Fabrikaların gündemi, yapılacak zam oranları
Sincan OSB işçilerinin bir kısmı açıklanan asgari ücretin az olduğunu dile getirse de çoğu işçi bu sayıların artık bir anlam ifade etmediğini düşünüyor.
Fotoğraf: Instant Google Street View
Ercan KESKİN
Ankara
Sincan ve Başkent Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) çalışan işçiler, asgari ücretin hızla eriyeceğini belirterek temel tüketim maddelerine yapılan zamların durdurulması gerektiğini ifade ediyor. Asgari ücretin belirlenmesiyle fabrikalarda yüzde kaç zam yapılacağının konuşulduğunu belirten bir işçi, “O kadar ağır koşullarda çalışıyoruz yine de asgari ücrete tabi oluyoruz. Yani arayı biraz açmamız lazım” diyor.
Asgari ücretin açıklanmasının ardından Sincan OSB işçilerinin durumdan hoşnut olmadığı söylenebilir. Bir kısmı açıklanan rakamın az olduğunu dile getirse de çoğu işçi bu sayıların artık bir anlam ifade etmediğini düşünüyor.
"ÖNEMLİ OLAN GIDAYA ZAM GELMEMESİ"
Bir metal işçisi, “Bu saatten sonra ben ne yaparlarsa yapsınlar az derim. Bir rakam söylüyorlar. Sonra her şey daha fazla oranda zamlanıyor. Ne anladım bu işten? Düzgün bir sisteme oturtulmadığı sürece her şey artar. Değişen bir şey olmaz” diyor.
Bunun üzerine eskiden AKP’ye oy verdiğini ancak şu anki durumu eleştirdiğini söyleyen işçi ise şunları söylüyor: “20 bin lira olması gerekir, tabi şu anki koşullara ve fiyatlara göre. Yılın başında her şeye zam gelecek, yine aldığımızın bir değeri kalmayacak. Asgari ücretin giderlere yapılacak zammı karşılaması gerekiyor. Geçen bir haberde gördüm. Mart veya nisan ayında asgari ücret açlık sınırının altına düşecekmiş. Eğer böyle olacaksa 15 bin de aynı 20 bin de 30 bin de. Önemli olan gıdaya, faturalara çok zam gelmemesi” diyor.
"CEBİNE 50 BİN GİRMEYEN MAAŞIM YETİYOR DEMESİN"
Fabrikada konuşulan diğer bir konu ise asgari ücret almayan işçilerin kendilerini asgari ücretten azade görmesi. Geçmişe göre oldukça azalsa bile kendini asgari ücret zammından bağımsız gören işçiler mevcut. Ancak tartışmanın üzerine aralarında artık bir fark kalmadığını düşünen genç bir işçi şunları söylüyor: “Ne 17 binin adı kaldı ne de yüzde 50 zammın. 17 binin 10’unu kiraya 7’sini de markete veririz zaten. Ben 17 binin 3-5 bin üstünde alıyorum diye kendimi asgari ücret beni bağlamıyor diye düşünemiyorum artık. Eğer asgari ücretin iki katına yakın almıyorsak hepimiz asgari ücretli çalışıyoruz demektir. Cebine 50 bin girmeyen maaşım bana yetiyor demesin.”
"GEÇEN SENE DE KABUL ETMİYORDUN, NE YAPTIN?"
Türk-İş’in yaşananlara dair tutumu ise fabrikalarda bir diğer uzlaşılan konu oluyor. İşçiler hem kendi yaşantısından hem de televizyonda gördüklerinden Türk-İş’in kendilerini çocuk kandırır gibi kandırmaya çalıştığını söylüyor. Uzun zamandır Türk Metal’de örgütlü olduğunu söyleyen bir işçi, “Benim en çok kızdığım nokta sanki uzun uzadıya pazarlık yapmışlar gibi göstermeleri. Milleti salak yerine koyuyorlar. Asgari ücret açıklanıyor, 2 dakika sonra ona göre devlet buna bağlı gelir gider listelerini açıklıyor. Ne ara asgari ücreti öğrenecekler ve bunların listesini hazırlayacaklar? Demek ki önceden belli, bize son güne anca açıklayabildik diye yalan söylüyorlar. Bir de Türk-İş kabul etmiyoruz diye konuşuyor. Geçen sene de kabul etmiyordun. Ne yaptın? Hiçbir şey. Şimdi de aynı. Söylenecek cümle bile önceden planlanmıştır kesin” diye tepki gösteriyor.
"ŞEHİR MERKEZİNİ GEÇTİM SİNCAN’A GİTMEK BİLE PAHALI"
Yine Sincan’da bulunan ama farklı bir organize sanayi bölgesi olan Başkent OSB’de de durum farklı değil. Yeterli bulan, memnun olan yok işçiler arasında. Ancak ‘Ne bekliyorduk ki?’ düşüncesi ile normal karşılandı denilebilir. Özellikle artan kira fiyatları ile karşılaştırılan asgari ücret zammı diğer giderler için yeterli görülmüyor. Bir kompozit işçisi, “Bizi yaşatmaz ama öldürmez de. İşten eve, evden işe gitmek dışında bir şey yapamayız. Sırf kiralar ucuz diye Temelli’de oturuyorum. Ayda bir şehir merkezini geçtim, Sincan’a gidip gelmek bile hayal bu parayla” diyor.
Bunun üzerine genç bir işçi de “Asgari ücret daha yüksek olsaydı daha çok zam gelecekti” tartışmasını açıyor. Tartışmanın sonucunda ise bunun devletin ortaya çıkardığı bir sorun olduğuna, devletin patronlar yerine işçiyi desteklediğinde çözülebileceği konusunda uzlaşılıyor. Sendikaların pazarlıktaki tutumu da yoğun olarak eleştiriliyor. En nihayetinde pazarlığı 18 binden açan sendika tarafı daha çok suçlu bulunuyor.
"ACABA BİZ YÜZDE KAÇ ALACAĞIZ?"
Bir kadın işçi de, “23 deseydi 20 alırdık, 25 deseydi 23 alırdık. 18’e 17’yi yine iyi vermişler” diyerek sitem ediyor. Başka bir işçi de “Bari yılda iki zam talebini geçirseydi masadan Türk-İş. Koca bir yıla ve düşeceğine inanmadığım enflasyona karşı 17 bin çok az” diyor.
Fabrikalar içindeki durum ise hep aynı yere bağlanıyor. Pek çok iş yeri kendi zammını açıklamak için asgari ücret zammını ve enflasyonu bekliyordu. Dolayısıyla asgari ücret zammı açıklandığı anda tüm işçiler aralarında tartışmaya başlıyor. Temel soru şu oluyor: “Acaba biz yüzde kaç alacağız?”
Bir işçi, “Asgari ücret açıklanınca hemen kendi fabrika zammımıza döndük. Metal işçileri olarak asgari ücretin en az 15 puan üstünde almamız gerekiyor. Zaten geçtiğimiz süreçte aradaki fark iyice eridi. Hepimiz asgari ücretle çalışır hale geldik. O kadar ağır koşullarda çalışıyoruz yine de asgari ücrete tabi oluyoruz. Yani arayı biraz açmamız lazım. Bu yüzden sendikaya ve patrona bunun üzerinden bastıracağız” diyor.