geçen sene taksitle telefon aldım, hâlâ taksit ödüyorum, kendileri bunu yaşıyor mu?” diyor.