30 Aralık 2023 05:24

Almanak 2023 | 2023 Türkiyesi: Bir paranın aynı iki yüzü

Seçim, Türkiye’nin tıkanmış burjuva siyasetine biraz zaman kazandırmaktan öte anlamlı bir sonuç üretmeyerek geçti.

Fotoğraf: AA

Paylaş

Hakkı Özdal

2023 yılı, Türkiye kapitalizminin bir süredir içinde bulunduğu çelişki ve çıkmazların ortaya çıkardığı somut şartlara uygun olarak, bir yandan birbirine taban tabana zıt, ama diğer yandan da aynı somut şartlar ekseninde birbirinin devamı niteliğinde olan iki farklı yüze sahip oldu. Meclis ve iki turlu Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapıldığı 14-28 Mayıs tarihleri, bir madeni paranın tırtıklı kenarı gibi, bu iki yüzü ayırıyor. Özellikle rejimin politik ekonomisi açısından bir zıtlık yaratmış gibi görünen dönüşüm, Tayyip Erdoğan 3. Cumhurbaşkanlığı döneminin başlamasından yalnızca 5 gün sonra yeni Saray kabinesinin açıklanmasıyla başladı. 3 Haziran akşamı açıklanan yeni yönetim kurulunda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Kültür-Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy dışında tüm üyeler değiştirilmişti. Ama en önemli değişim, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda yaşandı. Erdoğan’ın “Faiz sebep enflasyon netice” mottosuna yaslanan ve düşük faizle sermayenin belli kesimlerini fonlayarak istihdamı ayakta tutmayı hedefleyen siyasetinin tepesindeki iki isimden sadece Maliye Bakanı Nurettin Nebati değil, Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu da haziran ayında koltuğunu kaybetti. Yerine, tekelci burjuvazi ve uluslararası sermaye odaklarının takdirnameleriyle desteklenen Hafize Gaye Erkan getirildi. Ücretli emeğe yönelik yeni savaş stratejisinin kurmay dizilimi 9 Haziran itibarıyla tamamlanmış oluyordu.

Büyük sermayenin 2021 sonbaharında “Geleceği İnşa” adıyla markalaştırıp öncelikle resmi muhalefetin önüne koyduğu ‘kemer sıkma’ programı, iki yıla yaklaşan gecikmenin hasarı da gözetilerek adeta ‘boğaz sıkma’ olarak uygulanacaktı. “İktisat biliminin gerekleri/kuralları” sloganıyla kutsanan, para ve faiz politikalarına odaklanan rasyonel ortodoksi, Erdoğan’ın 2023 seçimlerine ayarlı olarak Eylül 2021’de başlattığı ‘heterodoks’ siyasetinin yerine geçiyordu. Tam bu noktada söylemek gerekir ki haziran itibarıyla bizzat Saray yönetimi tarafından uygulanan model, Millet İttifakı’nın icraat sözleşmelerinde de neredeyse aynı şekilde yer alıyordu. Millet İttifakı’nın seçim sonrası yol haritası olarak 31 Ocak günü açıklanan Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde, ‘mali disiplin’den KKM’nin tasfiyesine dek, Şimşek döneminin başlıca uygulamalarıyla ikiz vaatler vardı. O halde söylenebilir ki Türkiye kapitalizminin Haziran 2023’ten itibaren girdiği rota, dümende kim olursa olsun pek değişmeyecekti.

Şimdi de bu duruma uygun yeni bir parantez açabiliriz. Sermaye sınıfının çeşitli kesimleri arasında zaman zaman bir ‘gerilim’ düzeyine varmış gibi de görünen, kısa vadeli çıkar ve politika beklentisi farklılıkları, 2023 itibarıyla ortadan kalkmıştır. 2022 başlarken Erdoğan, “İktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” çağrısı yapan TÜSİAD sözcülerine şöyle yanıt vermişti: “Ey TÜSİAD ve yavruları, sizin tek göreviniz var, yatırım, üretim, istihdam ve büyüme. Hükümete saldırmanın değişik yollarını aramayın, bizimle mücadele edemezsiniz!”

Olayların gelişimi gösterdi ki, 2023 başlarken bu ‘gerilimli’ tablo, sahne arkasındaki anlaşmalarla da olsa tamamen yatıştırılmıştı. 2019’dan itibaren art arda açıklamalarla hükümetin ekonomi politikalarını eleştiren tekelci sermaye kesimleri ve bunların kurmay örgütü TÜSİAD’ın, 2023 seçimlerine 6 ay kala girdiği ‘derin suskunluk’ bir işaret içeriyordur belki de. İktidarı da ‘muhalefeti’ de yeni dönemin ekonomi politikalarına bağlamış olmanın huzuruyla olayları sessiz sedasız izleyen büyük sermaye 2023 yılının başlıca kazananı oldu. Seçimi kazanan Erdoğan’ın payına ise uygulanacak boğaz sıkma politikalarını halka ve sermayenin diğer kesimlerine, rıza ve zor yollarını kullanarak dayatmak düştü.

Buraya dair son bir not… Piyasa tabirleriyle söylersek, ultra genişlemeci para politikasından sıkı para ve maliye politikasına keskin dönüş, önemli bir politik pürüz yaşanmadan gerçekleşiverdi. Emekçiler tarafından “IMF’siz IMF programı” olarak adlandırılan yeni dönemin, Türkiye kapitalizminin bir önceki Boğazsıkan Maliye Nazırı Kemal Derviş’in 8 Mayıs’taki vefatından hemen sonra gerçekleşmesi de 2023’ün cilvelerinden olsa gerek…

DEPREM VE SEÇİM

2023’ün, egemen siyaseti belirleyen başlıca düğümlerinden biri Ülkü Ocakları eski genel başkanı Sinan Ateş’in Ankara’da infaz edilmesi oldu. Ateş, 30 Aralık'ta, Çukurambar gibi merkezi bir yerde, güpegündüz uğradığı silahlı saldırıyla öldürülmüş, tetikçi de organizatörler de yardım ve yatakçılar da MHP ile bağlantılı isimleri işaret etmişti. Bu cinayet, MHP (ve genel olarak milliyetçi hareket) içi gerilim ve çatışmalardan siyaset ve bürokrasideki mevzi ve mal paylaşımına dek bir dizi alanda etkili sonuçlar üretti. Ve yılın son günlerinde ortaya çıkan bilirkişi raporu, suikastın siyasal yanını ve adresini şüpheye yer bırakmayacak kadar açık etti. Geçen yıldan 2024’e tevarüs eden deve dişi konulardan biri budur. Cumhur İttifakı içi pazarlıklardan yargı ve güvenlik bürokrasisindeki paylaşımlara dek bir dizi alanda etkili olmaya, önemli sonuçlar üretmeye adaydır.

2023’te üstyapı kurumlarını, politik alanı ve gündelik yaşamı belirleyen iki büyük olay ise 6 Şubat depremleri ve 14-28 Mayıs seçimleriydi elbette. Ama rejimin, özellikle emekçi kadınlara yönelik hasmane niteliğini gözler önüne seren, neredeyse yılın ilk icraatı olarak 2 Ocak’ta İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının hukuken kesinleşmesi oldu.

Seçim, Türkiye’nin tıkanmış burjuva siyasetine biraz zaman kazandırmaktan öte anlamlı bir sonuç üretmeyerek geçti. Toplumu genel geçer ve ölçülebilir bir ‘seçmen kalabalığı’ olarak gören; onun gerçek sorunlarına, bizzat onun da aktör olarak katıldığı çözüm programları üretmek yerine yalnızca oy ve ehliyet talep eden burjuva muhalefet anlayışının sonuç üretmediği bir kez daha ortaya çıktı. Erdoğan rejiminin toplumu sıkıştırdığı ‘kültürel kamplaşma’ koridorundan çıkamayan, özellikle emeğin en geniş kesimlerinin sorunları ve çıkarlarını ortaklaştıramayan bir siyasetin, kazanım elde edemediği gibi, ürettiği gerçekçi olmayan hayallerin çökmesiyle doğrudan hasara yol açtığı yeniden görüldü.

Bu hayal kırıklığının egemen siyaseti etkileyen iki önemli sonucu oldu. CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun 13 yıllık genel başkanlığı ‘değişim’ isteyen kesimler lehine sona erdi. Bu durum, 2024 yerel seçimlerinde ortaya çıkacak sonuca da bağlı olarak, Ekrem İmamoğlu’nun Türkiye siyasetindeki uzun erimli aktörlüğünün bir dönemeci olabilir.

İkinci sonuç ise 2017’nin özgül koşullarında Erdoğan-AKP karşıtlığı temelinde ve Saray’la ittifakı bir bütünleşmeye götüren MHP-Bahçeli yönetimine itirazla ortaya çıkan; liberal siyaset dekorundaki eksikliği bir şehir efsanesi, bir hayalet gibi rivayet olunan ‘merkez sağdaki boşluk’ üzerine hesap yapan İYİP hem bu raydan çıktı hem de vagonları dağılmaya başladı. Bu partinin terminal aşamaya gelmiş sağlık durumu hakkında yerel seçimler sonrası daha kesin bir teşhis konabilecektir.

Ancak, Türkiye’nin uzun vadeli göğünde en güçlü etkiyi üreten kuşkusuz Maraş merkezli 6 Şubat depremleriydi. 50 binden fazla insanımızın ölümüne yüzbinlerce insanın yaralanmasına yol açan korkunç tablo bir ‘afet’ ya da ‘felaket’ değil; iktisadi ve politik katmanları bulunan, durdurulması için yapılan çağrılara kulak asılmamış bir katliamdı. Sermaye sınıfının ’Batıcı’sı ve ‘İslamcı’sıyla tüm kesimleri; taşra ekonomisinin eşraf ve ağaları; tarikat, cemaat ve öteki dinci teşkilatlar; bütün bunların uzantısı durumundaki asalak siyaset sınıfı ve bürokrasi bu katliamın suç ortağı olarak açığa çıktı.

Ancak bu trajediyi de fırsat olarak gören rejim, depremi bir mali kalem olarak görmüş, faturanın 100 milyar doları aştığı bahanesiyle hem bölge halkına yönelik bir mülksüzleştirme, hem de tüm topluma yönelik bir ek-vergi saldırısı başlatmıştır.

Cumhuriyetin 100. Yılı olması vesilesiyle büyük beklentilerle girilen 2023, 100 yıl sonra gelinen noktayı açık seçik gösteren, en güçlüsü deprem ve sonuçları olmak üzere sayısız olguya sahne oldu. Ama yılın sonuna gelindiğinde, pek çok yerde insanca bir yaşam ve ücret, sendikalaşma hakkı için direnen emekçilerin ışığı da karanlık gölgenin üstüne düşüyordu. Bizim için 2024’e miras kalan Özak Tekstil, Agrobay Seracılık, Burda Bebek, Aluform Pekintaş, Sputnik Türkiye ve pek çok yerde halihazırda devam eden direnişlerdir.

ÖNCEKİ HABER

İlhan Uzgel: Dış politika Erdoğan’ın iktidarı için yapılıyor

SONRAKİ HABER

Yönetmenlerden Gazze için ateşkes çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa