Almanak 2023 | Bu yıl, ‘o yıl’ olmadı...
Hükümeti “ekonomiden anlamazlık”, “cahillik” vs. ile suçlayanlar seçim sonuçlarıyla birlikte hükümetin büyüme ve istihdamı artırıp, olası bir krizi ötelemek gibi bir amacının olduğunu anladılar.
Fotoğraflar: AA
Çiğdem BOZ
2023 yılına girerken muhalif kesimin yeni yıl dileklerinden birisi “Bu yıl, o yıl olsun” şeklindeydi ama olmadı. Cumhuriyetimizin 100. yılı umut ile umutsuzluk, irrasyonellik ile “rasyonellik” olarak ikiye yarıldı. Yılın ilk yarısı mayıs seçimleriyle birlikte 21 yıl süren AKP iktidarının sonlanacağı umudunu taşırken, ikincisi yarısında ise seçim sonuçlarıyla birlikte umutsuzluk, karamsarlık ve bezginlik hakim oldu. 2023 yılının ekonomi politikaları ise irrasyonellik- “rasyonellik” şeklinde kategorize edilebilir. Şöyle ki ilk 6 ay boyunca hükümet bir yandan irrasyonel faiz politikasını sürdürürken öte yandan yoğun bir seçim ekonomisi de (KKM, EYT, asgari ücret zammı gibi) uyguladı. Seçimi kazandıktan sonra ise bir yandan “rasyonelliğe” doğru adım atarken bir yandan da bu “rasyonelliğin” 2024 yerel seçimlerine yan etkisinden çekinerek ihtiyatlı davrandı. Seçim öncesi ve seçim sonrası dönemleri, Nebati-Kavcıoğlu ve Mehmet Şimşek-Hafize Gaye Erkan dönemleri olarak da adlandırmak mümkün.
Yılın ilk yarısında uygulanan irrasyonel faiz politikasının kökleri 2015’ten itibaren dillendirilen “faiz sebep- enflasyon netice” inancına dayanmakla birlikte sürekli faiz indirimi eylül 2021’de başladı ve haziran 2023’e kadar sürdü. (Üst üste 9 kez indirim yapılarak yüzde 19’den yüzde 8.5’e indirildi). Bu politika, Türkiye iktisat tarihinde eşi benzeri görülmemiş sonuçlara neden oldu. Örneğin; ikinci el araba fiyatları birinci el fiyatlarını geçerken, mevduat faizi de kredi faizini geçti. Dış ticaret açığı da cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyine ulaştı. Enflasyon ile nominal faizler arasındaki fark dünya rekoru kırarak tarihin en negatif faizi uygulandı. En somut örneğini konut piyasasında gördüğümüz varlık fiyatları bozulması yaşandı, bu servet eşitsizliğini daha da artırıcı bir etki yaptı. Bir yandan nur topu gibi bir barınma krizimiz ortaya çıkarken öte yandan ucuz krediler zombi şirketlerin verimsizliklerini sürdürmelerini teşvik etti. İrrasyonel faiz politikasının eşitsizlikleri artırıcı etkisinin bir boyutu da bu dönemde büyük firmaların ve bankaların aşırı yükselen kârlarında görülebilir.
Tüm bunların emeğiyle geçinenlere yansımasına baktığımızda da yine tarihe geçecek rakamlarla karşılaşıyoruz. Örneğin, emeğin toplam gelirden aldığı pay hızlı bir şekilde azalırken, asgari ücret ortalama (medyan) ücrete eşitlendi. 2021’de iş gücü ödemelerinin gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payı yüzde 26.9 olurken 2022’de bu oran 23.7’ye gerileyerek 30 yıl öncesi düzeylerine indi.
Peki, tarihe geçen bu anomalilere sebep olan bir iktidar nasıl oldu da yeniden seçilebildi? Bu sorunun ilk yanıtı istihdam ile ilgili: 2023 ortalarında yüzde 80’i bulan enflasyon, reel ücretleri düşürerek (İşverenin emek talebi reel ücret düzeyiyle ters orantılıdır) işsizliğin azalmasına neden oldu diyebiliriz. İkinci yanıtımız büyüme rakamlarında gizli. Yüksek enflasyon elde para tutmanın maliyetini artırdığı için insanlar borçlanabildiği kadar borçlandı, gelecekteki harcamalarını öne çekti. Tüketim ağırlıklı bu büyüme yüzde 5’i geçti. Dolayısıyla, hükümeti “ekonomiden anlamazlık”, “cahillik” vs. ile suçlayanlar seçim sonuçlarıyla birlikte hükümetin büyüme ve istihdamı artırıp, olası bir krizi ötelemek gibi bir amacının olduğunu anladılar. Yani, ortada bir iş bilmezlik değil gayet bilinçli tercihler vardı. Ancak seçmen tercihleri ne olursa olsun, AKP hükümetinin izlediği irrasyonel faiz politikasının düşük ücretle çalışan, emek yoğun, katma değeri düşük, verimsiz ve bozuk gelir dağılımlı bir ekonomik yapı ortaya çıkardığı gerçeğini ve bunun uzun vadeli olumsuz sonuçlara gebe olduğunu akıldan çıkarmamak lazım. Korkut Boratav Hoca bu süreci “çökme değil, çürüme” olarak tarif etmişti.
Son olarak seçim sonrasında uygulamaya konulan “rasyonel” politikalara bakabiliriz. Piyasaların “sevdiği” isimlerle, Mehmet Şimşek ve Hafize Gaye Erkan ile başlayan döneme kamucu bir program yerine piyasacı kemer sıkma reçetesinin damga vuracağı sır değildi. Öncelikle, faiz artışları ile “rasyonel” politikalara geçilmiş oldu. Nasıl oldu da Erdoğan’ın faiz inadı kırıldı diyenlere, ülkenin büyük bir döviz açığı içinde olduğunu bunu da faiz dışında bir araçla çözülemeyeceğini hatırlatalım. Fakat enflasyonun en önemli nedeni olan döviz kuru artışlarını engellemek için faiz artışları tek başına yeterli olmayabilir bu nedenle Birleşik Arap Emirliklerinden ve diğer körfez ülkelerinden dış finansman aranıyor.
Özetle, emeği ile geçinenler için çok zor bir yıl oldu 2023. Korkarım ki, seçim gündeminin ortadan kalkacağı 2024 mart ayından itibaren daha zor günler bekliyor onları.